Merhaba Sevgili Okurlarım..
Bayramlar çocukluk coşkusuyla parıldayan kandillerdi eskiden. Mübarek günlerdi. 
Günlerin nurdan örülmüş virgülleri zamanın içine yerleştirilmiş çiçek bahçeleriydi.
Geriye sayan küçük kurumuş dudakların, Allah’a uzanmış minicik avuçların ve özlemle çırpınan nokta canların heyecanıydı eski bayramlar. 
Eski bayramlar, uçsuz bucaksız bozkırların nadide kır çiçekleriydi.
Damarlara sığmayan kan, kabına sığmayan deli bir heyecandı eskiden bayramlar. Esvaplar da esvaptı hani o zaman, içini eritirdi adamın. Gözünün önünden ayırmazdın. Bir an uzaklaşsa yeni mintanının başucundan, gurbetlik acısı çökerdi içine. En tatlı kamaşmayı verirdi sanki gözlere, yeni pabuçlardan zıplayan ışık. Çocuklar ayrı sabırsızlanırdı, esvaplar ayrı..
Eski bayramlar, tam zamanında gelen yeryüzü uçurtmalarıydı.
Rüzgârla şakalaşan çılgın bir salıncaktı bayramlar eskiden. Bir yükselirdi bulutlara tatiravalli, bir inerdi toprağın mis kokan kucağına. Fırıldaklar, renklerin çevrinen bereketini savururdu havaya.  Çatapatlalar tarihin en masum gürültüsünü sunardı kulaklara.. 
Eski bayramlar, sonsuz bahçelere açılan tören alaylarıydı.
İflah olmaz bir iştahın perdelerini çekerdi bayramlar eskiden. Şekerin imparatorluğu bağımsızlık alırdı büyüklerin mahkemelerinden. Çikolatalar, uzaklığa direnen kol mesafeleriydi damaklara. Ne yana dönsen zil çaldıran bir tatlı tabağı,  ne yana dönsen kızarıp bozaranlar meyveler tatlı tatlı.. Eski bayramlar lezzetin görücüye çıkma akşamlarıydı. Bayramlar kapıların küçük içten tıklamalarla vurulduğu sabahlardı eskiden. El öpenleri çok olurdu büyüklerin. Kafaları okşayan şefkat, torbaları da doldururdu şekerin , mendilin, çorabın kıpırdayan renkleriyle.. Eski bayramlar, büyüklerin ellerine inen sevgileri, küçüklerin gözlerine sinen bereketiydi. Velhasıl özlüyoruz işte eski bayramları..
Huzur içinde geçireceğiniz hayırlı bayramlar..