Tarot falı bakmaya gerek yok, gelişmeler doğru okunduğunda, Ortadoğu’da olanlar da bellidir, olacaklar da..

 

Gelişmeler, Amerikan emperyalizminin emrettiği doğrultuda hızla ve “başarıyla ilerlemektedir. Ortadoğu coğrafyasını Amerikan emperyalizmi doğrultusunda yeniden dizayn etmeyi hedefleyen BOP, adım adım hayata geçirilmektedir. “Ben demiştim” böbürlenmesi olarak algılanmasın, son yazılarımız peşpeşe okunduğunda, Ortadoğu gemisinin rotası net olarak görülmektedir. ABD emperyalizmi artık temel hedeflerini saklama gereği de duymamaktadır.

 

Nedir o temel hedefler?

 

a)İsrail’in güvenliğini sağlamak ve İsrail’i Ortadoğu’nun en büyük enerji terminali yapmak. “Büyük Kürdistan” kamuflajı üzerinden “Büyük İsral”i hayata geçirmek.

 

b)Dünya enerji kaynaklarının yüzde 60’ını barındıran Ortadoğu’nun petrol ve doğalgaz kaynaklarını ve dağıtım yollarını kontrol altına almak.

 

c)Petrol ve doğalgazın dolar dışında bir para birimi ile satılmasına kesinlikle izin vermeyerek doların saygınlığını korumak ve bu yolla küresel liderliğini sürdürmek..

 

Bölgemizde olan biteni bu temel hedefler çerçevesinde değerlendirirsek, yarınlarda olması muhtemel gelişmeleri daha net görebiliriz.

 

İsrail’in güvenliği demek, İsrail’i “Büyük Kürdistan” coğrafyası üzerinden, Nil’den Fırat’a uzanan “Vaad edilmiş topraklar”a ulaştırmak demektir. Bu planın hayata geçirilmesi operasyonları da 1967’de, İsrail’in, Suriye’nin su deposu olan Golan Tepeleri’nin işgal etmesiyle başlatılmıştır. Birleşmiş Milletler’in çeşitli kararlarına rağmen, İsrail, Golan Tepeleri’nden çekilmediği gibi, “Büyük İsrail”in sınırları içinde gördüğü Doğu Akdeniz kıyılarını, Gazze’yi, Filistin’i, Lübnan’ı çeşitli bahanelerle bombalayarak “demografik temizlik” yapmaktadır.

 

BOP uygulamaları sırasında, İran ve Rusya’nın Esad’ı desteklemeleri nedeniyle Tahran, Bağdat, Şam üzerinden Lübnan’a uzanan ve İsrail’i tehdit eden Şii kuşağa karşı, IŞİD operasyonlarıyla, Suriye ve Irak’ın Sünni bölgelerini birleştiren bir güvenlik kuşağı oluşturulmuştu. Şimdilerde bu güvenlik kuşağı, ilerde “Büyük İsrail”e evrilecek olan “Büyük Kürdistan”a dönüştürülmektedir. Bunun için de, ilk adım olarak, Irak’ın kuzey parseliyle Suriye’nin kuzey parseli birleştirilecektir.

 

Dünya barışı açısından büyük umutlar bağlanan, Ukrayna’nın toprak bütünlüğü konusunda önemli kararların çıkması beklenen NATO’nun Cardiff Zirvesi’nden, çıka çıka, “Büyük Kürdistan”ın NATO eliyle hayata geçirilmesi kararı çıktı. “IŞİD’ı bitirme” kamuflajı altında, Müslüman ülkelerin de verecekleri destekle, NATO şemsiyesi altında oluşturulacak bir koalisyonla, “Büyük İsrail”e uzanan yolun taşları döşenecektir.

