Ordu MESUDİYE Gazetesi’nin; 26 yılı geride bırakarak 27. yılına girmesine ne kadar seviniyorsam; Ordu MESUDİYE Gazetesi’nin; Türkiye genelinde yaşayan 2 milyon Ordu’lu olmasına rağmen, tüm Ordu yöresi gazetelerine abone olanların sayısının, ne yazık ki, 6 - 7 bini bile bulmamasına da, o kadar üzülüyorum ne kelime kahroluyorum desem yeridir.
     Gazeteci Sn. Sefai Uzunyurt tarafından 1991 yılında kurulan Ordu Mesudiye Gazetesi’nin çeyrek asrı geride bırakması, başta Sn. Sefai Uzunyurt ve emeği geçenler için gerçekten büyük bir başarıdır. Asla küçümsenemez.
     Ordu Mesudiye Gazetesi; Mesudiye’nin tüm kasaba, köy ve bucaklarına muştular sunuyor. Ve şüphesiz buna -inşallah- devam edecek. Verdiği haberler de sıcaklığını daima koruyacak. Böylece Mesudiyeliler; merkezde, çevrede ve sılada olan uzantılarıyla, ayda bir; gazetelerinde buluşmanın manevî zevkini doyumsuz bir şekilde tadıyorlar.
     Ordu Mesudiye Gazetesi; tüm Mesudiyelilerin gözü, kulağı ve her şeyleri olmaya -inşallah- kesintisiz bir şekilde devam edecek. Bu uğurda her türlü engeli aşmasını; eski ve yeni aboneleriyle sürdürmeyi başaracaktır.
“Bir şem’a ki Mevla yaka, üflemekle sönmez.”

     Misali, Mesudiyelilerin yaktığı bu Gazete Şem’ası da, ışığını artırarak yarınlardan yarınlara, hamle üstüne hamle yaparak; gelecekteki nesillerin ellerinde, sönmez bir aydınlatıcı olarak yerini alacaktır.
     İsterseniz, Ordu Mesudiye ve onun şahsında Basın’ın önemini belirtmeye çalışalım: Bu güzel beklenti ve hayallerimizin teminatı; Sn. Sefai Uzunyurt’un Ordu Mesudiye Gazetesi’ni kurduğu 1991 yılından bu âna kadar yayın hayatında gösterdiği ciddiyet, azim ve kararlılıktır.
     Nitekim Ordu MESUDİYE Gazetesi, tüm Mesudiye ve Mesudiyelilere; her hususta açılan bir pencere olmuştur.
     Doğruyu ve gerçeği yazdığı için, kurtuluş yolunun, yol göstericisi olmuştur. Yalan yazmamış. Aşırıya kaçmamıştır. Halkı, yersiz ve zamansız heyecana getirmekten uzak durmuştur. Böylece, şu veya bu sebeple ortalığın karışmasına; kalplerin hazin, vicdanların üzgün olmasına hiçbir zaman fırsat vermemiş. Bundan sonra da vermiyecektir.
     Bir asır önce kırk binde, ancak kırk kişi kadarı; fikirlerin doğru mecralarda yürümesini sağlayan gazeteyi okuyabiliyordu. Hadi o zamanı anladık. Peki, ya içinde bulunduğumuz bu ileri asırda,  okumama (!) ihmalini nereye koyalım? Ya saydığımız bunca güzel niteliklere sahip olduğu hâlde, Ordu MESUDİYE Gazetesi’ni okumamayı, abone olmamayı, “Başının çaresine baksın!” demeyi nereye koyalım?
     İşin asıl yükünü çeken varken, bizlere işin en hafifi ve en kolay tarafı olan; sadece abone olmak, abone bulmak tarafı düşmüşken; bu en kolay fakat en önemli sorumluluğu yerine getirmezsek; emin olun sırf kendimize değil, sonraki nesil ve ardıllarımız için, bize düşen millî görevi yapmamış oluruz. Oysa gazeteler; iki önemli görevi yerine getirmektedir.
     Birincisi: Eksik ve noksanlıklarımızı göz önüne koyarak; onları gidermemiz gerektiğini hatırlatır. Çünkü: “Kişi noksanını bilmek gibi, irfan olmaz.” Ayrıca güzel şeyleri nazara vererek; o güzellikleri edinmemiz ve devam ettirmemiz icap ettiğini belirtir. İkincisi: Tüm okuyucular adına, gerçeklere ayna olur. Fikirleri olgunlaştırarak bizlere sunar.
     Birinci husus şunu gerektirir ki: Basın; millet hâkimiyetinin bir gereği olan halkın haklarını gözetsin. Onlar üzerinde kesin kılıç etkisini korusun.
     İkincisi de gerektirir ki: Kulağı delik olan Basın; fikirlere çeki düzen versin. Doğruları halkın önüne koysun. Meselelere yüzeysel bakmasın.
     Demek ki, halkımıza düşen husus: Hem kendi mahalli gazetesini, hem de Türkiye genelinde kendisini kabul ettirmiş, beğendiği ve tasvip ettiği bir gazeteyi alarak; vatandaş olarak her birimizin üstüne düşen Basını Yaşatma Görevi’ni, böylece yerine getirmektir.