AVRASYA BİR VAKFI’NIN GELENEKSEL HAFTA SONU KONFERANSLARI DİZİSİNİN BU HAFTAKİ KONUĞU DOÇ. DR. ABDULVAHAP KARA’YDI. DOÇ. DR. ABDULVAHAP KARA’NIN “TÜRK DÜNYASI’NIN 20 YILLIK SÜRECİ VE KAZAKİSTAN’IN ROLÜ” BAŞLIKLI KONFERANSINDA ANLATTIKLARI, SÖZ KONUSU 20 YILLIK TARİHİ SÜRECİN ÇOK DİKKATLE NOT EDİLMİŞ BİR ÖZETİDİR; ALTINI ÇİZEREK OKUMALI VE HAFIZAMIZIN EN MUTENA KÖŞESİNDE SAKLAMALIYIZ. Avrasya Bir Vakfı’nın geleneksel haftasonu konferansları dizisinin bu haftaki konuğu Doç. Dr. Abdülvahap Kara’ydı. Değerli Hocamın “Türk Dünyası’nın 20 Yıllık Süreci ve Kazakistan’ın Rolü” başlıklı konferansında anlattıkları, söz konusu 20 yıllık tarihi sürecin çok dikkatle not edilmiş bir özetidir; altını çizerek okumalı ve hafızamızın en mutena köşesinde saklamalıyız. Oturum başkanlığını Prof. Dr. Alaeddin Yalçınkaya’nın yaptığı konferansında, Doç. Dr. Abdulvahap Kara, Sovyetler Birliği’nin dağılması sonrasında, Türk Dünyası açısından çok önemli sonuçları olan bir karmaşık süreci, çok önemli kilometre taşlarıyla özetleyen ve hepimizin dağarcığında satırbaşlarıyla yer alması gereken çok özenle hazırlanmış bir konuşma yaptı. Dünyanın en önemli potansiyel güçlerinden biri olan ‘Türk Birliği’ konusu, Gaspiralı İsmail’in “Dilde Birlik, Fikirde Birlik, İşde Birlik” vecizesi çerçevesinde, yüzyıllar boyu fikir adamları, sanatçılar, toplum liderleri tarafından, ateşi her zaman canlı tutulmaya çalışılan bir meşaledir. Bu meşalenin her dönemde canlı tutulması, Türk Dünyası için olduğu kadar, insanlığın huzuru için de çok önemlidir. Dünya dengeleri açısından, emperyal güçlerin dengelenmesi açısından çok önemlidir. İnsanlığa yazı yazmayı öğretecek düzeyde bir uygarlık geliştirmiş olan Türklerin, tarihte oynadıkları rolün gururunu yaşayabilmeleri, bir ideal çevresinde elele verebilmeleri açısından önemlidir. Binlerce yıldır Türkistan denilen çoğrafyada yaşayan insanların, ülkelerinin yer altı ve yerüstü zenginliklerini kullanarak huzur içinde yaşayabilmeleri açısından önemlidir. Bunun için de, Türkistan coğrafyasında yaşayan kardeş toplulukların, “Dilde Birlik, Fikirde birlik, işde birlik” prensipleri çerçevesinde elele olmaları, bunu gerçekleştirmek için her fırsatı değerlendirmeleri gerekir. Çeşitli milletlerin bir ideal çerçevesinde birleşip oluşturduklar Avrupa Birliği’ni oluşturmalarından daha zor değildir, aynı tarihi, aynı kültürü paylaşan insanların bir birlik oluşturması.. 1990’da, Sovyetlerin dağılması sonrasında bir büyük fırsat heba edildi, ama böyle bir birliğin kurulması için her gün yeni fırsatlar doğmaktadır. Önemli olan, bu idealin birgün hayata geçirebileceğine olan inancın canlı tutulmasıdır. Hazırlıkların kesintisiz sürdürülmesidir. 24 Oğuz boyunun atası olan Oğuz Han, Türk töresini disiplin, adalet, ahlak ve millete hizmet esası üzerine kurmuştu. Bu törenin en önemli özelliği, Türk milletinin her zaman, her yerde birlik içinde olmaları temeline dayanıyordu. Bilge Han ve onu izleyen Türk hanları da ülke birliğine, dil birliğine çok önem verdiler ve “Yukardan gök basmasa, aşağıdan yer delinmese senin töreni, birliğini kim bozabilir?” dediler. Atalarımızın bu öğüdünü unutmamamız gerekir. Emperyalizme karşı başlattığı savaşı zaferle taçlandırmış