Ürdün Kralı Majeste 2. Abdullah Türkiye’yi ziyaret ediyor. Anıtkabir’de Büyük Atatürk’ün huzurunda, saygı duruşu esnasında gözyaşlarını tutamıyor. Tüm Türkiye bu duygusal olayı konuşuyor. Medya ve basını izliyorum, bazıları, “Yahu! Ankara o gün çok soğuk, herhalde kral soğuktan üşümüş olmalı ki, gözlerinden yaşlar boşandı” diyorlar. Bazıları ise, “Dedesi Atatürk’ün büyük dostu idi, o günleri hatırlamış ve ondan ağlamış olabilir” diyor. Bazıları da, “Türk Osmanlı İmparatorluğu içinde yer alan Ürdün, bir ara İngilizlerle işbirliği yaparak, Türklere karşı gelmişti. Belki de kral nedamet hisleri ile dolu olarak ağlamış olabilir” diyorlar.
Bakın, ben size doğrusunu söyleyeyim! Ürdün aslında kendi yağıyla kavrulmaya çalışan, dış yardım alan küçük bir ülkedir. Öyle büyük doğal kaynakları yoktur. Suriye, Irak, İran gibi devamlı çatışmaların olduğu bir ateş çemberi arasında yer almaktadır. Ancak Ürdün, Ortadoğu’da ABD’nin önemli bir müttefikidir. ABD, Ürdün’ü her bakımdan, üst düzeyde desteklemektedir. Esasen ABD’nin Ortadoğu’da kendisini stratejik ortak olarak kabul ettiği ülkeler arasında İsrail, Ürdün ve Türkiye vardır. Kral Abdullah’ın babası Kral Hüseyin, ABD’nin yakın dostu idi ve ABD’den aldığı yardımla, Amman başta olmak üzere, çağdaş bir ülke yaratmaya çalışmış, bayındırlık hizmetlerine önem vermişti. Ben Amman’ı iki defa gördüm ve çok beğendim. Yukarıda ifade ettiğimiz gibi, ABD nezdinde İsrail, Ürdün ve Türkiye fevkalade önemlidir. Türkiye-Ürdün ilişkileri hep iyi olmuştur. Ürdün hala kendisini Osmanlı Türk İmparatorluk yakınlığı içinde görmektedir. Haşim’i hanedana mensup olan Ürdün kralları, diğer Arap ülkelerinden farklı olup, yüce Peygamber Hz. Muhammed’in soyundan gelmektedir. Ürdün Müslüman bir ülke olmasına rağmen, çağdaşlığı ve medeniyeti benimsemiştir. Zaten, kralın eşinin görünümü, kıyafeti ve zarafeti bunu göstermiyor mu? Kral Abdullah, bana göre, Büyük Önder Atatürk’ün huzurunda, “Ey büyük lider yüce Atatürk, zorluklar içinde savaşarak kurduğun şu modern Türkiye’nin bugün geldiği duruma bak. Senden ve ilke ve inkılaplarından her geçen gün uzaklaşılıyor. Sana küfretmek, anıt ve heykellerine, çağdaş medeniyet ve insan değerlerine saldırmak sıradan bir olay haline geldi. Hatta, maalesef bu durum bazı çevrelerce teşvik ediliyor ve destekleniyor. Yüce Atatürk, tüm dünyanın takdirini ve hayranlığını kazanmışken, Türk halkının gözünden ve gönlünden düşürülmeye çalışılıyor. Böyle bir nankörlük ve ihanet asla kabul edilemez”, diye düşünerek, Ürdün kralı gözyaşlarını tutamamış ve ağlamıştır. Bu da benim düşüncemdir.
Şimdi birkaç konuya daha değinmek istiyorum. ABD Dışişleri Bakanı John Kerry, Sn. Başbakanı ziyaret ediyor. Başbakanın İsrail’i ve Siyonizm suçlamasına katılmadığını ve kendisiyle aynı düşüncede olmadığını açık seçik söylüyor. Görüşme gerginleşiyor. Sn. Başbakan “model ortaklık ve stratejik işbirliğine bu tutumunuz yakışmadı” diyor. Kerry ise, “Türkiye ve İsrail Amerika’nın dostlarıdır. Hatta bunu Ürdün’ü de katabiliriz. Dostlarımızın yakın ilişkiler içinde olmasını isteriz” diyor. Öte yandan bizim Dışişleri Bakanımız ABD Dışişleri Bakanı John Kerry’ye “John” diye hitap ediyor, Mr. Kerry ise resmi ifade kullanıyor ve “Mr. Minister” diyor. Eğer devlet adamları ve mevkidaşlar arasında zaman içinde bir samimiyet oluşmamışsa, insanlara ilk ismiyle hitap etmek, senli benli konuşmak doğru değildir!
