“İngiliz yok mu, o hâin, ya doyup patlamalı;

Yahud aç kalmalıdır...yoksa bizim fal kapalı.

Hocazadem, ne sülükmüş o meğer, vay canına!

Diş bilermiş senelerden beri, Türk’ün kanına.

Niye Türk’ün canı yangın, niye millet geridir?

Anladık biz bunu az çok, senelerden beridir.

Geldi bir başka gâvurcuk, dedi ‘Cengiz’le, ayol,

Bu hısımlık nereden çıktı ki, siz Türk, o Moğol!...’

Yılmam ölümden, yaradan, askerim;

Orduma, “gâzi” dedi Peygamberim.

Bir dileğim var, ölürüm isterim:

Yurduma tek düşman ayak basmasın.

Türk eriyiz, silsilemiz kahraman...

Müslümanız, Hakk’a tapan müslüman.

Doğrudan doğruya Kur’an’dan alıp ilhamı,

Asrın idrakine söyletmeliyiz İslamı.

Âsım’ın nesli...diyordum ya...nesilmiş gerçek:

İşte çiğnetmedi namusunu, çiğnetmeyecek.

İmandır o cevher ki, Îlahî ne büyüktür...

İmansız olan paslı yürek, sînede yüktür!

Mü’minlere imdada yetiş, merhametinle,

Mülhidlere lâkin, daha çok merhamet eyle

‘Leyse li’l-insani illa ma sea’ derken Huda;

Anlamam hiç meskenetten, sen ne beklersin daha

Ey benim, her taşı bir mâbed-i îman yurdum,

Seni er geç bana, mutlak verecek Mâbudum.

Çöz de artık yükümün; kördüğüm olmuş bağını,

Bana çok görme Îlahî, bir avuç toprağını!”

     Herkes güzel söyleyip, güzel yazabilir. Ama herkes yazdığına lâyık bir yaşayış gösteremez. Merhum ve mağfur  Mehmed Âkif Ersoy ise (Aralık 1873 - 27 Aralık 1936) hem güzel yazmış, hem de en güzel şekilde İslâm’a uygun yaşamasını bilmiştir. Üstelik hayatının her safhasında yazdıklarına lâyık bir ömür geçirmiştir. İslâm’ı doğru anlamış; İslâm’a yakışan doğruluğu hayatının her safhasında göstermiştir. Böylesi bir Vatan ve İslâm şairini Allah Türk Milleti’ne nasip etmiştir. Türk Milleti onunla ne kadar övünse ve bunun için Allah’a ne kadar şükretse azdır. Mekânı cennet, rûhu şâd olsun. Kabrine Fâtihalar dolsun.

     Âmin.