"Önceki gün IŞİD’e karşı savaşın Suriye cephesinde bir ilk meydana geldi; ABD savaş uçaklarının Kobani’deki IŞİD hedeflerini vurduğu açıklandı.
Saldırının açıklanma tarzı da seçilen hedeflerin konumu da ilginçti...
Bu hava saldırısı Tampa Florida’daki ABD Merkez Komutanlığı’nın resmi twitter hesabı @CENTCOM’dan, 'bir soruya cevaben' duyuruldu.
'CENTCOM'un ilk tvitinde'ABD ve koalisyon ortağı ülkelerin Suriye’deki IŞİD teröristlerine karşı saldırılarına cuma ve cumartesi günleri de devam ettikleri' belirtildi.
Suudi Arabistan, Ürdün ve Birleşik Arap Emirlikleri’nin bu saldırılara katıldıklarının kaydedildiği müteakip tviteatfen özel bir hesaptan gelen 'Kobani civarında herhangi bir saldırıyı teyit edebilir misiniz?' şeklindeki soruya ise şu cevap verildi:
'Kobani sınır kapısında bir IŞİD binası ve iki silahlı araç imha edilmiştir'.
Şimdi, bu durumun ve durumu açıklama tarzının neden ilginç ve hatta manidar olduğunu izaha çalışalım:
Birincisi, o sınır kapısının resmi adı 'Kobani' değil, Arapçasıyla 'Ayn-el Arap'; ama CENTCOM Arapça ve resmi olanını değil Kürtçesini kullanmayı tercih ediyor."
Yukardaki satırlar Kadir Gürsel'in; 29.09.2014 tarihli "ABD, KOBANİ'DE IŞİD'İ VURUP SÜRECİ KURTARIYOR" başlıklı yazısından alıntıladım. 
DEMOGRAFİK TEMİZLİK SIRASI ORTADOĞU’DA  
Balkanlardan sonra sıra Ortadoğu'ya geldi; bilinçli, planlı bir demografik temizlik yapılıyor, yerleşim adları belli bir amaca yönelik olarak değiştiriliyor. 
I.Körfez Savaşı sonrasında Irak’ın kuzeyinde oluşturulan “Büyük Kürdistan”ın çekirdek devletini Suriye’nin kuzeyinden Akdeniz’e bağlaması planlanan “Kürt Koridoru”ndaki yerleşim birimlerinin adları da değiştirilmeliydi. Erbil’in Havler, Kuzeydoğu Suriye’nin yani yüzlerce yıllık Türkmen yerleşim yeri olan Kamışlı’nın Rojava, Sincar’ın Şangal, Diyarbakır’ın Amed, Uludere’nin Roboski yapılmasından sonra sıra, Kuzeybatı Suriye’nin yani Ayn-el Arap’ın yani Osmanlı’nın koyduğu adla Arap Pınarı’nın Kobani yapılmasına geldi sıra. 
Bugün Kobani olarak anılan yerin adı,1842’de, Osmanlı yönetimi tarafından, Arap Pınarı olarak değiştirildi, hariştalara bu adla kaydoldu; eski adı unutuldu. 1946’ya kadar Arapm Pıanrı olarak anılan yörenin adı, bu tarihte Suriye yönetiminin uyguladığı Araplaştırma politikası nedeniyle Ayn-el Arap’a dönüştürüldü.  
“KOBANİ” DUYARSIZLIĞININ NEDENİ
Mısır, Suriye, Ortadoğu’nun çok eski bir Türk yerleşim bölgesi olduğunu nedense hatırlamak istemediğimizden, Kuzey Afrika’dan Afganistan’a uzanan coğrafyadaki Türk varlığının çeşitli operasyonlarla yok edilmesinden, göçe zorlanmasından, asimile edilmesinden, yüzlerce yıllık Türk yerleşim birimlerinin adlarının değiştirilmesinden rahatsızlık duymadık, duymuyoruz. 
Çok derin ve köklü tarihi ve kültürel bağlarımız olan bir coğrafyada, belli bir amaca yönelik uygulamaların birgün bizim de kapımızı çalacağı gerçeğini nedense görmezden geliyoruz. Bölgemizdeki gelişmeleri tencerede yavaş yavaş kaynatılan kurbağının duyarsızlığı içinde izliyoruz. Kaderimizin başkaları tarafından yazılmasını yalnızca izlemekle yetinmenin çok ağır bedelleri olduğu gerçeğini unutmayalım. 
“Kobani” bu duyarsızlığımızın en çarpıcı örneklerinden biridir. Düne kadar bütün dünya haritalarında Arap Pınarı ya da Ayn-el Arap olarak kayıtlı olan yerin adı, hiç de inandırıcı olmayan zorlama bir hikaye eşliğinde birden “Kobani” oluverdi. 