Öte yandan, futbolcu Arda Turan ile Sinem Kobal evlenmeye karar vermişler, ancak, Başbakan geleceği için düğünde içki verilmeyecekmiş. Ancak, Başbakan gidince içki ikramı yapılacakmış. Davetliler ise, şimdiden, yahu, şu zat biran evvel düğünü terketse, demeye başlamışlar. Bilindiği üzere, önce kartlı geçiş sistemi vardı. Bunu kaldırıp, hızlı geçiş sistemi (HGS) koydular. Otomatik geçiş sistemi (OGS) de devam ediyor. Nedenini anlamak mümkün değil. Böyle bir sürü sistem olacağına, tek bir sistem olsa ve sürücüler rahat etse, acaba olmaz mı? Bu iş tam bir Türk işi olmuştur…
Petriot füzeleri için Türkiye’ye gelen Almanlar şartlardan şikayetçidir. Türkiye’de dost olarak ağırlanmak isteriz diyorlar. Şikayetçi oldukları konular arasında, temiz tuvalet bulamamaktan yakınıyorlar. Gerçekten özellikle askeri tesislerde ve kışlalarda temiz tuvalet bulmak fevkalade zordur. Ben yedek subaylığımdan hatırlıyorum. Temiz bir tuvalet bulamadığımız için, sabah erkenden kalkar, birkaç arkadaşla birlikte, gizlice, komutanın tuvaletine girer ve neticede, yaşasın bugünde geçti diye, sevinirdik.
Türk futbolunun ve Türk milli takımının döküldüğü bir ortamda, Cüneyt Çakır, Fırat Aydınus, Hüseyin Göçek ve daha bir çok hakemimiz uluslararası futbol arenasında, bir yıldız gibi parlıyorlar. Dünya futbolunda Türkiye giderek geriliyor, ama Türk hakemliği öne çıkıyor. Peki, bizim spor medya ve basınımız ne yapıyor? Kendileri, hakemlik yaptıklarını sandıkları bazı zavallılar, Çakır’ı ve diğer hakemleri, her programda yerden yere vuruyorlar. Bizim yaşımız müsait, onların hakemlik ve futbolculuk günlerini biliyoruz. Kimseye masal anlatmasınlar! Asıl hedef, dünya futbol arenasında daha çok Türk futbolcunun olması ve daha çok hakeminin görev almasıdır. Bu konuyu teşvik edecekleri yerde, hakemlerimizi yerden yere vuruyorlar. Öte yandan, birkaç ahlaksız ve çapulcu Türk hakemlerinin medarı iftiharı olan Cüneyt Çakır’ı, Akhisar maçında taşlıyorlar. Bu ne talihsizliktir, bu ne tenakuzdur? Zaten şöyle bir Atasözü, dünyada hiçbir millette yok, ama bizde vardır; “Hiçbir başarı, cezasız kalmaz”. Şimdi şu duruma bakınız, seyircisiz oynanan maçta bile, seyircisiz oynama cezası alıyoruz. Bu dünyada ilk defa olmuş. Birkaç çapulcu yüz yıllık Fenerbahçe Kulübüne zarar veriyor. Cezalı duruma düşürüyor ve Avrupa kupalarından ihraç noktasına getiriyor. Sen bunlarla uğraşacağına, koskoca kulübe zarar verenlerle mücadele edeceğine, yıldızı parlayan hakemlerimizle uğraşıyorsun. Minyonlarca Euro verdiğin oyuncular dökülüyor, kendi kalelerine gol atıyorlar. Sen hala mağlubiyetin faturasını hakem kuruluna ve başkanına çıkartıyorsun. Böyle bir paradoks ve manasızlık görülmemiştir…
NOT: Mülkiyeli arkadaşımız, Maliye Müfettişi E. Sn. D. Uçar Demirkan, değerli ve aydınlatıcı araştırmalarını, görüş ve düşüncelerini yayınlamaktadır. Kendisini tebrik ediyorum. Sn. Uçar Demirkan’a [email protected] adresinden ulaşılabilir. S.M.