Doğum gününde (günümüzde) Mevlana hazretlerini anmadan geçmek olmazdı, hazır sınıfça huzuruna da gitmişken… Hz. Mevlana; önce bilginize karşı edepli olun. Sonra bilgisizlere karşı edepli olun, der. Dâhiyane bilgisine sahip çıkarak edebin perdesinden bakar. 

Bu yüzden tasavvuf, edebi öğretir. Ben’lik değil hiç’liktir yasası. Kendini üstün görme değil unutturma kararıdır. Kendini bilmeme sanatıdır tasavvuf. Bu gömleği giyenlerin Hakk’a yakinliği bundandır. Tasavvuf ehli kişiler Mevleviler benliklerini öne koymazlar. Daima bir miktar geride kalmayı tercih ederler. Tümüyle doğal ve tümüyle tevazu içinde yaşamlarını sürdürürler. Sessiz ve mütevazıdirler. Birçoğu kendilerinden "ben" yerine "fakir" diye söz eder. 

Kendilerini ön sıralara atmayan, tasavvuf ehli kimselere "sırlı" da denir. Sırlılar, yaşamları yakın çevreleri dışında bir sır gibi gizli olan kişilerdir. Bir diğer özellikleri de, kendi egolarını iyice törpülediklerinden, bir ayna görevi yapmalarıdır… Sırlı insan bir ayna gibi karşılarındaki kişiye kim olduklarını gösterir. Bunu da o kişi ile bütünleşerek, katılımla yaparlar.

En basit hareketlerinin bile sorumluluğunu yüklenirler. Sabırla bekler ve neyi beklediğini bilirler. İnsanları mutsuz eden onların geçici istekleri olduğunun farkındadırlar. Geçici gerçekler, hazlar ve dünya nimetleri onlar için hiçbir önem taşımaz. Bu bakımdan hiçbir beklentileri yoktur. Madde tutkusu kalmadığından, ön plana çıkıp sorulmadıkça ne kimseye yol göstermeyi ne de duygularını paylaşmayı isterler. Sorulmadıkça nasihat verip üstünlük taslamaktan da hoşlanmazlar. 

En büyük özellikleri görebilme yetisine sahip olmalarıdır. Onlar bakmaz, hakikati görür ve herkesin paylaştığı ortak gerçeklere sadece güler. Dünya nimetlerini önemsemedikleri için olaylara gülerek tepki verirler. Her olayda güler veya gülümserler. Çünkü hakikat bilgisi sayesinde, olayları veya olanları bilmektedirler. Gülmek eylemi altta gizli duran hakikat bilgisinin farkındalığı ile ilgilidir. Bilir ama açıklamazlar, ayna tutarak farkında olunmasını sağlarlar. Farkındalıkları yüksektir. Çünkü diğer insanların fark etmediklerini fark edebilme yetenekleri gelişmiştir. Mevleviler bu gibi durumlardan söz etmeyi sevmezler. Çünkü bu gibi durumları açıklamak bir kibir alameti olarak kabul edilir. 

Halkın içinde yaşarlar ama halkla bütünleşmez Hakk ile beraberdirler. Onlar için tek ölçüt seçtiği yolun bir gönül (Hakk)yolu olmasıdır. Eğer gittiği yol gönül yolu değilse o yolu tereddüt etmeden terk etmesini bilirler. Hikmete sadece İslam tasavvuf ehli ulaşmış ve Hint ve Uzakdoğu öğretilerinde de aynı yaklaşım ve mantık uygulanmıştır. Mevleviler, bu boyuta ulaştığında hem gerçeği hem hakikati birlikte kavrayıp fizik ile metafiziğin ufkunda yaşayabilirler.