örnek bir toplum önderi olarak gösterilen Gazi Mustafa Kemal, Sovyetler Birliği’nin dağılma olasılığından söz ederek, “Bugün Sovyetler dostumuzdur. Ancak, yarın ne olacağını kimse bilemez. Tıpkı Osmanlı İmparatorluğu gibi, Avusturya Macaristan İmparatorluğu gibi parçalanabilir. Bizim dostumuzun idaresi altında dili bir, inancı bir, özü bir kardeşlerimiz vardır. Onlara arka çıkmaya hazır olmalıyız. Milletler buna nasıl hazırlanır? Manevi köprüleri sağlam tutarak.. Dil bir köprüdür, inanç bir köprüdür, tarih bir köprüdür. Köklerimize inmeli ve olayların bizi böldüğü tarih içinde bütünleşmeliyiz” demişti. Gazi Mustafa Kemal’in bu önemli uyarısına rağmen, 1990’da, Sovyetlerin dağılması sonrasında Türk Dünyası, önüne çıkan çok önemli bir tarihi fırsatı, olması gerektiği gibi değerlendirilememiştir. Türk Dünyası’nın geleceği açısından çok önemli adımların ıskalandığı bu süreçte yapılan tarihi hataları çok iyi irdelemeliyiz. Türk Dünyası’nın birliği açısından fırsat tamamen kaçmış sayılmaz. Kazakistan Cumhurbaşkanı Nursultan Nazarbayev’in Gazi Mustafa Kemal’in görüş ve fikirlerini benimsemiş olması Türk Dünyası’nın geleceği açısından bir şans olarak değerlendirilmelidir. Doç. Dr. Abdulvahap Kara’nın “Türk Dünyası’nın 20 yıllık süreci ve Kazakistan’ın Rolü” başlıklı konferansında anlattıkları, söz konusu 20 yıllık sürecin çok dikkatle not edilmiş özetidir; altını çizerek okumalı ve hafızamızın en mutena köşesine not etmeliyiz. Doç. Dr. ABDULVAHAP KARA NELER ANLATTI? Geçtiğimiz hafta Avrasya Bir Vakfı’nın konuğu olan Doç. Dr. Abdulvahap Kara’nın barkovizyon eşliğinde verdiği “Türk Dünyası’nın 20 yıllık süreci ve Kazakistan’ın Rolü” başlıklı konferansını ana başlıklarıyla özetlemeye çalışacağız. Sözü Doç. Dr. Abdulvahap Kara Hocama bırakıyorum: “Genel olarak işbirliğini siyasi, ekonomik ve kültürel olmak üzere üç alanda incelenebilir.Biz burada siyasi ve kültürel işbirlikleri üzerinde duracağız. Süreç henüz bitmedi, devam ediyor. Dolayısıyla yapılan değerlendirmelerde eksiklikler ve hatalar olması normaldir. SOVYET DÖNEMİ İşbirliği daha Sovyet döneminde başladı. İlk adımı Türkiye Cumhurbaşkanı Turgut Özal attı. Türkiye’den Azerbaycan ve Orta Asya’ya işbirliğini geliştirme amacıyla giden ilk cumhurbaşkanı oldu. Orta Asya’dan Türkiye’ye gelen ilk cumhurbaşkanı sıfatını da Kazakistan Cumhurbaşkanı Nursultan Nazarbayev aldı. ALFABE BİRLİĞİ Çok ilginçtir, Türk Dünyasında ilk işbirliği adımlarını daha Sovyet döneminde Kasım 1991’de türkologlar attı. Ama 20 yılda sonuç alınamayan birkaç konudan biri hala budur. Marmara Üniversitesi Türkiyat Enstitüsü Müdürü İnci Enginün’ün davetiyle Türk Dünyası’nın her köşesinden dil bilimciler İstanbul’da toplantı ve Türk Dünyasının ortak bir alfabelerinin olması yönünde karar aldılar. Ama hala somut adımlar atılamadı. TÜRK DEVLET BAŞKANLARI ZİRVESİ Bugüne kadar 9 zirve yapıldı, 10’cusunun bu sene Kazakistan’da yapılması bekleniyor. İlk zirve 29-30 Ekim 1992’de Ankara’da yapıldı ve sadece Türklerde değil, tüm Türk Dünyasında heyecan uyandırdı. Zirvelerin en somut sonucu 8. Nahcivan zirvesinde Türkçe Konuşan Ülkeler İşbirliği Konseyi’nin kurulmasının kabul edilmesi oldu. Teklif Kazakistan Cumhurbaşkanından geldi. TÜRK DÜNYASI KURULTAYLARI Devlet Başkanları zirve toplantılarından sonra en önemli toplantılar Türk Devlet ve Toplulukları Dostluk Kardeşlik ve İşbirliği Kurultaylarıdır. 