Bir kısmının alt kimlikleri vardır. Kendine has dilleri vardır.

     Bununla beraber aynı üst kimliği benimsemişlerdir.

     Onlarla hem-hâl olmuşlardır. 

     Aynı sevinci, aynı kıvancı, aynı tasayı ve aynı kaderi paylaşmışlardır.

     İç içe yaşayan milletler; zamanla başı çeken milletin üst kimliği, müşterek 

     Ve ortak çatısı altında aynîleşmişler, birleşmişler; o dili konuşarak bir ve bütün olmuşlardır.

     Belli bir tarih sürecinde, başı çeken milletin adı, hepsini kapsamıştır. 

     Bu doğal bir sonuçtur. Bundan rahatsız olmamak gerekir.

     Saydığımız ve sayamadığımız bütün milletler; böyle bir süreçten geçerek millet olmuşlardır.

     Nitekim millet; doğuş değil oluştur. 

     Yoksa yapısında alt kimlikleri barındırmayan millet yok  gibidir.

     Merhum hocam Prof. İbrahim Kafesoğlu’nun da dediği gibi: 

     “1500 yıl önceleri bir Alman, bir Fransız veya İngiliz milleti mevcut değildi.”

     Meselâ Türkiye; Türklerin, Türkleşmiş Türklerin yani müslümanların yaşadıkları yerdir. 

     Türk milletini oluşturan çeşitli unsurların vatanıdır, yurdudur.

     Beyler! “Türkiye Milleti” yoktur. “Türk Milleti” vardır. 

     Çünkü bu ortak isim altında, diğer bütün unsur ve kavimler toplanmış, yer almışlar. 

     Yep yeni bir hüviyet ve kimlikle, yüzyıllarca tarihe; 

     Yeni misyonlarının, görevlerinin mühürlerini vurmuşlardır.

     Yine merhum hocamız Prof. Erol Güngör’ün dediği gibi:

     “Türkiye yüzlerce yıl her türlü dinî, hattâ siyasî cemaatlerin sığındığı bir yer olmuştur.”

     Bugün “Türk Milleti” adına katlanamıyanların; 

     Yarın “Türkiye Milleti” adına da tahammül edemiyerek, 

     Yeni arayışlar peşinde koşmıyacakları ne mâlûm? 

     Bunu kim temin edebilir? Bunu kim garanti edebilir? Bunu kim ve nasıl sağlayabilir?

     Kaldı ki “Türkiye Milleti” bir karışımı ifade eder. 

     Zoraki birlikteliği gösterir. İğreti beraberliği vurgular. Sun’î ve yapay oluşu nazara verir.

     “Türk Milleti” ise terkîbi, sentezi ifade eder. Gönüllü birlikteliği gösterir. 

     Sağlam, ayrılmaz, ayrışmaz, kaynaşmış beraberliği vurgular. Tabii ve doğal oluşu nazara verir.

     “Türkiye Milleti” pamuk ipliğine bağlı unsurların sözde birliğini gösterirken; 

     “Türk Milleti” kopmaz bağlarla birbirine kenetlenmiş bir milleti simgeler.

     Üstelik “Türk Milleti”ni oluşturan unsurların, Yahya Kemal Beyatlı’nın dediği gibi:

     “Bizi ezelden ebede kadar bir millet hâlinde koruyan, birbirimize bağlıyan; 

     Bu TÜRKÇEMİZ var. Bu bağ öyle metîn bir bağdır ki, 

     Vatanın hudutları koptuğu zaman bile kopmaz, hudutlar aşırı yine bizi birbirimize bağlı tutar:

     TÜRKÇE’nin çekilmediği yerler vatandır. Ancak çekildiği yerler vatanlıktan çıkar. Vatanın kendi

     Gövde ve rûhu Türkçe’dir.”

     Çünkü dil, din bir ise millet birdir.

     Din bir ise millet yine birdir.

     Türkiyemizde dil de birdir din de.

     İşte bunun için millet birdir be dostlar!

     Öyleyse:

     Ne demek, ikide bir “Türkiye Milleti”?

     Kimler verdi size, bu tuhaf hürriyeti?

     Başka değil, bu olur bu vatanda ancak;

     Türkiye’yi yine parçalama illeti!

     Hz. Muhammed’in “Arapça konuşan Arap’tır.” dediği gibi, 

     “Türkçe konuşan Türktür.” vesselâm.