Kim olursa olsun, hangi milletten, hangi dinden olursa olsun;

Mazlum mazlumdur. Masum masumdur.

Başkalarının suçu yüzünden, başkaları suçlanamaz.

Asla cezalandırılamaz.

Bu bakımdan kimden, kime, niçin ve ne maksatla olursa olsun;

Davası haklı da olsa, yapılan terör asla tasvip edilemez.

Doğru bulunamaz.

Hak verilemez.

Çünkü haklı olmak başka,

Hak yolda olmak başka.

Hem haklı, hem de hak yolda olmalı.

Yâni haklı dâva, hak olmayan metotlarla savunulmamalı.

Hak olmayan, doğru sayılmayan usullerle gerçekleştirilmemeli.

Aksi takdirde meşruluğunu kaybeder.

Haklıyken haksız duruma düşer.

Çünkü davası hak olanın; davaya götüren yolları, usulleri de hak olmalı.

Batıl, sapık ve yanlış, gayri insanî metotlarla hak davaya hizmet olmaz.

Bu yolla, ancak, hak davasını battal etmiş.

Haklılığına gölge düşürmüş.

Davasını kaybetmiş olur.

İşte bu düşünceler çerçevesinde;

Mesela ABD’de gerçekleştirilmiş olan terörü de asla tasvip etmiyor.

Uygun görmüyor ve desteklemiyoruz.

Çünkü bizim cihan-baha düsturumuz var:

“Kendimiz için istemediğimizi, başkası için de istemeyiz.”

Çünkü bizim ilahî metodumuz var:

“Gaye için her şey meşru ve doğru değil.”

Fakat Batılı devlet anlayışına göre:

“Gaye için her şey meşru.”

Yazıklar olsun!

Yaşadığımız tüm terör acılarına, tüm dökülen şehit kanlarına, tüm başı dik gâzilere, dul kalan kadınlarımız ve öksüz-yetim kalan çocuklarımıza rağmen;

Terör vahşetini kınıyoruz.

Kabul etmiyor. Doğru bulmuyor. Karşı çıkıyoruz.

Umuyor ve bekliyoruz ki, ABD başta olmak üzere, bütün Batılı müttefiklerimiz;

Terör yuvalarına kucak açmaktan artık vazgeçer.

Onları ülkelerinde barındırmaktan cayar.

Unutmasınlar ki, biz istemesek de,

Dünya, etme-bulma dünyası.

Unutmasınlar ki, rüzgâr eken fırtına biçer.

Allah’ın büyük adaleti dünyada da,

İnsanlara rağmen hükmünü yürütmekte.

İlahî adalet dünyada da tecellî etmekte.

Kendini göstermekte. Çünkü:

“Allah, ihmal etmez, imhal eder.”

İnsanın aklı başına belki gelir

Veya gelsin diye.

Biraz müddet tanır o kadar.