Cumhurbaşkanı Sayın Mehmet Ali Talat'ın Almanya'yı ziyaret edeceği gün ABD'den yüksek makam ve sorumluluk sahibi bir Dışişler Yardımcısının "Kıbrıs'ta tek hükümet tanırız. Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'ni tanımıyoruz ve tanımayacağız" şeklindeki beyanatı Sayın Talat'ın Almanya'ya davetini halkımıza ve Türk milletine "bakınız işler yoiunda gidiyor çünkü Annan Planına EVET demekle dünyanın takdirini kazandık" mesajını vermek heveslilerine soğuk duş etkisi yapmış olabilir. Bu ağır darbeyi hafifletmek için de halkımıza ve millete "bu beyanat Rumlarla yapılan bir toplantıda söylenmişti; Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'ni tanıyacağız demesini mi bekliyordunuz?" yönündeki çabaları da anlamak mümkündür. Kimse Türk makamlarından "özür dileriz; Annan Planına (AB'nin vaidlerine kanarak ve AB'nin ricası nedeniyle EVET demiş ve EVET dedirtmiş olmakla hata yaptık; kandırılarak girdiğimiz bu kanaldan çıkmak için elden geleni yapacağız" demesini beklemese de "dost ve müttefik ABD'nin" bu iyi zamanlanmış darbesi karşısında "yeni değerlendirme yapma zamanı geldi; bu dostlar(!) Türk ulusunu AB'nin öngördüğü ucu açık yolculuk uğruna Kıbrıs'taki haklarından vazgeçecek zannediyorlar; bunlara gereken cevabı vermeliyiz" demelerini bekleyenler çoktu. Neden? Çünkü bu çoğunluk ABD'nin Kıbrıs konusundaki tutumunu ve siyasetini bilmektedir. ABD 1964'den bu yana Kıbrıs meselesinin hailini adanın Yunanistan'a verilmesinde görmüştür. Arşivlerine göz atan herkes bu acı gerçeği kanıtları ile görebilmektedir. Kıbrıs'taki gerçek durum ABD makamlarını ilgilendirmemektedir. Yasal haklara, uluslararası statüye, Rum idarecilerin kanlı ellerine ve niyetlerine, Akritas Planına bakmak zahmetine de katlanmıyorlar. Onlar Kıbrıs için "en iyisini" düşünenlerdir. İki halktan tek halk, iki milletten tek millet yaratılamayacağını çok iyi bildikleri içindir ki Kıbrıs'ta tek halk vardır yalanını kabul etmişlerdir, Makarios Sovyetleri Kıbrıs'a getirir korkusu ile Kıbrıs Türklerini gözden çıkarmayı yeğlemişler ve 1964'de malûm Güvenlik Konseyi kararı ile Kıbrıs Türklerine "mahkûmiyet gömleğini" hiç çekinmeden giydirmişlerdir. 1963'den 1974'e kadar Rum liderliğinin zulmü karşısında boyun eğmeyişimiz bu nedenle ABD makamlarına göre affedilmez bir suç olmuştur; Türkiye'nin 1974'deki müdahalesi de ABD'nin tasvibi ile yapılmış olan Yunan darbesini akamete uğrattığı içindir ki Türkiye silâh ambargosu ile cezalandırılmıştır. Halbuki başarılı bir darbe Kıbrıs'ın Yunanistan ile birleşmesini sağlayacak ve ABD'nin Kıbrıs meselesini halletme formülü başarı ile sonuçlanmış olacaktı. Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'nin ilânından hemen sonra Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'ni tanımış olan Bangladeş'i tehdit ederek tanınmayı sıfırlayan ABD bu tehdidini bugüne kadar bütün dost ülkeler üzerinde sürdürmektedir. ABD için Kıbrıs'ta tek halk vardır ve bu halkın içinde Kıbrıs Türkleri, Rum liderlerin de söyledikleri gibi, %20 bir azınlıktır. 1960 Cumhuriyetindeki toplumsal ortaklık ve bunun yıkılış şekilleri, Rum idarecilerin akıttıkları kanlar, inşa ettikleri toplu mezarlar ABD makamlarının umurunda değildir. Bu gerçek karşısında yapılması gereken şey kendi işimizi kendimizin görmesidir. Türkiye Kıbrıs'ta haklı ve güçlü bir konumdadır. Kimse Türkiye'yi zor kullanarak adadan çıkartamaz; Kimse Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'ni ortadan kaldıramaz yeter ki Ulusça haklı davamıza dört elle ve gönül birliği içinde sahip çıkılsın ve gerçekler devamlı surette dünyaya duyurulsun! "Tanınma istemiyoruz" beylik lâfları ile dünyayı yanıltmaktan vazgeçilmelidir. Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'nin varlığının kabulü konfederal bir birleşmenin gereğidir. Kıbrıs'ta kalıcı bir birleşmenin temeli de budur. Guatanamo'da ve Irak'ta insanlık suçu işlemekte olan ABD yönetiminden Kıbrıs'ta hak ve adaleti, hukukun üstünlüğünü, demokrasiyi ve insan haklarını kaale alan bir yaklaşım içine girmesini beklemek boşunadır. 43 yıl "Kıbrıs'ta tek Hükümet tanıyoruz" diyerek Kıbrıs meselesinin halini önlemiş olan ABD Kıbrıs'ta iki milletten tek millet, iki halktan tek halk yaratılamayacağını kabul edinceye kadar direnişe devamdan başka çare yoktur. ABD formülü Rum-Yunan formülüne denktir. Kıbrıs meselesinde ABD tarafsız değildir, Yunan lobisi adına kırk yıllık taraftır.