"'Saat 9'u 5 geçiyordu ve ben ayağa kalkmadım' diye bir yazı yazdım, kıyamet koptu.

Başıma gelenler şunlardır:

-Kazandım nefretini laikçi teyzelerin...

-Lanet ediyorbana seküler bıyıklı amcalar da...

-Teşvikiye'de yüzüme dik bakanların oranı yüzde 52'yi aştı.

-Hürriyet'in internet sitesindekahir ekseriyeti 'yuh' çeken ikibine yakın okur yorumuna maruz kaldım. 

-Yüzlerce okurum, 'Artık seni okumayacağız' diyerek posta koydu bana.

-'Bizim için hayal kırıklığısın' diyen yüzlerce e-posta aldım.

-Sosyal medyada adının önünde T.C. bulunan ne kadar hesap varsa... Çullandı üzerime hepsi."

Ahmet Hakan Hürriyet'te,  11 Kasım 2014 tarihli yazısında, "Saat 9'u 5 geçiyordu, ben ayağa kalkmadım" başlıklı bir yazı yazmıştı. Bu yazısıyla ilgili olarak aldığı tepkileri de 12 Kasım tarihli yazısında yukardaki gibi anlatıyordu.

"OKUMAYIN, AMA TAVSİYEM..."

 Ahmet Hakan yazsısını, "Bundan sonra seni okumayacağız"  diyenlere yanıt vererek noktalarken de "Canınız sağolsun. Okumayın, ama tavsiyem şu: Farklı fikirlere açık olun. Katılmadığınız görüşleri de okuyun. Böyle yapın ki, eleştirdiklerinizden bir farkınız olsun. 'Beni okuyun' diye söylemiyorum bunları... Beni yine okumayın. Ama farklı fikirleri, farklı bakışları mutlaka okuyun" diye noktalıyor. 

Psikoloji eğitimine yeni başlamış biri bile, Ahmet Hakan'ın "saat 9'u 5 geçe", Teşvikiye kafelerinde farklı olma duruşu sergileme hevesinden ve bunu köşesinde dillendirmesinin  desibeli oldukça yüksek tepkiler yaratmış olmasından  duyduğu gizli pişmanlığı kolayca okuyabilir. "Canınız sağolsun. Okumayın" demek, hiç de kolay söylenecek bir söz değildir, yıllar yılı vitrinde kalabilmiş 'okunan bir yazar' için.. "Ama tavsiyem şu: Farklı fikirlere açık olun. Katılmadığınız görüşleri de okuyun. Böyle yapın ki, eleştirdiklerinizden bir farkınız olsun"un açılımı, "Yahu bizim de hata yapma yapma hakkımız yok mu"ya kadar uzanıyor gibi..

Herneyse, bizi Ortadoğu ülkelerinden farklı kılan bir demokrasi deneyimi yaşamamızı sağlayanlara saygı duymak zorunda değil Ahmet Hakan. " '9'u 5 geçe' ayağa kalkmayacağını bilseydik, sandalyesine Japon tutkalı sürerdik' diyenlerin safında değiliz, ama samimi yanıt vermesini istediğimiz şu soruyu sormak isteriz: 

Biz "saat 9'u 5 geçe", yalnızca, Gazi Mustafa Kemal'e duyduğumuz sevgi ve saygıyı ifade etmek için mi ayağa kalkıyoruz? 

1O KASIMLARDA MİLLETÇE AYAĞA KALKMANIN ANLAMI

10 Kasım'larda, saatlerin 9'u 5 geçtiği anda milletçe ayağa kalkmamızın anlamı, emperyalizme savaş açmış ve savaşını zaferle taçlandırmış bir lideri yetiştirmiş olan bir milletin ferdi olmaktan duyduğumuz onur ve mutluluk değil midir? Ortadoğu haritasının küresel haramiler tarafından yeniden şekillendirildiği, ülkelerin hiç  de inandırı olmayan gerekçelerle işgal edildiği, yağmalandığı, milyonlarca masum insanın katledildiği bir dönemde, aynı emperyal güçlere karşı en olumsuz koşullarda savaş vermiş bir milletin "saat 9'u 5 geçe" topluca ayağa kalkması, 21. Yüzyıl haramilerine Türk Kurtuluş Savaşı'nı hatırlatan alkışlanacak bir "duruş" değil midir? 