Efendim Almanlar Berlin-Bağdat Demiryolu’nu yaparlarken, bugün “Kobani” olarak anılan yerde küçük bir istasyon kurmuşlar, kapısına da, demiryolu inşaatını yapan Alman firmalarının (Philipp Holzmann ve Friedrich Krupp) adını yazmamışlar da, “Kompanie” diye bir tabela asmışlar. Suruç’tan istasyona çalışmaya giden işçiler de, bu tabelanın okunuşundan esinlenerek oraya “Kobani” demişler. 
Yüzlerce yıl Arap Pınarı ve Ayn-el Arap olarak anılan bir yeri, “Kürt Koridoru”na uygun bir adla anmak için ayaküstü yazılmış bir masala hepimiz sazan gibi atladık, kabullendik. Buraların Oğuz boylarının çok eski yerleşim bölgesi olduğunu, bugün “Kobani” denilen yerin Arap Pınarı’ndan önce hangi adla anıldığını araştırma gereği bile duymadık. Atayurt’tan Ortadoğu’ya akan Oğuz boylarının Selçuk Devleti’ni, Mısır’da Memluk Devleti’ni, Yemen’de Resul Devleti’ni kurarken hatta Abbasi Devleti’ne destek verirken yerleşim birimlerine hangi Türkçe adları verdiklerini araştırmak zahmetine katlanmadık. 
Bu kadar ilgisiz kalınca da yüzlerce yıllık Kamışlı Rojova, Erbil Havler, Kuzeydoğu Suriye’nin yani yüzlerce yıllık Türkmen yerleşim yeri olan Kamışlı Rojava, Sincar Şangal, Diyarbakır Amed, Uludere Roboski olurken Kobanlı da Kobani oluverdi. Hiçbir inceleme yapmadan Kamışlı’yı Rojava, Kobanlı’yı da “Kobani” olarak anıyoruz. 
Irak Kürtleriyle Suriye Kürtlerini ayıran Telafer gibi bir Türkmen kalesinin düşmesine, canlarımızın göçe zorlanmasına, güney sınırlarımızdan Halep’e uzanan bölgenin demografik yapısının değiştirilmesine seyirci kalmanın tarih önünde çok ağır bir bedeli olacağını anladığımızda, umarız çok geç geç kalmış olmayız. 
Sümerlerden bu yana Türk coğrafyası olan Ortadoğu’da yerleşim birimlerinin adlarının yeni bir imparatorluğa hazırlık olarak değiştirilmesine seyirci kalırsak, ilerde İstanbul’un Constantinopolis olarak anılmasına bugünden rıza göstermiş olmaz mıyız?  
“Kürt Koridoru”nun Akdeniz’e ulaştırılmasında en büyük engel olarak görülen Türkmenlerin Suriye Türkmen Meclisi'nin verilerine göre, ülkede dağılımı şöyle:  
Haleb'in kuzeyi: Yaklaşık 1 milyon
Humus: 600 bin- 800 bin arası
Lazkiye: 270 bin
Rakka: 40 bin
Haserki: 40 bin
Golan Tepeleri: 150 bin
Şam: 50 bin
KÜRT NÜFUSU İLE DAĞILIMI
Suriye haritasına bakıldığında Türkiye sınırındaki Resulayn, Afrin, Kamışlı gibi bölgelerde Kürt nüfusunun fazla olduğu görülüyor. Kürtlerle Türkmenler'in beraber yaşadıkları bölgeler de Afrin, Ayn el Arab olarak karşımıza çıkıyor. Türkmenler'in yoğunlukta yaşadığı bölgelerin ise Kafra, Şumarin, Türkmen Bahir, El Sarid Doğaniye olduğu söyleniyor.
Gündemimizde hep Kobani var. Var mı Suriye’deki 3.5 milyonluk Türkmenlerden söz eden? 
ORANIN ADI KOBANİ DEĞİL, KOBANLI’DIR
Daha önce de yazdık; bugünkü konjonktüre uygun olarak “Kobani” olarak anılan yerin adı Kobanlı’dır. Kamışı bol olduğu için Kamışlı denilen yerin hemen yakınındaki kobanı yani tavşanı bol olan yerin adı KOBANLI’ydı. Açın bakın 12 Hayvanlı Türk Takvimi’ni, bizim “Tavşan Yılı” dediğimiz zaman dilimi, kimi yerde “Tabışgan Yılı” kimi yerde de “Koban (Kazak: koyan) Yılı” olarak anılır. Ortaasya kültüründe merhamet ve korkaklık simgesi olan tavşanın çeşitli yazılış şekilleri şöyledir: Tavışgan, tavışkan, tovışgan, koyan (Kazak), koban, (Çince:卯: mǎo), tavşan ve hozan.
Kobanlı, Tavşanlı demektir; bugün Anadolu’da adı Tavşanlı olan pekçok yerleşim yeri vardır. Araştırın göreceksiniz, “Kobani” gündeme gelmezden önce, hiçbir haritada bu adı bulamazsınız. Bu kadar sazan olmayalım..