 

 Hatırlanacağı gibi, I. Körfez Savaşı (1991) sonrasında ana gövdeden koparılan Irak’ın kuzey parselinde, “Büyük Kürdistan”ın çekirdeğini oluşturacak bir devlet oluşturma çalışmaları da, Türkiye’de konuşlandırılan Çekiç Güç’ün kanatları altında sürdürülmüştü. BOP’un, IŞİD eliyle gerçekleştirilen operasyonlarla taşındığı noktada NATO koalisyonu devreye sokuldu, Irak’ın kuzey parselindeki devlet oluşumu Suriye’nin kuzey parseliyle birleştirilerek Akdeniz’e bağlanacak ve “Büyük Kürdistan” büyük ölçüde hayata geçirilmiş olacak. Türkiye’nin de, geleceğini karartacak bu karara destek vermesi, oluşturulacak koalisyona katılması isteniyor.

 

IŞİD SAHADAN ÇEKİLDİ, YERİNİ PKK ALDI

 

NATO zirvesi öncesinde, BOP’u belli aşamaya taşımış olan IŞİD “düşman” ilan edilmiş, Irak Kürdistan Bölgesel Yönetimi Başkanı Barzani ile Suriye’nin kuzeyinde etkili olan Demokratik Birlik Partisi Başkanı (PYD) Salih Müslim, IŞİD tehlikesi üzerinden barıştırılarak yanyana getirilmişti. Açıklanan plana göre, NATO koalisyon güçleri Suriye’de saklanan IŞİD’i havadan vururken, güçlü silahlarla donatılmış ve gerilla eğitiminden geçirilmiş peşmergelerin gerçekleştirecekleri kara harekatıyla hedeflenen sonuca ulaşılacak. 

 

Esad’ın bombalanmasına düne kadar ayak sürüyen ve bu nedenle neo-conlar tarafından devre dışı bırakılan Obama, Kasım’daki seçimler nedeniyle, bu defa NATO’nun koalisyon oluşturma kararına destek vermek zorunda kalmıştır.

 

NATO koalisyonu ile gerçekleştirilecek operasyonun açıklanan gerekçesi, “kontrolden çıkan vahşi terör örgütü IŞİD’ın Suriye’de gizlenmekte olduğu ininde çevrelenip vurulması ve yok edilmesi”dir. İnternet ortamında bolca yayınlanan “Allah-u Ekber!” nidalarıyla kafa kesen, gazeteci boğazlayan IŞİD’ı tepeleme gerekçesi dünya kamuoyunu aldatmaya yönelik “başarılı” bir toplum mühendisliği örneğidir. İslam’ı itibarsızlaştırmayı hedefleyen bu “operasyonlarla”, IŞİD’ı bitirme kamuflajı altında, Irak ve Suriye’nin vurulması için gerekçe yaratılmıştır. Afganistan ve Irak’ın işgali öncesinde de, İkiz Kuleler’in El Kaide uçakları tarafından vurulması görüntüleriyle dünya kamuoyundan onay alınmıştı.

 

IŞİD’i çevreleme ve yok etme operasyonu için ABD ve dünya kamuoyunu ikna etmede kullanılan bir diğer argüman, terör örgütünün, Batı’dan kendilerine katılan uzman militanları kullanarak kimyasal savaş hazırlığı başlatmış olmasına ilişkin haberler. “ABD istihbarat birimleri IŞİD’in bazı önemli merkezlere terör saldırısı düzenleyeceğini biliyormuş.”

 

TÜRKİYE NE YAPACAK?

 

NATO’’nun, daha doğrusu ABD’nin baskısına rağmen, IŞİD’in elinde 45 rehinesi bulunan, düne kadar Suudi Arabistan ve Katar gibi lojistik destek verdiği bir örgütün tepelenmesi için oluşturulacak koalisyona katılma konusunda pek gönüllü değildir; haklı çekinceleri var. Koalisyona katılma kararı, Türkiye’nin çeşitli bölgelerinde uyumakta/uyutulmakta olan IŞİD hücrelerinin biranda hareketlenmesine, ağzımızdan yel alsın, ülkenin karışmasına neden olabilir.

