Öğretmenlik hayatımda çok çeşitli öğretmen ya da namı diğer hocalar ile karşılaştım. Her meslek grubunda olduğu gibi sıkıntılı problemli öğretmenlerin varlığı inkâr edilemez. Ama şunu tüm açık yürekliliğimle söylemeliyim yine de Türkiye şartlarında en iyi işlerini yapmaya çalışanlar, MEB’de ki ve özel okullarda ki öğretmenlerdir. 

Diğer kurumlar bu iki öğretmen menşeili gruplar kadar çalışsalar şimdiki bulunduğumuz durumdan en az iki üç misli daha iyi bir pozisyonda olurduk.
Yine de başta söyledik ya bu grupların içinde sıkıntılı grupların olduğunu.
İşte bunlardan en önemlisi, öğrencilerin korkulu rüyası olan sıfırcı hocalar!!!
***
Egosu bilgisinden çok daha üstün olan hocadır.
Sınıfın %90 ı kalınca bunu; kendi başarısızlığı olarak da değerlendirebilme iç görüsünden yoksun, özeleştiri yapamayan hocadır.
Hatta bu tip öğretmenlerin bu durumdan zevk alan bir üst versiyonu da vardır ki onlar ortaya çıkan bu tablodan kendileriyle gurur bile duyarlar.

Sözlü notu ile terbiye etmeye çalışan ilginç örnekleri de yok değildir.
Öğrenciler o hocanın arkalarından "O hocanın dersinden geçmek çok zor" diye bir söylenti yayılınca bundan "nitelikli öğretmen" manası çıkacağını düşünür ve okul koridorlarında kasıla kasıla yürür, kendisine fırlatılan yarı korku yarı nefret dolu bakışlar arasında.
Bazısı da daha ilk dersinde kendi kendini sıfırcı hoca ilan ederek karizma inşa etmeye çalışır. Öğrencinin gözünde.
Maksat nedir?
Gözdağı mı veriyorsun öğrenciye vereceğin üç beş rakamla?
Hem sana hayran hem de tüm dönem yayıkta ayran mı olsunlar istiyorsun?
Sevgili hocalarım, o bitmek tükenmek bilmez egonuz yüzünden, biraz da başımıza iş açmamak için yüzünüze söyleyemiyoruz bunları o yüzden buradan sesleniyorum. Belki alanınızda çok iyi işler yapıyor olabilirsiniz. Belki yaptığınız çalışmalarla meslektaşlarınıza parmak ısırtıyorsunuzdur. Ki, çoğunuz için böyle bir şeyin doğru olmadığını da çok iyi biliyorum.
Sağlam öğrencilerin olduğu ve bu öğrencilerin çok sağlam bir şekilde çalıştığı sınıflarda "benden kimse kolay kolay yüksek puanlar alamaz" demek, "ben hiç birinize bu dersten çok yüksek notlar alacak kadar bilgi vermem, ders öğretmem" demektir.
Hele ki sorduğunuz sorular ve kırdığınız puanlar öğrencinin bilgisini ölçmek ve onu dersi daha iyi öğrenmeye yöneltmek yerine sırf bunu devam ettirmek için hazırlanmışlarsa, o zaman bu sizin gayet de ezik bir kişiliğinizin olduğunun, gerçek hayatta başaramadığınız bazı şeyleri ve özellikle de saygıyı bu şekilde elde edebileceğiniz yanılgısına düştüğünüzün bir işareti bile olabilir.
Geçen %10 hakkında bakın geçen geçiyor diyen hocadır.
Sayın hocamız bu iddiayı kabul etmez tabii. Kendisine göre %50 başarılı bir insandır.
Olabildiğince dersi zorlaştırır ve o kadar hızlı anlatır ki rap albümü çıkardı onun lansmanını mı yapıyor dersiniz.
Sınıfta 60 kişi vardır. 40 kişi hiç sınava girmez. Sınava giren 20 kişiden 10'u boş kâğıt verir. 10 kişinin de 5'i sınavı geçer. Yani şansını deneyen 10 kişi olur ve 5 kişi geçer. Okuldaki en yüksek oran bende, ders geçme konusunda vs de der böbürlenir.
Sene içindeki sınavda kazık sorup, bir de her şeyden puan kırıp, herkesi yaz okuluna bırakır. Diğer üniversitelerden gelenlerle beraber yaklaşık 200-300 kişiye ders verir ve sınavda lise seviyesinde soru sorup neredeyse herkesi geçirir, bunların bazı türleri.
İTÜ’de ve Haliç Üniversitesi’nde organik kimya dersi verir. İTÜ’deki öğrencilerinin %90'ı dd ve ff alırken Haliç Üniversitesi’nde "çalışkan çocuklarım" diye sevdiği öğrencilerinin %90'ı geçer.
Doçentlik sınavına hazırlanıyor olma ihtimali yüksek olan hocadır.
Zira o kol gibi sınava hazırlanırken hocanız empatiden yoksun kalabiliyor.
Allah’tan her canlı ölümü tadacakmış.
Yoksa halimiz duman.

 KARAKTERSİZLİK DE BİR ERDEMDİR

Başlığa bakıp bu ne ya! Dediğinizi duyar gibi oluyorum. İnanın ben de bu karaktersizliği bizzat hakka'l-yakin yaşayınca sizin verdiğiniz tepkinin belki bin katını verdim.

Karakterli olmak ne kadar erdemse, karaktersizliği alışkanlık haline getirmekte, istikrarlı bir şekilde bu melekesini devam ettirmekte bana göre o kadar erdemli bir davranış biçimi!!!

NEDEN Mİ?

Çünkü en azından bu menfi davranışında dahi istikrarlı. Bu nedenle erdemli kelimesini kullandım. Gerçi kelimenin tarihsel seyrine de ihanet ettik ama neylersin.

İnsanlar yüzüne başka, arkana başka olabilir. Bunda sıkıntı yok. Bu onun mayasının ya da sütünün gereğidir. Lakin arkadaş dediğin, sırrını paylaşacağın, evinin kapısını açtığın bir kişi bu davranışı yaparsa vay ki ne vay.

İşte o zaman ( benim gibi ) celalli ( modern deyimi ile atarlı ) bir kişinin gözü hiçbir şeyi görmez.     

ALİMALLAH…

Bu hadise bana şunu gösterdi ki insanların maddi ve manevi duruşları pek mühim değil. Malum arkadaşlar, insani motiflerle bezeli değilse. İsterse bin kere hacca gitsin, anlını secdeden kaldırmasın, orucu yılın on iki ayı tutsun, zekâtı kimseye düşürmesin… 

NAFİLE… NAFİLE… NAFİLE…

Ben aciz irademle puanını veriyorsam; Hak onu ne yapar bilinmez.

Birde bu tarz arkadaşlar bir tek kendilerini akıllı zannederler ya şaşarım küçük beyinlerine… Allah bizlere de akıl vermiş. Olayların muhakemesini Elhamdülillah yapacak yetenek ve basirete sahibiz.

Yine de büyüklük bizler de kalsın senin gibi şahsiyet yoksunu arkadaşları bire bir de dahi afişe etmeyeceğiz.

Ama ayağını denk al. Herkesler bizler gibi olmaz.

Yakıp geçmez de… Çakar geçerse…

O zaman Allah yardımcın ola…