Yıkılışı ve darbelerin nasıl bir şey olduğunu, nasıl bir diktatörlük kurulduğunu sembolik padişah Sultan V. Mehmed Reşad ve Dönemi’ni öğrendiğinizde anlıyorsunuz: Padişah bile sindirilmiş, konuşamıyor. Karar alamıyor, kendi özel kalem müdürünü atayamıyor. Peki, bunları, bu yapıları kim kurdu? Bu yapıyı kim kurguladı? Kim ittihat ve Terakki ismini buldu, bu isim hangi batılı kavramdan türetilerek ülkeye sokuldu, kimler soktu, perde arkasında kimler vardı? Batılı istihbarat örgütlerinin çalışmaları nelerdi, casus gazeteciler kimlerdi, bunlara fikir ve ilhamı kimler veriyordu? İngiliz, Fransız ve Alman elçiliklerini suyolu yapmış yazar, fikir adamı ve siyasiler kimlerdi artık bunlarında ortaya çıkartılmasının zamanının geldiği kanaatindeyiz. Kötü ve yanlış tarih okumaları fikri ve zihni bulanıklığın, buhranın, doğruyu yanlıştan ayırt etmeyen şaşırmanın temel kaynağıdır. Sn. Meclis Başkanımız, fikir ve derin düşünce adamı İsmail Kahraman Bey İttihat ve Terakki Partisini çok iyi araştırmamız gerektiğini söylüyor:“İttihat ve Terakki kafasını çok iyi tanımamız gerekir. İttihat ve Terakki kafasının mutlaka incelenmesi kanaatindeyim”. Diyerek akademisyenlerimizi göreve ve araştırmaya davet ediyor. Benim esas üstünde durmayı gerekli gördüğüm husus; üçüncü oturumda konuşan Prof. Dr Necmettin ALKAN’ın ele aldığı; Türk Alman Askeri İttifakı: İttihatçı Oldu Bittisi mi? Yoksa Modern Osmanlı Diplomasisinin Bir Sonucu mu? Sunumu oldu. Hocanın anlatımından TürkAlman ittifakı, Osmanlı derin devletinin tercihi gibi bir anlatım ortaya çıktı. Bu kanaate başta İttihatçıların devirdiği Kamil Paşa Hükümeti’nin Başbakanı Kamil Paşa’nın 3. Kuşak torunu Aymelek Aydeniz Hanım itiraz etti. Bu itiraz aile bilgisine ve görgüsüne dayalı bir itiraz olduğu için tarihi bir belge mahiyetindedir. Doğru hüküm vermek noktasında son derece önemli bir itirazdır. Sn. Profesörün bu çok spekülatif sunumunun bence bilimsel bir temeli yoktur. Neden yoktur?

Darbe ile iş başına gelmiş, tarihi devamlılığa dayanmayan hiçbir yönetimin temeli yoktur. Temelsiz ve bilgisiz oldukları için konuşturmazlar, sustururlar, ikna etmezler, bastırırlar, yönetmezler zulüm ile terör ile bütün toplumu sindirirler. Tartışmazlar baskı altına alırlar. Bütün zamanlara hâkim ebedi gerçekleri keşfettiklerini sandıkları için karşılarına çıkan herkese düşmanca davranır, her şeye dost düşman kavramı ekseninde bakarlar. Liyakat ve derinlik kavramı unutulur, cahilleri iş başına getirirler. Bunların çoğu, partili kavramı altında partiye katılmış olan yeni yetmeleri sürü gibi kullanırlar, silahlı tetikçilerle basarlar, yakarlar yıkarlar. Bilginin değil sloganların peşinden giderler. Mesela İttihat ve Terakki= Order Progress; buyurmak, düzen sağlamak, ilerlemek gibe İngilizce kavramların biraraya getirildiği taklit bir yapı ve slogandır. Hiç bir cümlesi alındığı yer itibariyle yerli ve milli değildir. Darbe ile iş başına gelmiş, tarihi devamlılığı olmayan bir yapının derin devleti olur mu?

