Mânâ ve anlamlar kalbten çıktıkları zaman; suret, şekil ve görünüşlerden çıplak olarak hayale girerler. Oradan suretleri  giyerler. Hayâl ise, her zaman bir sebep altında, bir çeşit suretleri dokur ve işler. Önem verdiği şeyin sûret, şekil ve görünüşlerini yol üstünde bırakır. Hangi mânâ geçse, ya ona giydirir, ya takar, ya bulaştırır, ya perde eder. Eğer mânâlar; temizlenmiş, arınmış ve temiz iseler, sûretler pis, kirli ve rezil ise, giymek yoktur. Fakat temas ve dokunma var. Vesveseli ve kuruntulu adam temas ve dokunmayı giyme ve bütünleşmeyle karıştırır. “Eyvah der, kalbim ne kadar bozulmuş, bu sefillik, bu aşağılık ve alçak oluş durumu, nefsin bu alçaklığı ve rezilliği; beni horlanmış ve kovulmuş bir hâle sokar!” Şeytan onun bu damarından çok yararlanır.
     Bu yaranın merhem ve ilacı şudur: Dinle ey biçare, zavallı, çaresiz adam! Nasıl ki, senin namazın güzel ve temiz edebinin sebep ve aracısı olan dış temizliğe; içinin içindeki pislik ona tesir etmez. Onu etkilemez. Onu bozmaz. Öyle de, mukaddes / kutsal mânâ, âyet ve duaların; kirli sûret ve şekillere yakınlığı ve komşuluğu zarar vermez.
     Meselâ, sen Allah’ın âyet ve sözlerini tefekkür edip düşünürken; birden, bir maraz / bir hastalık, ya da bir istek ve arzu veya idrar etmek / işemek gibi sıkıştırıcı bir iş, şiddetli bir şekilde senin hissine dokunuyor. Elbette senin hayalin yani zihnindeki tasarlama ve canlandırma yeteneğin; hastalığın çaresini ve kaza-i hâcetin / büyük veya küçük abdest bozmanın levazımatını / lüzumlu ihtiyaçlarını görecek, bakacak.
     Onlara uygun bayağı ve aşağılık suretleri dokuyup, işleyecek. Gelen mânâlar ortalarından geçecekler. Bunda geçecekler için ne bir sakınca, ne de bir kirlenme var yani yoktur. Hattâ bunda ne bir zarar var ne de bir tehlike. Eğer bir tehlike varsa, nazarını ona hasretmektir. Yani, dikkatini o noktaya yoğunlaştırmaktır. Böylece zarar ettiğini sanmaktır.
     Vesvesenin yol açtığı bir yara da şudur ki: Eşya / Şeyler arasında bazı gizli ilişkiler bulunur. Hattâ hiç ümit etmediğin, beklemediğin şeyler içinde ilgi ipleri bulunur. Ya bizzat / doğrudan ve kendiliğinden bulunur. Veya senin hayalin / zihninde canlandırdıkların, meşgul olduğu sanata göre o ipleri yapmış, onları birbiriyle bağlamış. Bu bağlantı ve ilgi sırrındandır ki, bazen bir mukaddes ve kutsal şeyi görmek, kirli ve pis bir şeyi hatıra getirir. Beyan ilmi yani, beyan ve ifade etme yollarından bahseden ilimde açıklandığı gibi, “Hariçte uzaklık sebebi olan zıddiyet yani, birbirine muhalif ve aykırı olmak ise, hayalde kurbiyet / yakınlık sebebidir.” Yani, iki zıddın suretlerinin bir araya gelmesine vasıta / aracı bir hayalî münasebettir. Bu münasebet ve sebepten ötürü gelen hatıralara tedai-yi efkâr denir. Yâni, bir fikrin başka bir fikri çağrıştırması anlamına gelen bir deyimle ifade edilir.
     Meselâ, sen namazda münacatta / yakarışta, Kâbe karşısında, Allah’ın huzurunda iken, âyetleri tefekkürde / derin bir şekilde düşünmekde olduğun bir hâlde iken, şu tedai-yi efkâr / başka bir fikrin akla gelmesi; seni tutup en uzak bayağı, kötü ve boş şeylere sevk eder / sürükler.
     Senin başın, böyle bir tedai-yi efkâra / çağrışımlara tutulmuş ise, sakın telâş etme; kendine geldiğin anda hemen dön. “Aman ne kusur ettim?” deyip, bunu araştırmakla uğraşma. Ta ki, o zayıf alâka, senin dikkatinle kuvvet kazanmasın. Çünkü üzüldükçe, önem verdikçe senin o zayıf hatıra getirdiğin şey melekeye / alışkanlık ve huy edinmene döner. Hayalden doğan bir hastalık olur.
     Korkma, kalbe ait bir hastalık değil. Bu çeşit hatıra gelme ise, çoğunlukla istek dışı bir durumdur. Özellikle, hassas ve titiz, asabî ve sinirli kimselerde daha çok görülür. Şeytan, bu çeşit vesvese, şüphe ve kuruntunun kaynağını çok işlettirir. Bu yaranın merhem ve ilacı şudur ki:
     Bir fikir ve düşünceyi çağrıştırma; genellikle istek dışıdır. Onda sorumluluk yoktur. Hem çağrışımda yakınlık var. Dokunma ve birbirine karışma yoktur. Onun için fikirlerin keyfiyet, özellik ve nitelikleri, birbirine sirayet etmez / birinden diğerine geçmez. Birbirine zarar vermez. Nasıl ki, şeytan ile ilham meleğinin, kalp taraflarında yan yana bulunuşları var. Facir ve günahkârlar ve iyilerin yakınlıkları, aynı yerde bulunmaları zarar vermez. Öyle de, bir fikri çağrıştırma sebebiyle istemediğin pis hayaller gelip temiz fikirlerin içine girse zarar vermez. Meğer kasten olsa veya zarar sanarak, onunla gereğinden çok meşgul olsa, işte o zaman gerçekten zarar görür. Hem bazen kalb yoruluyor. Fikir kendini eğlendirmek için rastgele bir şeyle meşgul olur. Şeytan fırsat bulur. Pis şeyleri önüne serper, sürer.