“Aşka Çeyrek Kala”, “Bittin Oğlum Sen”, “İstanbul Erkeği” ve “Bir Osmanlı Subayı” kitaplarının yazarı İlker Özmestçi ile Big Chef’s Tarabya’da bir araya geldik. Hayatını, kitaplarını, ilişkiler hakkındaki düşüncelerini ve aşk ile ilgili tespitlerini Yağmur Tanyıldız’a anlatan İstanbul erkeği İlker Özmestçi şimdi sizlerle…

 

“Yazmak benim için bir iş değil”

İstanbul’da doğdum. Bilkent Üniversitesi Turizm bölümünden mezun oldum. Doğma büyüme Tarabyalıyım. Normalde aileden devam eden tekstil üzerine bir iş hayatım ve eğitimini aldığım turizm işim vardı. Şimdilerde de internet ile ilgili işler de yapıyorum. İşlerim devam ediyor fakat tabi bir de yazmaya başladım sonrasında. Ama yazmak benim için bir iş değil. Mutlu olduğum için yazıyorum. Yazmak beni mutlu ediyor.

 

“İçimden geçenleri yazdım”

Aslında hep yazmak istiyordum. Bir gün yazacağımı biliyordum ama ne zaman olacağını bilmiyordum. Bir anda Piri Reis ile ilgili bir senaryo yazmaya başladık bir arkadaşımla. Biraz hobi gibiydi bu bizim için. Sonra yazmaya karar verdim ve bir anda yazmaya başladım. Ne yazacağımı da bilmiyordum, ben de içimden geçenleri dökmeye başladım. Biraz cesurca oldu ilk defa “İstanbul Erkeği” gibi bir kitapla çıkmak. Sonrasında da kitap iyi gidip çok satanlara girince, okuyuculardan da iyi geri dönüşler alınca devam ettim yazmaya. Hala daha devam ediyorum.

 

“İstanbul Erkeği”

Aslında İstanbul erkeği derken, metropol erkeği de diyebilirim. Sadece İstanbul’a özel değil. Gezip tozan ama aynı zamanda işinde gücünde, hayatı yaşamasını bilen, zevkleri, hobileri olan, biraz da çapkın olan bir erkek. Benim bahsettiğim erkek buydu. İstanbul erkeğini etrafımdaki deneyimlerimden esinlenerek yazdım. İstanbul erkeklerini izledim, kendimi izledim ve ortaya “İstanbul Erkeği” çıktı.

 

Adım “İstanbul erkeği” oldu

“İstanbul erkeği” lafı benden sonra bir kalıp oldu. Bütün arkadaşlarım şuan bana “İstanbul erkeği” diyor. Adım öyle kaldı. İstanbul erkeği diye çağırıyorlar. Beni görünce “İstanbul erkeği gelmiş” diyorlar. Sonuçta İstanbul erkeğini ben yarattım, herhâlde o benimdir diye düşünüyorum.

 

“Erkeğin bakış açısını yazdım”

Bence kadınlar erkekleri çok fazla tanımıyorlar. Orada bir hata olduğunu düşünüyorum. Bu tarz ilişkiler üzerine olan kitapları genelde kadınlar yazıyor. Ama kadın, kadın bakış açısından yazıyor. Bu kitabın okuyucusu da kadın oluyor. Ben erkeğin ne düşündüğünü, erkeğin bakış açısını yazdım.

 

“Kadın erkeği, erkek de kadını anlamıyor”

Günümüz ilişkilerinde çok fazla hatalar yapılıyor. Örneğin en büyük hata, çok büyük beklentiler içine giriliyor. Bir ilişkiden erkeğin beklentisi farklı, kadının beklentisi farklıdır. Erkek daha cinsel düşünürken; kadın ise daha ciddi düşünüyor, biran önce evlenip çocuk yapalım diyor. Bu beklentiye girdiği için de aceleci davranıyor. Böyle olunca başlardaki tını kaçıyor. O tatlı zamanlar çok hızlı işliyor ve “biz nereye gidiyoruz” sorusuna dönüşüyor. Bunun dışında bir de toplum baskıları, yalnız kalmama isteği gibi sebeplerden dolayı aslında ilişki bu hale dönüşüyor. Empati eksikliği var. Kadın erkeği anlamıyor, erkek de kadını anlamıyor. Aslında çok basit, anlaşılması zor şeyler değil. Ama bunu gözümüzde çok büyütüyoruz diye düşünüyorum.

