Şenlendirir miydin soframızı?
Hep bir tarafının eksik olduğunu hissetmektir, bayram…
Hüzünlerinde yaşamak, gözyaşında bazen kendini bırakmaktır, bayram.
Gelmesin istediğin ama kaçınılmaz sonların yaşandığı yetim akşamlarda melon konik uykular ve mamur sabahlara uyanmaktır, bayram…
Yalnızlık kader, hüzün nasip, öylesine bekleyip durduğumuz bir zaman. Yaşından önce hayata uyanmak gibi yetim kalmaktır, bayram…
Korktuğunda sığınacak bir sineye hasret olmak. Yanında olmasını dilediğinde, varlığına ihtiyaç duyduğunda ellerin koynunda sol yanın boş, bomboş kalakalmaktır, bayram…
Çocukken dört gözle beklediğimiz, mutlu, huzurlu kalabalık zamanlar vardı ya!!! Adına bayram diyorduk, şimdilerde unuttuk.
Tatillere, otellere kurban ettiğimiz bir değerdi, bayram…
Çocukça sevinçlerin, yastık kenarında bir türlü olamayan sabahı bekleten elbiselerin,  bayram pabuçlarının beklendiği o güzel günlerde kaldı, bayram..
Farkında mısınız?
Artık çocuklarımıza bile bayram ismi vermiyoruz. Daha afili, daha sosyetik isimlerle süsler olduk isimlerimizi. Ama ruhu içinden çekilip çıkarılmış salak saçma isimlerle dezenformasyona uğrattık.
Büyüyüp de kayıplarla yaşamaya alışmak zorunda kaldığın, eksik, yarım, yitik, kayıp, yetim bayramlar.
Onunla dopdolu ama en çok onsuz zamanların kül karası yetimliği boğum boğum düğümlenen boğazıma. Sesimin nereye düştüğü belli değil uzun yıllardır bayram sabahlarında. Babası gidince sesini de kaybediyor insan. Güçlü çıkan meydan okuyan sesini de gönderiyor o yoklukla uzaklara. Sigara çatlağı sesini duymayınca işitmez de oluyor başka sesleri.
    Yine bir bayram sabahı yaklaşıyor; bana sıradanlığını hiç kaybetmeyen ama bir arada olabildiğimiz aile olabildiğimiz zamanların mührü olan bir bayramın daha ilk günü. Ve bir bir eksiliyoruz, azalıyoruz farkım mısınız?
Beni, sert bakışları ile kucaklayan babamın elini öpmeyi, mezarındaki yabani otları temizlerken, güllerini koklarken hissediyorum.  Bayram namazı dönüşü sofrayı kurmuş annemin o neşeyle karışık bakışlarını, su döküp toprağı havalandırırken soğuk taşları okşarken görüyorum kendimi…
 Sessizce her bir köşesinde birbirimizden kaçırdığımız gözlerimizde geçmişin begonyalarını diken güllerini suluyorum… 
Bir gönül boşluğudur babaların yokluğu…
Yarım kalmışlığın en yalın hali…
Delik pabuçlarının içinden derinlerine yayılan sevgi tomurcuğudur, babanın sevgisi…
Sırtın açık kalmış, dayandığın direk yok olmuş gibi hissedersin.
Ve kocaman bir çaresizlik acısıyla kıvranmaya başlarsın.
Yitirilmiş duyguların girdabında bir unutulabilsen dedirten koca bir boşluk.
Başlarda anlamsızlaşıyor insan. Hayatında eksilen ve eksilmeye devam eden “anlamları” hatırlarken anlamsızlaşıyor. 
Hasretle başa çıkamıyorum artık, her gün biraz daha zorluyor hayat.
Titretici bir serinlik geziniyor bayram sabahları evimizin içinde.
Nöbetçi bir hüzün her gecenin koyuluğunda kapımızın eşiğinde.
İhtiyarlamayan bir ıstırap gibiymiş sonsuz ayrılık. Hep ilk günkü tazeliğiyle kalıyormuş acı. Gidişinle kemikleşen, üzerimize yorgan, yüreğimize kor düşüren acı gibi.
Babasız olmak, babasız kalmak kabullenilmiyor, kabullenemiyoruz. Acı hep aynı keskinliğiyle yanı başımızda.
Keskin bir bıçak gibi yarıyor hatıraları bayram sabahları. Bir kan pıhtısı gibi öylece kalakalıyor anılar yetim bakışlarda ve yağmur en çok hasret çekenleri yaralıyor gözyaşı sel olup aktığında.
Bugün yine bir bayramın ilk günü.
Gidişinin üzerinden bir yığın bayram geldi geçti.
Uyandığımda yanı başımda bulacağımı bildiğim, elini öpeceğim babamın olmadığı sabahlardan biri.
Gece yarısı kan ter içinde susuzluktan kurumak üzere olan bir gül gibi uyanıp, bir bardak su gibi delice özlediğim babamı bir daha göremeyecek olduğumu fark edip yatağa mıhlanıp kaldığım sabahlardan biri.
En mutlu olduğun zamanı hatırlayıp birden hayatının içine baldıran zehiri dökülenlerin bitmeyen, dinmeyen sızısı bayram sabahlarında yetimliğimi düşünmek.
Savaşın ortasında komutansız kalmakmış diyorlar babasız kalmak. 29 yıldır komutansız savaşıyoruz. Üzerine gerili kanatlardan yoksun, savunmasız, kalabalıkta yalnız ve güçsüz. Gerillalarla, kem niyetli kötülere karşı komutansız savaşıyoruz ki…
Günün birinde herkesin listesine gireceği masum yetimler listesinde yerimizi çok erken aldık biz. Hem de çok erken, varlığını bile hayal mayal hatırladığın bir baba…
Artık her bayram her babalar günü babası olanların mutlu, olmayanların yarasına tuz basma günü. Bu yüzden belki bayramlardan uzak kalma isteğim, hep bir yerlere kaçma fikrim. Babamın ak-pak saçları yerine taşını okşuyor olmak her bayramda zoruma gidiyor.
 Anneme iki kere sarıldım senden kokular vardır teninde diye, kardeşlerime uzun uzun baktım gözlerinde izlerin vardır diye.  Ama bulamadım.
Kaçamak gözyaşlarımızı hepimiz sakladık, varlığını bize hissettirmek için her bayram gelen güvercinin yine penceremize gelip konduğu anda. Unutmadın yine bizimleydin bu bayramda. Evvel de sendin ahir de.