Çocuk yaşta başlayan sınavlar, ergenliğin son aşamasına kadar devam ediyor. Sınavlarla büyüyüp, gelişen çocuklar biriktirdikleri kaygılarla sınavlara devam ediyorlar.
 Günümüz eğitim sistemindeki TEOG sınavına giren öğrenciler arkalarından dizginleri elinde tutan anne ve babalar koştukça koşuyorlar.
ÖSS nin iki aşamalı YGS-LYS sınavları ile yüz yüze kalan liseliler,ergenliklerinin en güzel devresinde okul, dershane, özel branş eğitmenleriyle neredeyse  gece beraber uyuyorlar.
Uykuya daldıklarında zaten evde yankılanan anne-baba sesleri de ayrı bilinçaltı doluluğu.
- Okula geç kalacaksın,çabuk uyan.!
- Gözünü dört aç,öğretmenini iyi dinle.
- Arkadaşlarınla zaman geçirme, sakın başarını arkadaşına kaptırma!
- Okul çıkışı dershaneye gideceksin,sakın unutma.
- Dershane çıkışı eve çabuk gel. Matematik öğretmenin seni evde bekliyor olacak.!
Bu tür komutlarla, körpe beyinler ne yazık ki; eğitim sistemi ve ailelerin sayesinde dolup taşıyor.
Birde kıyaslamalar, komşu, akraba, arkadaş çocuklarıyla. Hatta kardeşi ve kendi öğrencilikleri, tıka basa “sınav, sınav!’’ diye bilinçaltına güçlü sinyaller gönderiliyor.
Eğitim sistemindeki sınavlara hazırlanırken hızla geçen müfredat konuları ve hayatlarında hiçbir zaman karşılaşmayacakları gereksiz paragrafların zorunluluğu ile; okul öncesine adım atmasıyla başlayan çocukların işte handikabı.
Belli kültürel derslerle beraber ergenlerin önce rahatlayabileceği etkin dersler ise hemen hemen hiç yok.
Müzik ve Beden Eğitimi gibi dersleri günün sonuna 1 ders 40 dakika olarak bırakan programla hangi çocuk,genç bilinç içi sınava hazırlık turnikelerini engelsiz atlayabilir ki?
Yetkililerin, eğitim sistemini baştan değiştirmeleri gerekmekte.!
Öncelikle ruh ve beden sağlığını güzelleştirici pekiştirici ders konularıyla eğitime başlanılmalı.
Lise öğrencileriyle yapılan anketlerde belirlenen şu:
“Ezberci bir sistem içindeyiz. Öğrenimden çok;’’ Anlattım, zil çaldı haydi çık.!’’ Konular üst üste ve hızla geçiyor. Konu başlıkları başta olmak üzere belleğimize tek tek yerleştirdiğimiz,ezbere aldığımız satırlar.’’
Muhakeme gücünü zayıflatan,algıyı küçülten bu aşağılayıcı eğitim sistemi ile ÖSS’ye, hayata koşan çocuklar…!
ÖSS’de, devlet üniversitelerine yerleşemeyenler ve bekleyen özel üniversitelerin muhasebesinde buluşan anne, babalar…
Sınav turlarıyla süregelen çocukluk-gençlik ve yerleşebilen üniversiteli gençler.
Zaten üniversitelerde donanımlı öğrenimden uzak kalan çocuklar lisedeki aldıkları ezbere birikimle hemen başlıyorlar;
“Kopyala-kes-yapıştır.’’ biçimi ile vize ve final süreçlerine koşmaya.
Aileler maddi imkanları seferber ederken, kendi egoları için;
’’Oğlum/kızım, Doktor, Mühendis, Öğretmen, Avukat olacak derken “Algıları, ruhları, bedenleri durgun adeta vurgun yemiş gençlerin en büyük mutluluğu diploma törenindeki şölen ve gökyüzüne yükselen keplerden başka bir şey değil.
Ya sonrası?
Hayatın bekle dediği;
“sınavların bitmedi; daha var dediği acı uzun süreç başlıyor.’’
Diploma törenindeki aldıkları mezuniyet belgesinin gizli saklı köşesinde yazılı olan kocaman “Sen Artık Bir İşsizsin!’’ gerçeği ile yüzleşip ergenliğin son jübilesini yapmış oluyorlar.
Onca uzun süreçten çocuklarını, gençliklerini sınavlarla geçiren öğrenciler ve kucak dolusu parayı bir meslek sahibi olacak diye veren aileler, bu defa KPSS (sırat köprüsünden geçe bilene bravo!) denilen aşama için,gözleri iş ilanlarında, kurum sınavını bekleyen gençlerin yine dershaneye koşan yorgun gençlikleri.
Kısmet sayesinde işe giren yada kısmetsizlik nedir öğrenen işsiz gençlik.!
Küçüklüğünden başlayan,erginliğin sonuna kadar psiko kaybı ile üniversite mezunu gençlerin KPSS den önce psikologların, psikiyatrların yanında daha çok deneme, test çözdüğünü biliyor musunuz?
Gençlik kayboluyor.
Gençlik depresif halde.
Gençlik nerede ne yapacağını bilmeyen belirsizlik ile kökleşmiş kadroların boşalmaması ile boş, hoş olmayan boşlukta.!
Yorgun gençliğe kimi nasıl ne zaman emanet edeceğiz?
Bir bileniniz var mı?