 

“İstanbul Erkeği” benim için çok değerli

“İstanbul Erkeği” çok beğenildi. Aslında bütün kitaplarım çok sevildi. “Bittin Oğlum Sen” de çok satanlara girdi. “Bittin Oğlum Sen” ve “İstanbul Erkeği” hemen hemen aynı. Ama benim için hangisi dersek “İstanbul Erkeği” her zaman benim için daha değerli. İstanbul Erkeği, Bir Osmanlı Subayı’ndan yola çıkarak yazdığım bir kitaptı aslında. Çapkın Osmanlı subayından, çapkın İstanbul erkeğine geldi anlattığım konu. Çok da beğenildi.

 

“Bittin Oğlum Sen” de taktikleri yazdım

“İstanbul Erkeği”nde teşhis yaptım ve o teşhislerimi yazdım. Bir erkek nasıl düşünüyor, neler yapıyor, kadınlar hakkındaki düşünceleri nelerdir, bunları yazdım. Kitap çıktıktan sonra kadın okuyucularımdan çok mesaj aldım. “Tamam, güzel, anladık ama şimdi ne yapacağız?” dediler. Onun üzerine taktik vermeyi sevmediğim için hiç istemeyerek, bu sefer de taktikleri yazdım. İstanbul Erkeği’nde hiç taktik yoktur. Ama baktım ki çok isteniliyor; ben de “Bittin Oğlum Sen” de kadınların ne yapması gerektiğini yazdım.

 

“Aşkta taktik olmaz”

Gerçek, doğru bir ilişkide taktik yapılmaz. Ama tüm verdiğim taktiklerin sonunda da “Şimdi gidin ve aynaya bakın, tüm bu taktiklerin hepsi boş” dedim. Zaten eğer bu taktikleri bir erkeğe uygulayabiliyorsanız, o adama âşık değilsinizdir. Çünkü âşık olan kadın taktik uygulayamaz. Aslında bu bir test gibi oldu. “Bu taktikleri uyguluyorsanız âşık değilsinizdir, uygulayamıyorsanız âşıksınızdır” demek istedim. Mesela örnek veriyorum; “çok fazla aramayın” diyorum. Ama âşık bir erkek ya da kadın nasıl durabilir ki? Elin telefona gider, yapamazsın, aramadan duramazsın. Hissetmediğin bir adam ya da kadın için geçerlidir bu taktikler. Sevmediğiniz insan üzerinde taktik uygulamak kolaydır.

 

“Taktiklerim işe yaradı”

Kitabımı okuyup, anlattığım taktikleri uygulayıp, bana geri dönüş yapan çok insan oldu. Hatta benim kendi arkadaşlarımdan dahi oldu. Gerçekten de olumlu sonuç aldılar. Yani taktikleri uyguladıkları adamı elde ettiler. Ama sonrasında da bıraktılar. Çünkü diyorum ya, taktik uyguluyorsanız âşık değilsinizdir. Sadece hırs olabilir. Zaten taktikler sayesinde başlayan ilişki yürümez. Bir yerden sonra mutlaka biter.

