("Clash of Civilizations", of a post-Cold War new world order.)

(4)

Soğuk Savaş döneminde ABD ile Sovyetler Birliği etrafında kümelenen ülkelerin oluşturduğu iki kutuplu dünyayı resmeden ikinci harita, tamamen politik ve ekonomik ideoloji bazında bir gruplaşmaya dayanan ve bu nedenle de birinciden çok daha farklı olan bir yapılanmayı gözler önüne seriyor. Diyor:

Zira Huntington, 1990'lı yıllardan itibaren uluslararası ittifak ya da ihtilaflarda belirleyici olan unsurun politik ya da ekonomik ideolojiler değil, medeniyetler olmaya başladığını ve 21. yüzyılda da bu trendin devam edeceğini ifade ediyor. Yugoslavya örneğini vererek şöyle diyor: Yugoslavya konusunda, artık 'içindeki farklı unsurlara göre' politika belirliyor olmaları, örneğin Ortodoks Rusların Sırpları, Katolik Almanların ise Hırvatları desteklemesi, ilişkilerde artık giderek artan oranda medeniyetlerin esas alınmasının bir sonucu. Bosna'daki savaş boyunca Bosna'ya sadece Müslüman ülkelerin yardım etmiş olması da yine bu durumun bir başka örneği. Bağdat'ın (1990'da) ABD tarafından bombalanmasına tüm Batılılar sessiz kalarak destek verirken Müslüman ülkelerin neredeyse tamamının harekâtı lanetlemesi bunun delilidir. Diyor.

Soğuk Savaş döneminde ittifaklar, ülkelerin iki süper güç etrafında kümelenmesiyle oluşuyordu. Sovyetler Birliği'nin dağılmasının ardından bu durum tamamen değişti. 'Biz kimiz?', 'Nereye aitiz?', 'Kim bizim gibi değil?' Biz hangi medeniyete aitiz. Duygularımız kime yakınlık duyuyor? Kimlerin yaşantısı bize benziyor? Diyerek kimlik değerlerinin ne olduğunu araştırıyor.

Huntington'ın dikkate aldığı başlıca dünya medeniyetleri olan Batı, Latin Amerika, Afrika, İslam, Çin, Hindu, Ortodoks ve Japon medeniyetlerine kimlerin mensup olduğunu incelemek, yeni ittifakları algılama adına yeterli değildir.

Her ülkenin mensup olduğu medeniyetle ilişkisini ve o medeniyet içerisindeki nüfuzunu da dikkate almak gerekiyordu. Bunu gerçekleştirebilmek için yeterli araçlara sahip olmak ve bu yönde çaba içinde olmak adına, Huntington beş ayrı yapı tanımlıyor: Üye ülke, yalnız ülke, merkez ülke, bölünmüş ülke, kararsız ülke.

Batı medeniyetinin ABD ve Franko-Germen olmak üzere iki merkezi olmasına karşın, Latin Amerika, Afrika ve İslam medeniyetlerinin herhangi bir merkez ülkesi yoktur.  Bakınız bu cümle çok önemli: İSLAM MEDENİYETİNİN HERHANGİ BİR MERKEZ ÜLKESİ YOK…

Huntington: 'Bölünmüş ülke ile içerisinde farklı medeniyetlere mensup olan çok sayıda insan bulunan ülkeleri kast ediliyor. Ciddi oranlarda etnik azınlığa sahip olan Sudan, Hindistan, Çin, Malezya, Filipinler, Endonezya gibi ülkeleri (farklı seviyelerde de olsa) bu başlık altında incelemek mümkündür. Diyor.

Yugoslavya ve Sovyetler Birliği bu tür 'bölünmüş ülke'lerin ilk akla gelenleri.

Huntington'ın kararsız ülkelere verdiği örnekler ise, Rusya, Türkiye, Meksika ve Avustralya’dır.

Huntington’un burada vurgulamak istediği nokta bu ülkelerin harekete geçip geçmeyecekleri, harekete geçerlerse hangi medeniyet değerleri üzerinden harekete geçeceklerini söylememektedir.

Dolayısıyla Hamit AKDERE Bey’in çalakalem imzaya hazır olduğu metinde iddia edilen cümlelerin birçoğunu Huntington ileri sürmemiştir, öyle bir fikir beyan etmemiştir, yazdığı kitapta da öyle bir ifade yoktur : Onun söylemediği cümlelerde şunlardır: Türkiye bu bölünmüşlükten kurtulmak için Atatürk’e sırt çevirmeli, AB hayalini terk etmeli, yüzünü Batı yerine Doğu’ya, İslam dünyasına çevirmeli ve zaten yürütemediği ‘lüks’ parlamenter sistemden vazgeçmeliydi…

Huntington sürekli Atatürk’ün ulus-devlet modelinin terk edilip, İslam ve halifelik modeline yönelinmesini istedi… Neo-Osmanlı tezlerin babası da Huntington’dur… Gibi yakıştırmaların aslı astarı yoktur.