2009 yılına 12 kurultay düzenlendi. İlk kurultay Türk Dünyasına kendini adamış olan merhum Alpaslan Türkeş’in girişimleriyle 21-23 Mart 1993’te Antalya’da yapılmıştı. Bu kurultaylar yazar, sanatçı, bilim adamı ve şair gibi toplumun entelektüel katmanlarını bir araya getirerek kaynaşma temini açısından çok önemlidir. İLK TEŞKİLAT TÜRKSOY Türk Kültür ve Sanatları Ortak Yönetimi TÜRKSOY teşkilatıdır. Türk Dili Konuşan Ülkeler, Azerbaycan, Kazakistan, Kırgızistan, Özbekistan, Türkiye ve Türkmenistan Kültür Bakanları 1992 yılında İstanbul ve Bakü’de toplanarak, kültürel iş birliği yapmayı kararlaştırmış ve 12 Temmuz 1993 tarihinde Almatı’da yaptıkları toplantıda teşkilatı kurmuşlardır. ORTAK NEVRUZ KUTLAMALARI Türk Dünyasının unutulan ortak bayramı Nevruz kutlamaları Türk Cumhuriyetlerinin bağımsızlığı ile tekrar canlandı. Her Cumhuriyet 1989 yılından itibaren ayrı ayrı kutlamaya başladı. İlk defa Türk Dünyası birlikte 1995 yılında Ankara’da kutladı. V. Ve Son Toplantı 15-16 Mart 2002’de Diyarbakır’da yapıldı. TÜRK DÜNYASI GENÇLİK KURULTAYLARI İlk olarak 1992 yılında başladı. 1992 Kasım ayında Tataristan’da yapıldı. Gençlerin kaynaşmasına yönelik önemli çalışmalar yaptı. 14. Gençlik Kurultayı Ağustos 2009 tarihinde Yalta’da yapılmıştır. TÜRK DÜNYASI BELEDİYELER BİRLİĞİ Pendik Belediye Başkanı Erol Kaya tarafından teklif edilerek 2003 yılında kurulmuştur. Şu anda Balkanlardan Orta Asya’ya kadar yaklaşık 500 Belediye bu birliğe üyedir. PAZARTESİ: Doç.Dr. Abdulvahap Kara devam ediyor.. (Ortadaki resmin altına) DOÇ. DR. ABDULVAHAP KARA 19 Kasım 1961 tarihinde İstanbul’da doğdu. Zeytinburnu Gazipaşa İlkokulu, Abdülhak Hamit Ortaokulu ve Yeşilköy Ticaret Lisesi'ni bitirdi. 1982 yılında Boğaziçi Üniversitesi Elektronik Yüksek Teknisyenliği Bölümü'nden mezun oldu. 1982-1985 Yeşilköy Atatürk Havalimanı Elektronik Bölümü'nde görev yaptı. 1986 yılında İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümü'nü bitirdi. 1987-1988 arasında Başbakanlık Devlet Arşivleri Genel Müdürlüğü'nde görev yaptı. 1988-1995 yıllarında, Almanya’nın Münih şehrinde bulunan Hürriyet Radyosu’nda, Kazak Türkçesi yayınlarda editör olarak çalıştı. 1995 yılında Türkiye'ye dönerek, Mimar Sinan Üniversitesi Tarih Bölümü'nde araştırma görevlisi olarak çalışmaya başladı. 1997’de Mimar Sinan Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü'nde “Kazakistan’da 1986 Almatı Olaylarının İçyüzü ve Etkileri” adlı teziyle yüksek lisans eğitimi yaptı. 2002’de “Mustafa Çokay’ın Hayatı ve Orta Asya Türk Cumhuriyetlerinin Bağımsızlığı Yolundaki Mücadelesi” adlı teziyle doktora eğitimini tamamladı. Doktora tezi Türk Dünyası Araştırmaları Vakfı tarafından “Türkistan Ateşi Mustafa Çokay’ın Hayatı ve Mücadelesi” adıyla kitap olarak basıldı. Türkiye Yazarlar Birliği tarafından 2002 biyografi dalında birincilik ödülüne layık görüldü. Türkiye’de ve Kazakistan’da yayınlanmış bir çok makalesi var. İngilizce, Almanca, Rusça ve Fransızca gibi Batı dillerinin yanı sıra Kazakça, Özbekçe, Kırgızca gibi Türk lehçelerini de bilmektedir.