 

“Bir Osmanlı Subayı”

Ben aslında Çanakkale koleksiyoneriyim. İki dedem de Çanakkale savaşında asker olarak gazi olmuşlar. Ondan dolayı çocukluğumdan beri bu merak bende vardı. Dedemden kalan birtakım madalyalar, resimler de duruyordu. Bende bu merakımdan dolayı Çanakkale ile ilgili bir şeyler toplamaya başladım koleksiyonuma. Hatta topladıklarım bundan 7-8 yıl önce Koç Müzesi’nde sergilendi. O arada elime bir tane de günlük geçti. Osmanlı subayının yazdığı bir günlüktü bu. Günlük Osmanlıca fakat ben Osmanlıca okuyamıyorum. Çok da merak ettim ve günlüğü Türkçeye çevirttim. Günlükte yaşadıklarını yazan subay kendini anlatıyordu. Aslında çapkın bir erkekti. Hayatında birden çok kadın olan bir subaydı bu. O günlükten yola çıkarak hazırladığım bir kitaptı bir Osmanlı subayı ve orada yazan her şey dolayısıyla gerçek, yaşanan olaylar.

 

“Bence aşk en yüce duygu…”

Aşkı tarif etmek çok zor bir şey ama ben ilk görüşte aşka inananlardanım. Nefesinin kesilmesi, onu her düşündüğünde heyecanlanmak… Aslında bildiğimiz şeyler dışında farklı bir şey söyleyemeyeceğim. Ama bence aşk en yüce duygu... Bir insan hayatı boyunca birkaç kez âşık olabilir. Ama bana sorarsanız sadece biri gerçek aşktır. Her insanın hayatında âşık olduğu biri vardır ve o hep kalır bir yerlerde. Benimde hayatımda da böyle biri oldu.

 

“Kendi kitabımdan yardım aldım”

Erkeklerin nasıl ayrılması gerektiği ile ilgili bir şey yazmıştım. Çok uzun bir ilişkiden çıktıktan sonra kendi kitabımı okuyup ne yapmam gerektiğine bakmıştım. Kendi kitabım, kendi yol göstericim olmuştu bana.

 

 

 

“Yeni kitabım yolda”

Şu sıralar yeni bir kitaba başladım. Daha çok yeni fakat konusu diğer kitaplarımdan çok daha farklı diyebilirim. İçinde yine aşk var. Fakat neden var olduğumuzu sorgulayan, hayatı sorgulayan felsefi bir roman. Net bir tarih veremiyorum ama nisan- mayıs gibi okurlarımla buluşacak diye tahmin ediyorum.

 

“Peki ya sonra?”

Aşka Çeyrek Kala “peki ya sonra?” diye bitiyor. Bu yüzden de “devam edecek mi?” diye çok soruluyor. Ama devamı yok, olmayacak. Ben kitabın sonunu okuyucuya bıraktım. Bu yüzden de öyle bitirmek istedim.

 

“Her erkek çapkındır”

Eğer hayatında bir kişi tanırsan ve onunla ilişki yaşarsan aslında sen ona âşık olup olmadığını bilemezsin. Birçok kişi tanırsan işte o zaman doğru insanı seçebilir, görebilirsin. Çapkınlık derken, çok insan tanımaktan bahsediyorum ben hep. Hayatınızda tek bir erkek ya da tek bir kadın tanırsanız, o sizin için doğru insan mı nerden bilebilirsiniz ki? Ve unutmayın, aslında her erkek çapkındır. Sadece kimisi beceriyor, kimisi beceremiyor. Hiç beklemediğiniz erkekte dahi bu çapkınlık duygusu vardır.

 

“Kitabımı okuyun, okutturun”

Öncelikle sana bu keyifli sohbet için teşekkür ederim Yağmur. Okurlarımıza söylemek istediğim şey ise; çok sevin ama kör olmayın. Çapkın olun. Ama kötü olmayın. Sadece insanları tanıyın. İnsanları tanıyıp aralarından doğru insanı bulun. Kitabımı okuyun, okutturun J

 

“Yaşa, sev, eğlen”

“Yaşa, sev, eğlen” yazan bir dövmem var kolumda. Hayat felsefemin ve yaşayışımın da bu kelimelerden ibaret olduğunu söyleyebilirim. Bu yüzden vücudumda da bu kelimeleri severek taşıyorum.