HABİB BABAR'ın röportajı için tıklayınız...

Her insan hayatının roman olduğunu düşünür. Fakat öyle hayatlar vardır ki gerçekten romandır ve insana hayatın gerçeklerini, inişlerini çıkışlarını, dostluğu düşmanlığı adeta yüzümüze çarpa çarpa gösterir. İşte Yılların ünlü sanatçısı Mualla Akın’ın hayat hikâyesi de Türk film senaryolarını aratmayan türden… İlk, orta ve lise eğitimini Üsküdar’da tamamlayan sanatçı, annesinin kendisine uyguladığı baskıdan kurtulmak için 13 yaşında çocuk gelin oluyor… Yağmurdan kurtulayım diyerek yaptığı evlilik kasırgaya dönüştürüyor hayatını Mualla Akın’ın… Kocasından gördüğü şiddet ve ihanet ona hayatı zindan ediyor adeta… İşte tüm bu olumsuzluklara rağmen yılmadan çalışan ve şarkılarıyla bir döneme damga vuran Akın, ile dününü bugününü konuştuk. Haydi, buyurun sohbetimize…

BİZE BİRAZ ÇOCUKLUK YILLARINIZDAN SÖZ EDER MİSİNİZ?

Ben İstanbul’un Bakırköy semtinde dünyaya geldim. İlk, orta ve lise eğitimimi de burada tamamladım. Çok iyi bir çocukluk yaşadığımı söyleyemem. Çünkü annemin baskısı ve dayağı beni hayata küstürmüştü. Biz 4 kardeştik, 3 erkek kardeşim vardı. Annem onlara karşı iyimser, bana karşı sertti. Bunu neden yaptığını da bir türlü anlayamadım gitti. Babam herkesin yakından tanıdığı ünlü iş adamı ve Üsküdar İslam Medeniyetleri Vakfı Kurucusu Kemal Özgünay’dı… Muhteşem bir insandı, beni çok severdi ben de babama aşıktım adeta… Annem baba olan sevgimi bile kıskanıyordu. Örneğin dışarıya çıkamazdım bana ‘Kız dediğin evinde oturmalı, dışarıda ne işin olur ’derdi.

ANNEM BENİ SÜREKLİ DÖVÜYOR VE AŞAĞLIYORDU

PEKİ, NEDEN DÖVÜYORDU SİZİ?

Annemin neden böyle bir şey yaptığını ben bir türlü anlayamadım. Çok büyük sıkıntılar çekti. Onun yanında babamı sevemiyordum. Her halde ailesinden gördüklerini bana uyguluyordu.

ÇOCUK YAŞTA EVLENMENİZİN SEBEBİ NEYDİ?

Bu sorumuz karşısında içini çekiyor… Çocuk yaşta evlenmemin tek sebebi de annemdi.

NASIL YANİ?

Bir bayram günü Üsküdar’da yaşayan halamlara gitmiştik. Annem akrabalarda kalmamı da istemiyordu. Ben halamda kalmak istedim. Annem ne kadar olmaz dediyse halam onu ikna etti ve halamda kaldım. Halamla birlikte gezmeye gittik. Halamın Üsküdar’da bulunan bir arkadaşının evine gittik. Biz evde iken bir çocuk geldi. Ben ona o bana bakmaya başlamıştı. Halam çocuğu beni gezdirmesini söyledi. Çocuk ile birlikte evden çıktık ve bisiklete bindik. Beni öne oturttu. Şemsi Paşa’ya gittik. Benden 13 yaşındaydım, o 24 yaşlarında olduğu için ona Tuncer abi diye hitap ediyordum. Orada elimi tutmuştu. Bisikletin üzerinde saçlarımın uçuşması mutlu etmişti beni. Kendimi biran Türk filmi yıldızı görmüş gibiydim. Tuncer çocukluk aşkım Cüneyt Arkın’a çok benziyordu. Ona karşı farklı bir duygu hissetmiştim. O dönemler orta birinci sınıf öğrencisiydim. Tuncer bana evlilik teklifinde bulundu. Sırf annemin şiddeti ve baskısından kurtulmak için  bu teklifi kabul etmiştim. 13 yaşında çocuk gelin oldum ne yazık ki…

EVLİLİKTE DE MUTLULUĞU BULAMADIM

EVLİLİKTE HUZURU BULDUNUZ MU?

Gözleri doluyor… Babam zengin biriydi. Yani ailemim maddi durumu çok iyiydi. Kocam olan adam madem para peşindeymiş. Beni alıp Heybeliada’ya götürdü. Orada yaşamaya başladık. İşi gücü yoktu. Babam ona bir iş yeri açtı ve bize ev tuttu. Bu durum bile evliliğimi kurtarmaya yetmedi. 2 çocuğum olmuştu. Kaynanam beni hiç sevmiyordu. Beni oğlundan ayırıp onu başkasıyla evlendirme planları yapıp duruyordu. Kocam ise daha çok para kazanmak peşindeydi. Beni aldatıyordu. Hatta eltim ile aldattı beni. Bu yetmiyormuş gibi eltimle bana iftira tıp beni sokağa attılar.

