Ah kavanoz dipli dünya ah!

Ozanlar söylerdi ."Ah felek, zalim felek" diye başlar, kimine kavun, kimine kelek yedirdiğini, kiminin urba, kiminin ise yırtık bir yelek giydiğini söylerdi. Vururlardı sazın teline "kimine ceket giydirdin, kimine yelek" derlerdi. 

Kavanoz dipli bir dünyaydı, her şeyi yalan ve riyaydı. Bıktım usandım diye de sazın tellerine daha güçlü vururlardı. 

Yalan da değil di hani. 

Hayatın her alanında adil bir dağılımın olmadığı hep söylenir ve bu gerçektir. 

Kimileri sıcak yatağında keyif çatarken, kimileri üç kuruş için hayatından olur. 

Kimileri baba parasına güvenip Asker ocağından kaçarken, gerçek vatan evlatları gözünü kırpmadan gururla şehadet şerbetini içer. 

Bu arada  yeri gelmişken geçtiğimiz günlerde helkopter kazasında yitirdiğimiz 13 şehidimizi saygı ve rahmetle anıyorum. Tüm şehitlerimizin  mekanı cennet olsun. 

Bir yanda hayatın sırtladığı insanlar vardır. bir yandada en altta hayatı sırtlamaya çalışan. 

Kimileri keyifli bir yaz tatili planlar, kimileri de ay sonunu nasıl getireceğini. 

Kimileri sevdiklerinin kıymetini bilmez,  kimileride ömürlük yalnızlıklarını paylaştıkları yastıklarına sarılır sıkı sıkı. 

Kimileri haftada bir koşacak zamanı yaratmak ister kendine, kimileri ömürlerinde bir defa dahi olsa koşabilmeyi ister. 

Kimileri burnundan akanları silerek yenmeye çalışırken griple olan savaşını, kimileri gözlerini silerek yenmeye çalışır ölümle olan savaşlarını. 

Dedim ya hayat herkese adil davranmıyor, hergün onlarca meleği aramızdan söküp alıyor. Kimini kahrolası savaşlarda yitiriyoruz, Kimini çaresi bulunamayan hastalıktan, kimilerini ise  hunharca işlenen cinayetlerde kaybediyoruz. Tıpkı geçtiğimiz günlerde Çınarcık'ta bir sapığın kurbanı olan küçük Eylül gibi.

Adı Eylül

6 yaşındaydı.

Çınarcık' ta sokakta oynarken ortadan kayboldu. Cesedi depremden sonra terk edilen inşaatta, bir bavul içerisinde bulundu. Polis'in yaptığı inceleme sonucunda gözaltına alınan şüpheli M.Ş.A. suçunu itiraf etti ve tutuklanarak cezaevine konuldu. Yapılan ilk incelemede tecavüz bulgularına rastlandı.  

Takıldım bu habere, yüreğim titriyor bağırmak ve haykırmak geliyor içimden, kulaklarım alev ateş yanıyor, ruhum delice isyanlarda!  

Ne istersiniz bu sabilerden? 

Daha dünyada olduğunun farkında dahi olmayan, kendisini kötülüklerden koruyamayacak kadar saf henüz etrafındaki tehlikeleri anlamayacak kadar bir melek Eylül bebe.

İnsan olarak tanımlanan bir canlının ne kadar iğrenç ne kadar gaddar ve ne kadar sapkın ruhlu olduğunu sen nasıl, nereden bileceksin. 

Ne çok canın yanmıştır. Kimbilir nasıl çaresiz ve müdafaasız korku dolu saatler yaşamışsındır. 

Belki  senin bu caniye gitmene sebep pembe renkli bir şeker, belki de bir çikolata gofret. 

Ah küçük Eylül! 

Lütfen bizi affet. Sana sahip çıkamadık, seni koruyamadık. Büyümene müsaade edemedik, seni bir caninin eline bıraktık diye. 

Eylül çocuk parkında değil bir bavulun içinde. İğrençlik bavulun dışında her yerde. 

Mübarek ramazan günü gözümde nefret, dilimde lanet. 

Tek kişilik hücrede tutuluyor cani sapık. İnfaz koruma memurlarına "Bana burada bir şey yaparlar mı?" diye sormuş. İşte tam da bu lafa karşılık ne güzel bir cevap olurdu dar ağacı. 

Ey bu dünyayı çocuklara dar eden sapık ve sapıklar! Siz bu iğrençlikleri yapmaktan utanmıyor korkmuyosunuz ben de yazmaktan korkmayacağım. Son sapık temizlenene kadar ben de bu ve buna benzer her olayı yazacağım, anlatacağım, elimden geldğince dikkat çekeceğim ve tüm sapıkların yaşam alanını daraltacağım.