Bir yılı daha geride bıraktık ülkemiz yeni yıla geçen yıldan devreden sorunlarla girdi ...zor bir yıl oldu cümlesini de sık sık kullanıyoruz… Özellikle yılın ikinci yarısı kabus gibi geçti…

ABD ile aramızdaki papaz Brunson krizi sonrasında bir "kur depremi" yaşayan Türkiye ekonomisinde, hızla yükselen enflasyon ve kesilen yatırımlar sonucu; 2019’un zorlu geçeceği şeklinde bir gösterge oluşturmuş oldu. Artık 2018’i daha fazla analiz etmeye gerek yok sanırım önümüze bakalım.. 

2019’da özellikle içeride bizi neler bekliyor?

2019’ a gireli yaklaşık  2 hafta kadar oldu;  Türkiye’de siyasetin gündemini 31 Mart’ta gerçekleştirilecek yerel seçimler belirlerken, halkın gündemini ise varlığını her geçen gün daha fazla hissettiren ekonomik sorunlar belirliyor, çünkü Türkiye ekonomisinde 2019'un "kriz yılı" olacağı beklentisi hakim maalesef ..

Ülkemiz yeni yıla ekonomide Stagflasyon ile girdi yani yüksek enflasyonu ve durgunluğu aynı anda yaşıyoruz.

2018 de ekonomik büyüme rakamlarında yaşanan gerilemenin 2019'da yerini negatif büyümeye bırakacağı, buna bağlı olarak işsizliğin ve hayat pahalılığının artacağı dile getirilmektedir. 

31 Mart yerel seçimlerinden sonra hükümetin atacağı adımlar krizin ne kadar süreceğinin de belirleyici olacaktır. Yerel seçimlere kadar hükümetin ekonomide kayda değer bir reform yapmasına ihtimal verilmemekle birlikte kalan 3 aylık dönemde devlet kaynaklarının bir miktar daha seçim odaklı kullanılabileceği görülmektedir. 

İşsizlik 

Özellikle 2016’dan bu yana istikrarlı biçimde artan işsizlik, 2019 için büyük bir endişe kaynağı haline gelmiş durumdadır. 

Türkiye İstatistik Kurumu’nun (TÜİK) son yayınladığı verilere göre Ekim 2018 itibariyle ülkede işsizlik oranı %11’in üzerinde çıkmıştır.

Türkiye, her yıl yaklaşık 700-800 bin arası yeni istihdama ihtiyaç duymakta, her yıl yaklaşık bu sayıda insan iş gücü piyasasına adım atmaktadır. Türkiye’nin her yıl istihdam piyasasına yeni giren yaklaşık 800 bin insana istihdam sağlayabilmesi için ise yıllık ekonomik büyüme oranının en az % 4 olması gerekmektedir.

Enflasyon

Ülkede 2018 yıllık enflasyon Ekim'de % 25,24'e yükselerek 15 yılın zirvesini görmüştür. Kurlardaki hafif gerileme ile ithalatta düşüş ve enflasyonla mücadele kampanyaları ile birlikte enflasyon Kasım ayında % 1,44 gerilemiştir.

Yüksek enflasyon tehlikesi 2019'da da ciddi bir risk olmaya devam edecek gibi görünmektedir.  Eğer yeni bir kur atağı yaşanmazsa enflasyonu 2019’da gerçek anlamda geriletebilmek için Merkez Bankası’nın sıkı para politikasından taviz vermemesi aynı zamanda insanımızın ve piyasaların enflasyonun düşeceğine gerçekten inanması gerekmektedir.

Kredi kartları borçlarının yeniden yapılandırılması, asgari ücret de artış, bunlar dönüp dolaşıp tekrar tüketime yönelirse enflasyonla mücadelede sıkıntı yaratabilir. 

Mali Disiplin 

Bütçe disiplini, mali disiplinden taviz verilmemesi gerektiğini de özellikle belirtmeliyiz fakat yapılan hemen her uygulamanın kamu bankaları üzerinden yapılıyor olması, seçim için alınan popülist kararların sonucunda, ekonomide ki sorunlu düzenin oluşturduğu yükün toplumun farklı kesimleri üzerine atılmaktadır şeklinde bir anlayış ortaya çıkmaktadır.

Ticaret hacminde ciddi bir daralma söz konusudur, ekonomik krizi ve temel sorunları aşmak için öncelikle nakit sorunu ve nakde ulaşabilme sorunu çözülmek zorundadır. Piyasalardaki nakit sıkışıklığının, konkordato ilan eden ve iflas eden şirketlerin sayısının artması da piyasalarda ayrı bir problem oluşturmuş durumdadır. 

Hükümet ekonomik daralmaya çare olarak son 3 ay uygulamaya koyduğu vergi indirimlerini bu yılın ilk 3 ayında da devam ettirme kararı almıştır. 

Uluslar arası finans kuruluşları Türk bankalarına borç vermeyi tercih etmemektedirler, çünkü başta inşaat olmak üzere bankaların ciddi riskleri bulunmaktadır. Öncelikle bankacılık sektörü ile ilgili risklerin de giderilmesi gerekmektedir.

İlave sermaye girişi olmadan Zıraat bankası üzerinden çözüm üretilmeye çalışılarak futbol kulüplerinin borçlarının yapılandırılması, kriz ile ilgili iyi niyetli çabaları anlamsız kılmaktadır, kaynak olarak bizim vergilerimizden oluşan kaynağın futbol kulüplerine aktarılmasını yanlış bulmaktayım.

Borçların silinmesi ya da borçların yeniden yapılandırılması ile ekonominin ne derece düzelebileceği veya ekonomik sorunların çözümlenebileceği tartışılır… 

Olması gereken, ekonomiyi büyütmektir, ülkenin gelirini artırmaktır ve bu büyümeden olabildiğince adil bir gelir dağılımı sağlamaktır.

Atılan ve atılacak olan olumlu ve doğru adımlarla ekonomide bir dengelenme söz konusu  iken kredi ve teşvikler veya küçük hesaplarla mali disiplinden taviz verilirse atılmış ekonomik adımlar boşa gidecektir. 

Günü kurtarabiliriz fakat bu günü kurtarırken yarınımızı tehlikeye atmamalıyız.

Kaynak : Güncel basın yayın organlarından seçmeler 

Sayın Nedim Türkmen ve Sayın Selva Demiralp yazılarından alıntılar