...dünden devam
1980'Lİ YILLAR:
Yer, KIBRIS adası…20 Temmuz 1974 harekâtından 11 yıl geçmiş, Kıbrıs adasında o günden bu yana çok şeyler değişmişti! Artık Mehmetçiğin ve komutanlarının omuzlarda taşındığı o zafer günlerinden geriye kalan sadece anılar ve yaşanılan kahramanlıklardı!
Ama artık adada yaşanan bu gerçeklerin yerini, insanın içini çok acıtan "Türkiyeli, Kıbrıslı ayırımı"; "Kıbrıslılar, Türkiyelileri sevmez!"söylemleri almıştı..!
İşte 11 yıl önce 'O Gazi Topraklarda' savaşan ve 1985 yılında ikinci kez Kıbrıs'ta görev yapan birisi olarak; yaşadıklarım, gördüklerim ve duyduklarım:
1985 tarihinde ikinci kez görevli olarak geldiğim Kıbrıs adasında, her şey öylesine değişmişti ki!
Evet, tam 10 yıl, 10 ay sonra yine Kıbrıs adasındayım, ikinci vatanımda… Yıllar öncesi 1974 yılının sıcak bir temmuz sabahı, 'ansızın geliverdiğimiz', (O yıllarda Türk Sanat Musikisinin dev sanatçısı, Sn. Yaşar Özel'in o davudi sesiyle gündeme damgasını vuran; 'O kadar yürekten çağırma beni / bir gece ansızın gelebilirim'… Sözleri ile yorumlamış olduğu bu eseri, Türk Askerinin Kıbrıs'a yapmış olduğu müdahaleyi ve Kıbrıs Türk'ünün bu müdahale öncesine anavatanına olan özlemini en güzel anlatan şarkı olarak gündeme damgasını vurmuştur…) şehitlerimizin kanlarıyla suladığımız, gazilerimizle onurlandığımız, kahraman Kıbrıs Mücahidini, Kıbrıs Türk Halkını tanıyıp; bağrımıza bastığımız bu güzel adadayım yine…
Bir zamanlar kan ve barut kokan yeşil ada Kıbrıs'ta, şimdi yepyeni bir cumhuriyet, yeni bir Türk Devleti var. Adı: Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti…(K.K.T.C) Kurucu Cumhurbaşkanı, Kıbrıs Milli Davamızın lideri ve son bayraktarı; Sn. Rauf Raif DENKTAŞ.
Özgürlük ve barış için geldiğimiz, bu uğurda nice şehitler verdiğimiz yavru vatandayım. Şehitlerimizle, Mehmetçiklerimizle, Mücahitlerimizle yan yanayım, içiçeyim…
İlk anda hissettiğim ve gördüğüm şey; baharın o güzel rengi, kokusu ve adanın her yanını kaplayan kır çiçeklerinin doyumsuz güzelliği olmuştu. Beşparmak dağlarından kopup gelen rüzgârın, o ılık serinliğine karışan kekik kokusu da burnuma çalındı bir an…
1974 harekâtının ilk günlerinde, susuzluktan patlamış dudaklarımıza, günler sonra değdirdiğimiz Beşparmaklardaki pınarlar bölgesinin o tatlı, buz gibi suyunu hatırlayıverdim! Geride kalan onca acı! Yokluklar, savaşın o cehennemi yüzü, insanlığın hiç de hak etmediği onca olumsuzluk… Demek ki, yaklaşık 11 yıl sonra, bir kez daha yaşamak varmış, tekrar havasını solumak, o güzel sularından kana, kana içmek ve eski dostları yeniden görmek varmış bu adada…
Gazi Mağosa Kalenin burcunda nazlı, nazlı dalgalanan ay yıldızlı bayrak yine aynı yerde ama bu arada BM Barış gücünü temsil eden kontrol noktası da aynı yerdeydi!
İlginç diye düşündüm! Ada'nın bu bölümü; 1571'de Osmanlıdan, atalarımızdan sonra biz kez de, bizim tarafımızdan ele geçirilmişti. Ama hala burada UN yazılı bayrak da dalgalanıyordu! Bu arada, adadaki İngiliz üslerinde dalgalanan, İngiliz bayraklarını da düşünmeden edemedim!
Kıbrıs adası ne menem bir yerdi ki! Dünyanın gözü, kulağı, eli ve oynadıkları türlü oyunlar; bu ada parçasının üzerinden eksilmiyordu. Binlerce kilometre öteden, gözü ve kulağı daima Kıbrıs'ta olan ABD, İngiltere, Yunanistan ve BM'e üye diğer ülkeler adada hak iddia ederken; Türkiye'ye 65 mil uzaklıkta, atalarımızın 307 yıl egemenliğinde olan bu ada parçasında bizim olmamız nedense, dünya devlerini çok rahatsız ediyordu!
Meserya ovasında yol aldıkça, Kıbrıs'ın boğucu sıcağı da yüzümü yalamaya başlamış, harekâtın ilk günü, yaşadığımız o boğucu hava yeniden karşıma çıkmıştı… Ama 1974'te savaşın cehennemi yüzünü gören gözlerim, hisseden bedenim ve o günlerin alevleriyle başeden beynim, bu tanıdık ortama çabucak uyum sağlayıvermişti…
Artık adada kalacağım 2 uzun yıl beni bekliyordu…
devam edecek...