Kuş konduğu dalın kırılmasından korkmaz, çünkü güvendiği dal değil, kendi kanatlarıdır.

Erich Von Clawitzch diyor ki; harp siyasetin başka usullerle devamıdır.
Ludendorf; Savaş hali asıldır; siyaset savaşın başka yollar ile devamıdır.
Savaş türleri
    •    Ekonomik savaş,
    •    Psikolojik savaş,
    •    Diplomatik savaş,
    •    Sıcak savaş (Askeri),
    •    Sosyolojik savaş,
    •    Kültürler arası savaş
    •    Asimetrik savaş (Terörizm/Vekâlet savaşları, istihbarat savaşları) diye bölümlere ayrılır.
Günümüz harpleri; sıcak savaşa başvurmadan diğer 6 savaş türü ile her an yapılmaktadır. Bu gün karşılaştığımız sorunların temelinde de bu savaş metotları yatmaktadır. Acaba Batının ortaya koyduğu yeni bir mücadele şekli olan “terörizmi ve diğer müdahale metotlarını savaş olarak algılıyor muyuz, algılamıyor muyuz? Meseleyi hafife alarak iktisat teorilerinin bir çıkmazı olarak mı düşünüyoruz? İktisadi kriz ve ekonomik çökertme operasyonları netice itibariyle ne gibi kayıplara sebep oluyor? Ekonomik operasyonlar bölünmeye, toprak kaybına veya kazancına sebep oluyor mu olmuyor mu?
Meselenin sadece bir iktisat teorisi sorunu olmadığını yakın tarihte SSCB’nin parçalanması ve dağılması sürecinde gördük, ekonomik operasyonlar askeri güç kullanmaya ve sıcak çatışmaya gerek kalmadan, bir savaş kazanma etkisi yaratarak ülkelerin parçalanması ve dağılmasını temin edebiliyor. Eğer paranız varsa mesela Rusya’dan Alaska’yı satın alabiliyorsunuz. Mesela 1909’da Osmanlı’da yönetimi ele geçiren Mason-İttihatçı yapı Bosna-Hersek’i Avusturya’ya 25 milyon liraya satabiliyor.
Zaten 1908 darbesinden itibaren Osmanlı Devletinin parçalanması süreci başlatılmış içerideki Masonlar ile dış Masonların anlaşması neticesinde Bosna Hersek Avusturya’ya bırakılmış, Trablus vilayetimiz İtalyan Mason kardeşlere hediye edilmiş, arkasından Balkan Savaşı gelmiştir. Balkan Savaşlarında 5 milyon insanımız ölmüş, 5 milyon insanımız muhacerete zorlanarak Balkanlar boşaltılmıştır. Arkasından 1. Dünya Savaşı gelmiş, güney vilayetlerimizi de kaybettik. Demek ki darbe ve iktisadi savaş metotları vatan parçalarının kopartılmasında bünyenin zayıflatılmasında tesirli bir metot olarak kullanılmaktadır.
    Balkan Savaşları esnasında devlet paraya sıkışınca Çürüksulu Mahmut Paşa; İtalya’dan 500 bin lira borç almak için Edirne’yi Bulgarlara vermeye tercih ederim, demişti.
    Türkiye’nin dağılma süreci Türk-İngiliz Ticaret Sözleşmesi olan “Balta Limanı Antlaşması’ndan “ sonra hızlanmıştır. Yani ekonomik savaş tuzağı koca imparatorluğu yarım asırlık sürede bitirmiştir.
