...Dünden devam

2009 yılının sonunda vermiş olduğu beyanat ile AKP’nin kurucuları arasında görev alan ve bu partiden Maliye Bakanlığı ve Başbakan Yardımcılığı yapan ama daha sonra partisinden istifa ederek Türkiye Partisini kuran, Genel Başkan Abdullatif Şener şu açıklamayı yapıyordu:

‘’İktidar partisi milli muhafazakâr olduğunu söylüyor. Oysa bu dönem kadar Türkiye’nin milli değerlerinin tahrip olduğu bir başka dönem yoktur.’’

Ege Sanayici ve İş Adamları Derneği’nin (ESİAD) toplantısına katılan Şener, şunları ayrıca şu hususları kaydetmiştir:

‘’ İktidar Partisi muhafazakâr olduğunu söylüyor. Oysa bu dönem kadar Türkiye’nin milli değerlerinin tahrip olduğu başka bir dönem yoktur. Böyle bir ahlaki yozlaşmanın öncülüğünü yapan bir siyasi iktidarın, muhafazakârlığı öne çıkarıp yola devam etmesi oy avcılığından başka bir amaç taşımaz. Türkiye’deki sol partilerin de hiçbiri sol parti değildir. Kini, nefreti derinleştiriyorlar. Ancak bunun ülkeye faydası yoktur.’’ (Yeniçağ gazetesinden.)

2010 yılındaki Anayasa Referandumu:

  İşte böylesi bir ortamda gündeme geldi. AKP milletvekillerinin verdiği 27 maddelik anayasa değişikliği teklifi, önce anayasa komisyonunda görüşülerek kabul edildi.

T.B.M.M’ indeki oylamada; bu değişiklik paketine MHP muhalefet etti. CHP ve BDP meclise girmedi. Meclis dışındaki partilerden SP ( Saadet Partisi) ve BBP (Büyük Birlik Partisi) destek vereceklerini açıkladılar.

Sonuçta, Cumhurbaşkanı Abdullah Gül; bu değişiklik paketini, 12 Mayıs 2010’da halk oylamasına sundu. İktidar partisinin anayasa ile ilgili olarak yapmış olduğu bu değişiklik hamlesi:

‘Yetmez Ama Evet’

Diye destekleyenlerin ağırlıkta olduğu %57,88’lik bir oy oranı ile bu değişim paketi kabul edildi. Bu referandum sürecine, ‘Yetmez ama evet’ sloganı ile Başbakan Erdoğan’ın TUSİAD’I hedef alarak yapmış olduğu bir konuşmasında; ‘’Bitaraf olan, bertaraf olur’’ cümlesi damgasını vurmuştur.

Aslında 12 Mayıs 2010’dan sonra gelecek olan ‘gözü yaşlı yıllar’; kimin taraf, kimin bertaraf olduğunun yegâne tanığı olacaktı…

Anayasanın bu değişim paketinin kabulü sonrasında Başbakan Erdoğan yapmış olduğu değerlendirmede:

‘’Bu sonuç ile ‘Evet’ diyenlerinde, ‘Hayır’ diyenlerinde kazandığını; kaybedenin, darbeci anlayış olduğunu’’ belirtti.

Başbakan Erdoğan’ın referandum sonrasında yaptığı teşekkür konuşmasında:

‘Okyanus ötesindeki şahsa da’ teşekkür mesajı vardı…

  Ana muhalefet ve CHP lideri Kılıçdaroğlu:

‘’ Referandum sonucuna saygı gösterdiklerini’’ kaydetti.

   MHP lideri Bahçeli ise:

‘’ Türkiye için hayati risk ve tehlikelerle dolu karanlık bir döneme girildiğini’’ savundu.

  BDP eş başkanı Demirtaş da:

‘’Boykot konusunda istediklerini aldığını’’ söyledi.

Anayasa referandumu sonrasında, yurt dışından pek çok ülkeden olumlu destek mesajları da geldi.

AKP iktidarı, 2010 yılında yapılan bu anayasa referandumuna giderken, daha fazla özgürlük diyerek ‘Evet’ oyları istemişti. Ama bu arada, kimsenin hayır diyemeyeceği pek çok maddenin arasına asıl amaçlanan HSYK’nın (Hâkimler, Savcılar Yüksek Kurulu) yapısını değiştirerek tamamıyla hükümete bağlayacak düzenleme maddesi de konulmuştu…

Bu madde yeterince konuşulmadı bile! Konuşmak isteyenlere ise: ‘’Sen özgürlüklere karşı mısın? Yargı daha bağımsız olacak.’’ Deniyordu.

  Zaten Başbakan’da bu hususun altını çizerek bu anayasa paketini; ‘ Bir hap gibi sunduk,’ demişti…

Referandumdan sonra belki de yüzyılın soygunu olan ‘Deniz Feneri’ yolsuzluğunun üzeri adeta kapatıldı! ( Bu davanın Almanya bacağında yapılan yargılama sonucunda, Deniz Feneri Derneğinin yöneticileri ağır hapis cezalarına çarptırıldı. Ancak bu davanın Türkiye ile ilgili uzantısında ise 09.04.2012 tarihinde takipsizlik kararı verildi..!)

Devam edecek...