Necmettin Hoca’nın en önemli yanılgı noktası da bu idi: Ne oluyor da 1908 darbesinden sonra, özellikle II. Abdülhamid tahttan uzaklaştırıldıktan sonra Avusturya “Bosna-Hersek” vilayetimizi, İtalya bu günkü Libya Vilayetimizi alıyor. Sultan Abdülhamid mahpus bulunduğu yerde hiç kimse ile konuşturulmuyor, görüştürülmüyor, pencereden dışarı baktırılmıyor, alınacak yanlış kararları öğrenmesi ve işin doğrusunu göstermesine meydan verilmiyor. Bu durum bu baskı Sultan Abdülhamid’in geçmişteki yönetimi, Kızıl Sultan, Jurnal, despotizm gibi kavramlarla izah edilebilir mi? Abdülhamid olsa idi Balkan Savaşı hezimeti ve I. Dünya Savaşı’na girmek gibi yanlış kararların alınmasına fırsat verir miydi?

Osmanlı Devleti Almanya ile birlikte savaşmaya karar verdi kavramının yanlışlığını nereden biliyoruz? Eğer Osmanlı Devleti başlangıçtan itibaren ihtilaf devletleriyle bir sorunu olsa İngiltere’ye 2 tane harp gemisi siparişi vermiştir, bu sipariş verilemezdi. Diğer bir nokta Osmanlı Devleti Sultan Abdülhamid döneminden itibaren büyük devletlerle dostluğa ve bunlar arasındaki dengeye büyük önem vermiş ve derin devletin kararıda bu yöndedir; Jandarmayı Fransızlar, Donanmayı İngilizler, Kara Kuvvetlerini Almanlar eğitmiştir. Bu durum 1914’e I. Dünya Savaşı kararına kadar böyle devam etmiştir. Şayet Türk Alman ittifakı Osmanlı derin devletinin bir kararı olmuş olsaydı daha başlangıçta ihtilaf devletlerine müracaat edip onlarla ittifak yapmak isteğinde bulunulmazdı.

Bu gibi azim hataların yapıldığı tarihi hadiselerin analizinde kanaatimce bu yanlış kararların alınmasına sebep olan şartlar nelerdi, hangi merkezlerin plânı idi, kim kimin adamıdır, İngilizlerden, Almanlardan maaş alanlar kimlerdir. Bağlantılar nelerdir? Bunların araştırılması gerekir. Mesela Enver Paşa askeri ateşe iken Almanlar bu paşayı nasıl etki altına almışlardır? Bal tuzağı kurulmuş mudur? Âşık olduğu Alman kadın kimdir? Enver Paşa üzerindeki tesiri ne kadar olmuştur? Almanya’da ve Türkiye’de iken görüştüğü kimseler kimlerdir? Alman istihbaratının açıklanmış veya gizli belgelerine göre nasıl bir etki altına alma yolu izlenmiştir? Devletin adı Enverland olarak nasıl değiştirilmiştir? Rumeli ve Balkanlardaki Mason localarının yanlış kararlardaki rolü ne olmuştur? İttihat ve Terakki’yi kim örgütlemiştir? Nasıl örgütlemiştir? Gazeteci Hasan Fehmi cinayeti, Alman taraftarı olmayan Kamil Paşa Hükümeti’nin düşürülmesi, Almanya ile ilişkilere mesafeli bakan Mahmut Şevket Paşa suikastında Alman istihbaratının ve Masonların gizli rolü var mıdır? Damat Salih Paşa’nın idam edilmesi ile birlikte Tunus (Arap dünyası) ile aramızın bozulması ve bütün siyasi muhaliflerin bertaraf edilmesi planı hangi yabancı örgütlerce planlanmıştır? Kendi adamları olan ve tekli barış antlaşması isteyen “tetikçileri Yakup Cemil’in idam edilmesi”, Enver Paşa’ya ve Almanya ile ittifaka karşı çıkan Şehzade Yusuf İzzettin Efendi’nin şüpheli bir şekilde öldürülmesi hadiselerinin derinliğine araştırılması gerekiyor.

Ayrıca o günlerde ortaya çıkmış bulunan ” Panislamizm”, “Pantürkizm ve Türkçülük” hangi siyasi merkezlerin planıdır? Bunların araştırılması ve öyle hüküm verilmesi gereklidir. Bu konuya devam edeceğiz.