KOCANIZ MI SİZİ SOKAĞA ATTI?

Evet… Kocam, kaynanam ve eltim. Sokakta kalmıştım. Annemin evine gittim annem beni eve almadı.21 yaşında genç bir kadındım ve sokakta savunmasızdım. Vapura binmiş ve çocuklarım için ağlıyordum. Vapurda baygınlık geçirmişim. Vatandaşlar beni vapurdan indirip bir ticari taksiye bindirdi.’Bu kızın parası  yok. Allah rızası için bir şeyler içir ve gideceği yere götür’ demişler. Allah o şoförden razı olsun beni Erenköy’e bıraktı. Bir pastanenin önünde bulunan ağacın altında ağlıyordum. O sırada pastanede bulunan Necip Fazıl Kısakürek’in kızı Zeynep ve oğlu beni görüp yanıma geldiler. Bana neden ağladığımı sordular. Yaşadıklarımı anlatınca beni evlerine götürmeye karar verdiler. Onlarla birlikte Necip Fazıl Kısakürek üstadın evine gittik. Allah onlardan razı olsun .

ORADA NE KADAR KALDINIZ, SANAT HAYATINIZ NASIL BAŞLADI?

Orada 2 hafta kaldım. Bir gün Kısakürek ailesi bir yardım gecesine katılacaklardı. Beni de kendileriyle götürdüler. Adnan Şenses sahne alıyordu gecede. Adnan Şenses, şarkı okuduğunda çocuklarım aklıma geldi ve ağlamaya başlamıştım. Şenses yanıma geldi ve bana mikrofon uzattı. Bende şarkı söylemeye başladım. Herkes beni ayakta alkışlamıştı. Zeynep Kısakürek bana ev tuttu. Adnan Şenses’te gazinoda iş buldu. Seda Sayan ve Nejat Alp’in sahneye çıktığı yerde işe başladım. Seda Sayan benim canımdır. O bana çok yardımcı olmuştu. Beni koruyor ve kolluyordu. Sonra Gülizar Gazinosu’nun  sahibi iş teklifinde bulundu bana Yeşilköy’de bulunan Gazinosu’nda iş verdi. Derya Tuna’da orada sahne alıyordu. Onun sahne ismi Derya Tokça idi. O bana çok yardımcı oldu. Elleriyle yemek taşıdı. Derya’nın insanlığını asla unutmayacağım. Derya Tuna bir süre sonra Ankara’ya Başkent Gazinosu’nda çalışmak için oradan ayrıldı. Aslında bende onunla gidecektim. Ancak Dedeman Oteli’nden teklif almıştım. Yaşar Özel’in altında sahneye çıkacaktım. Durum böyle olunca da Derya ile yollarımız ayıldı.

DERYA TUNA BENİ TANIMADIĞINI SÖYLEDİ

DERYA TUNA İLE BİR DAHA GÖRÜŞMEDİNİ Mİ?

Hayır görüşemedik… Tam 40 yıl aradan sonra, yani bir yıl önce kendisini aramıştım. Beni tanımadığını söylemiş, telefonu kapamıştı. Canı sağ olsun. Zamanında bana büyük desteği olan bana elleriyle yemek yediren bir insan. Allah ona sağlık versin, ne diyebilirim.

HİÇ FİLM TEKLİFİ ALDINIZ MI?

Tabii aldım. Orhan Elmas, çok zorluyordu. Tabi bir türlü ikna edemedi beni. Ben sahneyi daha çok seviyordum. Oyunculuğa hiç özenmedim. Genç kız iken çok istiyordum. Olgun yaşta hiç arzulamadım açıkçası.

OĞLUMU GENÇ YAŞTA TOPRAĞA VERDİM

BİR ÇOCUĞUNUZU TRAFİK KAZASINDA KAYBETTİNİZ, NASIL OLDU BU KAZA?

Gözleri doluyor ve ağlamaya başlıyor… Ahhhh içim yanıyor… Hıçkırıklara boğuluyor… 1999 yılında  oğlum Gürkan, babasının benden sonraki eşinden olan kardeşiyle Ankara’ya gidiyordu.Canım oğlum Ankara yolu üzerine kendisine aldığım otomobille kaza yapıyor ve olay yerinde can veriyor. Kardeşi de o kazandan yaralı kurtuldu. Allah kimseye evlat acısı göstermesin çok zor, hem de çok.

BİR SÜRE ÖNCE BİR KİTAP ÇIKARDINIZ, KİTAPTA NEYİ ANLATIYOR SUNUZ?

Yaşantımdan kesintiler yer alıyor… Yaşamım boyunca tüm yaşadıklarımı bu kitapta topladım.