...Dünden devam
T.B.M.M'den Kemal Derviş kanunu diye adlandırılan, ekonomiyle ilgili kanunlar geçirildi. Bu kanunların çoğu, özelleştirme ve rekabetin teşvikiyle ilgiliydi.
'Güçlü Ekonomiye Geçiş Programı' sayesinde 2001 yılının ilk altı ayında ihracat %13 arttı, turizm gelirlerinde gözle görülür bir iyileşme meydana geldi, dış ticaret açığında ve cari açıkta azalmalar oldu… Bu büyük kriz sonrasında birbiriyle ilişkili sosyo-ekonomik pek çok sorun yaşanmıştır. Nitekim krizin ardından sayıları 1 milyona yaklaşan ve düzenli bir geliri olan insanlarımız; mevcut üretken işlerini kaybederek, işsiz kalmışlardır. Yaşanan kriz mevcut işsizliğin daha da artmasına neden olurken; 1960'lardan beri süregelen beyin göçünü de hızlandırarak, en önemli kaynağımız olan eğitimli-deneyimli-başarılı insan gücümüzün etkin kullanılamamasına ve israf edilmesine yol açmıştır.
Böylesine kritik bir dönemden sonra 17 Kasım 2002 tarihinde ülke yönetimini devralan AKP iktidarıyla birlikte Türkiye yeni bir yol haritasıyla karşı, karşıya kalıyordu. Şimdi bu sürece bir bakalım…
2002-2014 dönemi için kısa bir yorum:
Ülkemizin son 12 yılını yöneterek, bu uzun süre sürece damgasını vurmak adına pek çok değişime imza atan AKP iktidarının icraatlarını anlatabilmek için hiç şüphesiz her bir yıl için ciltler dolusu kitaplar yazılabilir, yazılmıştır da.
Bu uzun süreci anlatabilmek için yazan kalemler; bazen ön yargılarını katarak, bazen yaşanan olayları bire, bir anlatarak; kimi zaman o olayların görünen ve görünmeyen taraflarını yorumlayarak kimi zaman taraflı, kimi zamansa taraflı bir üslupla yazmışlardır, ya da yazacaklardır.
Ben kitabımın bu son bölümünde, ülkemizin on iki yılında nelerin gerçekleştiğini vurgulayarak, yaşanan en önemli olaylarını özetlemeye çalışacağım. Bu bölümde yazmaya çalışacağım her gerçek; gözü yaşlı yıllarımızın yüreğimizde, beynimizde kalan izlerini de taşıyacaktır…
Türkiye'nin son döneminde yaşanan ve ardımızda kalan bu acılı yıllara değinirken, sadece yaşanan gerçeklerden, yaşadıklarımdan ve gözlemlerimden yola çıkarak kısa analizler yapmaya çalışacağım. Çünkü geride kalan yıllar, kendi tarihini çoktan yarattı! Burada asıl olan o tarihin dışında kalanları anlatabilmek, onların sesini duyurabilmek değil midir? Kimi zaman buruk bir gülümsemeyle, kimi zaman ise; içimize akıttığımız gözyaşlarımızla, bazen de yüreğimizi delip geçen o şimşeksi bakışlar ve çevremizde duyulan feryatlara ses vererek!
Şimdi kapatalım gözlerimizi ve ardımızda kalan son 12 yılı bir düşünelim. Hatırlayacağımız o kadar çok şey kaldı ki, bu çarpıcı yıllar içinde. O şeylere biz yöne verip, aslında biz yaşamımıza hükmedecekken; ülkemizi bu dönemde yönetenler yaşamımıza hükmetti çoğu kez! Çoğunu şaşkınlıkla izledik! Çoğunda neye uğradığımızı anlayamadık! Anladığımızda ise; çoğunu umursamamış, pek çoğunda ise sessiz kalmıştık…
İşte ülkemizin son 12 yılına damgasını vuran 'O Gözü Yaşlı Yıllar' ve gönlümüzde bıraktığı acılar:
70'li, 80'li, 90'lı yılların türlü olumsuzluklarıyla dolu, hepimizin hafızalarında yer etmiş pek çok önemli olaylarını geride bırakarak, 2000'li yılları karşılayan Türkiye Cumhuriyeti Devleti; 3 Kasım 2002 tarihinde yapılan genel seçimler sonrasında en çok oyu alan Adalet ve Kalkınma Partisi iktidarıyla yoluna devam edecekti artık.
AKP'nin yol haritasında seçim öncesinde milletimize vermiş olduğu çok önemli üç söz vardı.
Neydi bunlar?
"Yolsuzlukla"– "Yoksullukla"– "Yasaklarla" mücadele…
AKP genel Başkanı Tayyip Erdoğan ve lider kadrosunun, 2002 genel seçimleri öncesinde, seçim meydanlarında halkımıza bu çok önemli konularda vermiş olduğu yukarıdaki sözler; geçmiş dönemlerde bu konularda çok sıkıntılar yaşamış ülkemiz için geleceğe açılacak 3 önemli kapı olacaktı…
Devam edecek...