Belli bir saatçe milletçe ayağa kalkmak, çağdışı bir davranış değildir ki.. Bugün dünyanın her yerinde insanlar, karşı oldukları bir olayı, bir yasayı ya da bir uygulamayı protestoetmek  için elele verip kilometrelerce insan zincirleri oluşturuyorlar. Ülkenin ya da dünyanın bir yerlerinde, aynı duygu ve düşünceyi taşıyan insanların belirlenen bir saatte ortak bir davranış sergilemeleri kadar mutluluk verici bir tablo olabilir mi?

Biz 10 Kasımlarda, "saat 9'u 5 geçe", yalnızca Gazi Mustafa Kemal'e olan sevgi ve saygımızı belirtmek için mi ayağa kalkıyoruz? Her 10 Kasım'da, "saat 9'u 5 geçe" milletçe ayağa kalkmamızın bir anlamı da, başta emirle ölüme koşan Çanakkale şehitlerimiz olmak üzere, bize bu Cennet vatanı bırakabilmek  için  en kıymetli varlıkları olan canlarını gözlerini kırpmadan feda eden tüm şehitlerimize duyduğumuz minnet ve şükran duygularımızı ifade etmek değil midir?

ATATÜRK "9'U 5 GEÇE VEFAT ETMEMİŞTİR

 "Saat 9'u 5 geçe" milletçe ayağa kalkmak Atatürk'ü putlaştırmak değildir ki.. Zaten Cennetmekan Gazi Mustafa Kemal saat 7 sularında vefat etmiştir; "9'u 5 geçe" Celal Bayar'ın teklifiyle ilan edilmiş simgesel bir saattir.

Ahmet Hakan gibi deneyimli bir gazetecinin bunları bilmemesi mümkün değildir. "Saat 9'u 5 geçe" ayağa kalkmamasında, "Teşvikiye cafelerinde farklı bir elit portresi çizme" hevesinin payı var mıdır, bilemeyiz, ama Ahmet Hakan'ın erdemli bir kalem olduğu tartışılmaz bir gerçektir. "Okumayın" demesine bakmatın siz, Ahmet Hakan'ın, okurlarıyla olan ilişkisinin Türk-Amerikan ilşkilerine dönüşmesine izin vereceğini sanmıyoruz.  Göreceksiniz, "Yahu bizim de hata yapma hakkımız yok mu?" gibisinden tatlı bir dalışla işi tatlıya bağlayacaktır. (Yoksa bunu hiç söylemese miydik?)

TÜM ŞEHİTLERİMİZİ MİNNETLE ANIYORUZ

"Bölgede 22 ükenin haritası değişecek" diyen ABD'nin eski Dışişleri Bakanı C, Rice'ın  kulaklarını çınlatan yeni yeni Ortadoğu haritalarının havalarda uçuştuğu şu günlerde, 100 yıl öncesinde Türk'ü Ankara ve çevresindeki bir alana hapsetmeyi hedefleyen emperyal güçlere karşı bir Kurtuluş Savaşı başlatan ve bu savaşı zaferle taçlandıran Gazi Mustafa Kemal ve ona destek veren kahramanlarımızı, bu Cennet'te yaşayabilmemiz için canlarını feda eden tüm şehitlerimizi rahmetle ve minnetle anıyoruz. 

Bizim için feda ettikleri canların bedeli nasıl ödenebilir?

 Yalnızca 10 Kasımlarda değil, ömür boyu ayakta dursak, bir tekinin bile hakkını ödeyemeyiz. 

Cennet'in en güzel köşeleri mekanları olsun..