Mısır ile Sudan arasında bazı sorunlar mevcuttur. Sudan’ın Kuzey doğusunda yer alan bu yerde 60 bin ton altın rezervleri olduğu tespit edilmiştir. Bu servet 6 trilyon $ civarında bir değerdir. Bu sorunu İngilizler tahrik ediyor. Mısır buranın kendilerine ait olduğunu söylüyor. İngiltere ülkeden ayrılırken 1960’ta bu toprakların Sudan’a ait olduğunu söylüyor, Sudan’a katıyor. Daha sonra Mısır-Sudan ilişkilerini bozmak için Mısır’a ait olacağı iddiasını ortaya atıyor. Aslında bölge tamamen Sudan kültürünün bir parçası…

Diğer bir sorun Nahda Barajı sorunu; Nil Nehri üzerinde Etopya’da kurulan barajda Sudan’ın söz sahibi olmaması gerektiğini söylüyor. Mısır Nil Nehri’ndeki %66’lık su hakkını %90’a çıkarmak istiyor. 

Sudan’ın Türkiye ve Katar ile iyi ilişkiler kurması Savakin Adası’nın süresiz Türkiye’ye tahsis edilmesi Türkiye sevgisinin bir göstergesidir. Sudanlılar Türkiye’yi seviyorlar ve biliyorlar, Türkler Sudan’ı bilmiyorlar. Türklerin Sudan hakkında tek bilgisi isminin su’dan gelmesidir. Bu cümleyi duyan Sudanlı konuklar gülmeye başladılar. Sudan ve Türkiye uzmanlarının yetiştirilmesi lazımdır, dediler.

Sudan tarihinden bahseden Tuğrul Oğuzhan Bey; Tulunoğulları, Eyyubiler Sudan’da hâkimiyet kurmuştur. Daha sonra Osmanlı hâkimiyet dönemi başlamıştır, dedi. Bu hâkimiyetin 1. Dünya Savaşı’na kadar devam ettiğini, Sudanlıların 1. Dünya Savaşı’nda Osmanlı Ordusu saflarında savaştıklarını anlattı. Zenci Musa, Enver Paşa’nın koruma polisi ve Türk Ordusu’nda çeşitli rütbelere erişmiş Sudanlı subaylardan bahsedildi.

Sudanlı konuşmacılar, genellikle, eski Türkiye’nin İslam dünyasına karşı ilgisizliğinden şikâyetçi oldular. Türkiye aktif bir devlet değildi dediler. Yeni bir harita, yeni bir plan gereklidir dediler. Türkiye’nin faal olduğu bir vizyon gereklidir. İnsani yardım faaliyetlerinde Türkiye’nin Afrika’da önemli bir payı vardır. R. Tayyip Erdoğan “ Bazıları Afrika’ya altın için geliyorlar. Biz yaraları sarmaya geldik.” Dedi. Afrika’daki karışıklığın azalmasında Türkiye’nin ciddi payı var. Biz bu işleri Türkiye ile yapalım diyorlar. Afrika’yı en iyi bilen insanlar Sudanlılardır. Buradan işe başlamalısınız, dediler.

Konuşmacılar sömürgeci ülkelerin yıllarca okuttuğu ders kitaplarında Osmanlının ve Türklerin sömürgeci olduğu yazılmıştır. Halk buna inanmaya zorlanmıştır. Bu yabancı propaganda halen devam ediyor, dediler.

Toplantının sonunda ben de söz aldım: Evet 100 yıllık boşluk bıraktık adeta tarihten çekildik, kusurumuzu kabul ediyoruz. Yeniden tarih yazmaya başlayacağız, yeniden tarihin asli unsuru olacağız, medeniyet değerlerimizi hatırlayacağız dedim. Bizim kusurumuzun, haberler dâhil her şeyi batı üzerinden batılı ajanslar üzerinden öğrenmeye çalışmaktır. Kendimiz direkt ilişki kurmuyoruz, başkalarının dedikodularını, başkalarının kışkırtıcı beyanlarını esas alıyoruz dedim. Bununla ilgili iki örnek vermek istiyorum. Burs verdiğimiz Somalili bir kız öğrenci yaz tatilinde memleketine gitti geldi. Dedim ki: Her halde memleketinizde kan gövdeyi götürüyor. Nasıl korkmadan gittin geldin? Kız bana dedi ki; neden bahsediyorsun ülkemizde terör merör yoktur. Bir iki münferit olayı batılı haber ajanslarından abartılmış olarak öğreniyorsunuz. Bunlar yalan…

Gene bu konuda sizlere bir örnek daha vermek isterim: Afganistan’da bir bombalama hadisesi oluyor. Batılı haber ajanslarında Taliban terör saldırısını kabul etti şeklinde haberler çıkıyor. Bunun üzerine bazı gazeteciler bu olayla ilgili olarak Taliban ile görüşüyorlar. Diyorlar ki filan bombalama olayını kabul etmişsiniz. BBC, AP ve Reuter Haber ajanslarından duyduk. Taliban diyor ki böyle bir hadiseden haberim yoktur. Ben de sizden duyuyorum. 

Birbirimizle ilgili her şeyi başkalarının ağzından duyuyoruz. Birbirimizi direkt tanımaya odaklanmalıyız.

Bu toplantıda şunu gördüm ki; İslam birliğini sağlayacak en güvenilir ülke Sudandır. Birlikte bu işi başlatmalıyız. Bunun için müşterek ordu dâhil yeni bir yapı kurmaya başlamalıyız.