1.Dünya Savaşı’ndan beri Türkiye’nin çevresinden tecrit edilmesi kök ve damarlarının kesilmesi süreci devam etmektedir. Karadeniz’in kuzeyinde; 1945’de Kırım Sürgünü, gene aynı tarihlerde doğuda Ahiska, Ahıkelek, Poti vilayetlerinde “Ahıska Türklerinin sürgünü”, batıda Balkanlarda Türklerin 1953’de ve 1986’da isim değiştirilerek sürgün edilmesi ve Bulgaristan’ın boşaltılması,  Ege adalarının boşaltılması, Batı Trakya’nın boşaltılması, Bosna’da savaş çıkartılarak “Bosna Soykırımı’nın” yapılması,  doğuda Azerbaycan ve Ermenistan arasındaki çatışma, “Dağlık Karabağ’ın işgali, Hocalı Soykırımı”, Güney’de Kuzey Irak’ta Türkmen varlığının yok edilmesi, Musul ve Kerkük’ün  sahipsiz bırakılması, Suriye’deki Türkmenlerin katledilmesi ve Türkiye’ye yakınlık duyan Halep, İdlip, Hama, Humus şehirlerinin imha edilmesi; bütün bu süreçler Türkiye’nin dış bağlantılarını keserek tarihten silinmesini amaçlamaktadır. Bu süreçlerin iktisadi buhran ve ekonomik savaş –istihbarat operasyonları terörizm tedbirleriyle desteklendiği açıktır.
Irak Savaşı ve daha sonra çıkarttıkları iç savaşlar dolayısıyla Türk ekonomisi komşu ülke ve halklarla yaptığı ticaret ve ihracat potansiyelinden ciddi miktarda mahrum olmuştur.
Türkiye 60 sene içinde; 1958 devalüasyonu, 1960 darbesi, 21 Mart-22 Şubat Darbe girişimleri, 1971 Muhtırası, 24 Ocak kararları, 1980 Darbesi, 28 Şubat Post Modern Darbe, Gezi Hadiseleri, 17 Aralık -25 Ocak Darbe girişimi, 15 Temmuz Darbesi olmak üzere ciddi darbe ve darboğazlardan geçerek büyük badirelerden atlatmıştır. Batının tahrik ettiği her darbe ve iktisadi savaş metotları Türk ekonomisine ciddi hasarlar vermiş toparlanma ve ileri atılma gücünü engellemiştir.
Gezi Hadiseleri ve 15 Temmuz Darbe girişimi doları 2 liradan 3,5 liraya Merkez Bankası faizini %5-6’dan %10 ve üstü seviyelere sıçratmış, borsa değerlerini aşağıya indirmiştir. Bunun manası şudur: Borsa düştüğü zaman sizin üretim alt yapınızı satışa çıkarttığınız zaman para etmeyecek, borçlandığınız zaman yüksek maliyetle borçlanacaksınız. Döviz yükseldiği için ihracat mallarınızın daha az değerden satılacak, dışarıdan daha pahalı mal alacaksınız demektir. Bunun anlamı nedir? Ekonominiz yağma hasanın böreği haline gelmesidir.
Bu sistem şu şekilde işlemektedir: 1. BORSA, 2.DÖVİZ, 3. FAİZ (Üçkâğıt ekonomisi)
Bu üçgende dolambaca düştüğünüz an dönüp dönüp aynı yere geliyorsunuz. Döviz yükselince mallarınız on paralık oluyor, ithal mallar ateş pahasına yükseliyor. Üç kuruş döviz borç bulmak için avuç açıp IMF, Dünya Bankası gibi kurumlara dilenmeye çıkıyorsunuz.
Faiz çıkınca borç bulamıyor, bulduğunuza çok yüksek bedeller ödüyor, yatırım maliyetiniz artıyor, iş yapamıyorsunuz, iktisadi kalkınmanız duruyor.
Borsa düşünce fabrika, menkul, gayrimenkul bütün mallarınızın değeri düşüyor, borçlarınızı ödemek için her şeyinizi yok pahasına satmak zorunda kalıyorsunuz. Neticede sömürge ekonomisine dönüyorsunuz. Peki, bu sistem nasıl işliyor, hangi metotlarla bunu yapıyorlar? Finansal savaş/Ekonomik savaş hangi araçlarla nasıl yapılıyor. Bu sorunun cevabını aramaya devam edeceğiz.