 

Türkiye’den yansıyacak böyle bir görüntü, ekonomisinin çarklarını döndüren yabancı sermayenin kaçmasına, ekonominin dibe vurmasına neden olabilir.

 

14 ve15 Mayıs 2013 tarihli “BOP’tan Derhal Çekilmeliyiz” başlıklı yazı dizimizde, bu konuda duyduğumuz kaygıları dile getirmiştik. Büyük Ortadoğu Projesi’nin (BOP) kapsama alanına giren ve sınırlarının değiştirilmesi planlanan ülkeler, düne kadar Osmanlı İmparatorluğu çatısı altında birlikte yaşadığımız ve ortak bir kaderi paylaştığımız ülkelerdi. Estirilen “Arap Baharı” rüzgarları eşliğinde Ortadoğu’yu dönüştürme operasyonları, varisi olduğumuz Osmanlı İmparatorluğu coğrafyasında gerçekleştirilmekteydi. BOP coğrafyasında, Amerikan emperyalizminin hedeflerini hayata geçirmek üzere gerçekleştirilen operasyonların bizi etkilememesi mümkün değildi. Türkiye’nin olası gelişmeleri zamanında görmesi ve sonuç alması gerekirdi.

 

IŞİD ile savaşma konusunda çok istekli görünen PKK ve PYD Türkiye’den silah istiyor. Türkiye IŞİD’i bitirme operasyonunda yer almazsa, PKK ve PYD’nin ABD’den alacağı gelişmiş silahları ilerde kimlere karşı kullanabileceğini de hesaba katmak gerekiyor.  PKK ve IŞİD ile girift ilişkileri olan Türkiye’yi zor karalar bekliyor.

 

ABD, gelişmeleri Amerikan emperyalizmi doğrultusunda yönlendirmeye çalışırken, Türkiye ve bölge ülkeleri kurtlar sofrasına dönen Ortadoğu haritasında yerlerini, birliklerini ve bütünlüklerini korumaya çalışıyorlar. Dünya ülkeleri de bir küresel çatışmaya dönüşme riski hayli yüksek olan Ortadoğu’daki gelişmeleri kaygıyla izlemekteler.

 

JAPON SAVUNMA BAKANI, “SAVAŞ GELİYOR” DEMİŞTİ

 

Yazımızı “BOP’tan Derhal Çekilmeliyiz-2 başlıklı yazımızdan yaptığımız kısa bir alıntıyla noktalayalım:

 

"Arap Baharı" rüzgarının durulmasının ve ABD'nin Afganistan ve Irak'tan çekilme takvimlerini açıklamasının ardından, Ortadoğu'da siyasi ekosistemin bozulduğuna ve Osmanlı ve Rus İmparatorluklarının tarihe karışmasından sonra bölgede ciddi bir otorite boşluğunun oluştuğuna ve bunun küresel bir felakete neden olabileceğine ilk dikkat çeken, eski Japon Savunma Bakanı Yurike Koiki olmuştu. 
Küresel gelişmeleri tarihi boyutlarıyla okuyup değerlendirebilen çok deneyimli bir devlet adamı olan Koiki, ABD'nin, bölgedeki jeopolitik gelişmeleri yönlendirme gücünün kalmaması sonucunda oluşan otorite boşluğunu başka bir ülkenin doldurmasına da izin vermeyeceğine dikkat çekiyordu. Bu saptama Türkiye özelinde değerlendirildiğinde, bir zamanlar "Arap Baharı" yaşamakta olan ülkelere "örnek" olarak gösterilen Türkiye'nin, Suriye konusunda neden üstesinden gelemediği sıkıntılarla başbaşa kaldığı ya da bırakıldığı kolayca anlaşılabiliyor. 

 

Küresel çıkarların çatışma bölgesinde çok zor bir dönemden geçiyoruz. Allah yardımcımız olsun..