Sabahın ilk saatlerinde Cumhurbaşkanı Bayar, T.B.M.M Başkanı Refik Koraltan, İç İşleri Bakanı Namık Gedik başta olmak üzere; DP Milletvekilleri gözaltına alınarak, harp okulu binasına götürülmüşlerdir.

Başbakan ise 26 Mayıs gecesi Eskişehir'de bulunmaktadır. Sabahın erken saatlerinde Ankara'da bir hareketlenme olduğunu öğrenen Başbakan, Ege illerine geçerken Kütahya üzerinde durdurularak, askeri müdahalenin yapıldığı haberi iletilmiştir.

Başbakan Ankara'ya getirilmiştir. Böylelikle askeri müdahalenin ilk aşaması başarıyla tamamlanmıştır.

Sonuç olarak ülkemizi 27 Mayıs 1960 Askeri müdahalesine götüren nedenleri, aşağıdaki 3 ana gerekçeye bağlayabiliriz:

Ülkemiz, askeri müdahale sürecine; DP iktidarının esas amacından uzaklaştığı, dini politikaya alet ettiği, zümre tahakkümünü kurduğu, vatandaşları birbirine düşürdüğü, ekonomik sıkıntıların giderek büyüdüğü (kahveden, otomobil lastiğine kadar pek çok tüketim maddesi karaborsaya düşmüştü.) bir ortamda gelmiştir.

T.S.K 27 Mayıs 1960'da ülke yönetimine el koymasını 3 ana gerekçeye dayandırmıştı:

-    Birinci gerekçe: Demokrat Partinin demokrasiden sapmış olması

-    İkinci gerekçe: DP'nin ayrılıkçı işlem yaparak, halkı ikiye bölmesi

-    Üçüncü gerekçe: DP'nin Atatürk devrimlerinden ödünler vermiş olmasıdır.

(Ülke yönetimini, 17 Kasım 2002 tarihinde yapılan genel seçimler sonrası devralan AKP hükümeti ve yönetim kadrosu, 2007 ve 2011 tarihli seçimleri de kazandıktan sonra; 'demokratikleşme paketi' adı altında türlü açılımlara adım attı. Atılan her adım, sonucunda toplumumuz giderek artan bir kutuplaşmanın içerisine düştü. 1986 yılından beri insanımıza kan kusturan, eli kanlı terör örgütü P.K.K yöneticileri ile devletimizi yönetenler, Silahları susturacağız diyerek aynı masa etrafında bir araya geldiler. Terörist başı ve ömür boyu hapis cezalısı 'APO' (Aptullah Öcalan) ve örgütün dağ kadrosunu ve silahlı kanadını temsil eden yılanın başı ile (Murat Karayılan) girişilen pazarlıklar… Ülkemizin güneydoğusunda yaşayan Kürt kökenli vatandaşlarımızı temsilen seçilerek, T.B.M.M de görev alan BDP milletvekillerinin sanki bu bölge halkımızın özgürlükleri yokmuşçasına, o bölgenin misak-ı milli sınırları dışına çıkarılması, ya da en azından özerk bir yapıya kavuşturulması adına yapmış oldukları icraatlar, bu amaçla yapmış oldukları dayatmalar. Milletimizin büyük bir bölümünün vicdanında derin yaralar açtı. Ama bunun yanı sıra AKP zihniyetini destekleyen ve bu zihniyete oy verenler tarafından da olumlu karşılandı… Bu çok önemli açılımlar sürecine ve demokratikleşme adına açılan türlü teslimiyet paketlerinin içeriklerine, kitabımda o zaman periyodunu anlatırken, bu konulara daha detaylı ve tarafsız bir kalemle değineceğim.)

 

1963'te yapılamayan 'Askeri Müdahale', Albay Talat Aydemir ve Harbiye olayları:

Ordu siyaset ilişkisinin tarihsel gelişimine bakıldığında, Türk siyasal hayatında, Silahlı Kuvvetlerin her zaman belirgin bir rolü olduğu görülmektedir. Türkiye Cumhuriyeti'nin kuruluşundan itibaren ordu tarafından, üç defa yönetime müdahale edilerek, sivil rejime ara verilmiştir.

Bunlardan ilki olan 27 Mayıs 1960 ihtilali başarılı olmuş; ancak sonradan gelen 22 Şubat 1962 ve 21 Mayıs 1963 girişimleri başarısızlıkla sonuçlanmıştır. Ancak bu ihtilal girişimlerine gelinceye kadar birçok süreçten geçilmiştir.

27 Mayısta ordu içinde geniş çaplı bir tasfiyeye de girişilmiş ve DP hükümeti yanlısı 235'i general olmak üzere 5 bin civarında subay ve astsubayı süresinden önce emekliye sevk etmişlerdi.

Ordunun belkemiğini oluşturan orta rütbeli subaylar tarafından gerçekleştirilen ihtilalden sonra kurulan Milli Birlik Komitesi'nin (MBK) içinde;

Çoğunluğu oluşturan ve başından beri CHP'nin etkisinde olan, 'işleri düzelttikten' iktidarı sivillere bırakmayı amaçlayan birinci grup ile askeri müdahaleyi kalıcı kılma, devleti ve toplumu buna göre yeniden düzenleme çabası içinde olan ikinci bir grup vardı.