Ölüm hep sırrını korumuş bir giz olarak karşımızda durmaktadır. İnsanlar ölümden korkar, yaşam denen ölümden ise; zevki ruhanilerini daima tatmin etmeye çalışır. Halbuki ölüm bir hiçlik değil, bir bitiş değil, adem değil, sadece başka bir aleme yolculuğun sırlı ve derin kapısıdır. Ölümün yüzü hep soğuktur. Tarlada yüzü olmayanın (ibadeti taallukatla geçirmeyenin) harmanda yüzü olmazmış.
Yani ölüm öldürülmediğine göre, ölüm gelmeden nefislerimizi öldürmeli, musalla taşına yattığımızda arkamızdan imam: 
-Nasıl bilirdiniz? Sorusunu sorduğunda…
İnsanlar hep bir ağızdan riyasız, yüreklerinin rikkatine dokunaraktan. Hakkalyakin ölçülerde…
-İyi biliridik, demeli.
-Hakkınızı helal ediyor musunuz? Sorusuna ise bilatereddüt, helal olsun diye tok bir sesle gözleri nemli, yürekleri puslu haykırmalıdır.
Ölüm nasıl olduğu ve insanın bu anda neler hissettiğini anlama duygusu ise meraklarımızı hep celbetmektedir. Bu duygu bazı insanları intihara kadar sürüklemiştir. 
Mesela Beşir Fuat (1852-1887) 16 kitabı, yüzlerce makalesi vardır.
Düşünce hayatına geçtikten sonra bilime ve sanata ilgi duymuştur ve ölen bir insanın duygularını anlamak için bileklerini keserek intihar etmiştir ve ölümünden önce bileklerini kestiği sırada ölüme giderken hissettiklerini içeren bir mektup yazmıştır, mektupta bir insanın ölüme yaklaşırken hissettiklerini yazmıştır ancak bu mektup o öldükten sonra tuhaf bir şekilde kaybolmuştur, ölüm anında yazdığı mektubu bir tek yakınlarının görebildiği bilinmektedir... Buna göre yazarın bileklerini kestikten sonra hislerini kağıda dökebildiği birkaç satır:
“Ameliyatımı icra ettim hiçbir ağrı duymadım. Kan aktıkça biraz sızlıyor. Kanım akarken baldızım aşağıya indi. Yazı yazıyorum kapıyı kapadım diyerek geriye savdım. Bereket versin içeri girmedi. Bundan tatlı bir ölüm tasavvur edemiyorum. Kan aksın diye hiddetle kolumu kaldırdım. Baygınlık gelmeye başladı.” duygusu ise insanları derin olarak sarsmıştır.
Bir başka edebiyatçı  Sergei Yesenin, Rus Şair ; Bileklerini kesti kendi kanıyla en son şiirini yazdı (“Hoşça kal arkadaşım”) ve Leningrad’da bir otel odasında kendini astı.
İşte bu noktayı kendimize baz alarak insanlar ölüm anında ne hissederler? 
Sorusuna uzmanlar tarafından şu şekilde yanıt verilmiştir.
Bilim dergisi New Scientist, "insan ölüm anında ne hisseder, ölüm nasıl olur" sorularına yanıt aradı.Ölüm anında ne hissedilir?
Dünyanın önde gelen bilim dergisi New Scientist, İskoçya'daki Caledonian Üniversitesi'nden psikolog Cynthia McVey'in, ölümün eşiğinden dönenlerle görüşerek ve bilimsel incelemeleri bir araya getirerek yaptığı araştırmayı yayımladı. Araştırma, kafa kopmasından boğulmaya, yanmadan yüksekten düşmeye kadar birçok ölüm şeklinde asıl sorumlunun, beyne oksijen gitmemesi olduğunu ortaya koydu.
Araştırmaya göre ölüm anlarından şunlar yaşanıyor:
***Boğulma: Kişi ilk anda büyük panik yaşıyor. Nefesini tutuyor. Ardından su ciğerlerine doldukça bir yanma ve yırtılma hissi duymaya başlıyor. Son olarak hissettiği şey ise sakinlik ve dinginlik oluyor. Oksijen alamadığı için bilinci kapanıyor, ardından ölüyor.
***Yanma: Yanıklar, çok şiddetli acıya yol açıyor. Sinir uçlarının yanması ise bu acı hissini bir süre sonra ortadan kaldırıyor. Ardından kişi biraz his kaybına uğruyor. Yanarak ölen kişilerdeki asıl ölüm nedeni çoğunlukla zehirli gazların solunması ve nefessizlik oluyor.
***Kafanın kopması: Uzmanlara göre beyin, kafa koptuktan sonra saniyelerce fonksiyonlarını sürdürüyor. Fransa'daki raporlara göre 18'inci yüzyılda giyotinli idamlarda kopan kafada 30 saniye kadar yüz mimikleri görülüyordu.
***Yüksekten düşme: ABD'deki Golden Gate Köprüsü'nden atlayan 100 kurbanın, akciğerin iflas etmesi, kalbin patlaması ve kırık kaburgaların iç organlara zarar vermesi sonucu öldü ortaya çıktı.
***Elektriğe kapılma: Elektrik akımına kapılma, kalbi durdurabiliyor. 10 saniye sonra da bilinç kapanıyor. Ancak elektrikli sandalyede idam edilen mahkûmların ölüm nedeni beynin aşırı ısınması ya da boğulma oluyor.
***Kan kaybı: 1.5 litre kan kaybeden kişi kendini halsiz, susamış ve korkmuş hissediyor. İki litre kan kaybedildiğinde baş dönmesi ve bilinç kaybı başlıyor.
***Dekompresyon (basınç kaybı): Ani basınç kayıplarından kurtulanlar, göğsüne vurulmuş gibi ani bir acı yaşadıklarını anlatıyor. 15 saniyeden az süre içinde de bilinç kaybı yaşanıyor.
***Kalp krizi: En çok rastlanan olay, kaslar oksijen alamayıp çırpınmaya başladığında hissedilen göğüs ağrısı. Kalbin normal ritminin bozulması, kalp atışlarını durduruyor. Bilinç kapanıyor ve ölüm gerçekleşiyor.
***Asılma: Yağlı urganla asılarak boğulma 10 saniye içinde bilinç kaybına yol açıyor. Fırlatma tarzı asılmalarda amaç, boynun kırılmasını sağlamak. Ancak bu yöntemle asılan mahkûmlarda ölümlerin yine boğulmadan kaynaklandığı belirlendi.
***Zehirli iğne: ABD'de idamlarda kullanılan yöntem, doğrudan kalbi durduruyor. Araştırmalar, mahkûmların yanma ve büyük acı hissettiğini gösteriyor.
İşte buradan çıkan sonuç ne türlü ölürsen öl, hepsinin kendine göre bir takım zorluklarının olduğu gün yüzü gibi aşikâr.
 O zaman bizi ölüm anımız değil de, ölümden sonraki hayatımız düşündürmeli diye,  tasavvur  etmekten kendimi alıkoyamıyorum.
Allah (c.c) ölümümüzü hayırlı eylesin. 
Ömrümüzü istikamet üzere yaşamayı nasip edip. 
Ölüme gülerek gitmeyi, defterimizi sağ yandan almayı nasip eder inşallah…