Yazımın başlığını pek bi cazip bulan ve kendini yazımı okurken bulan sevgili beyefendiler hoş geldiniz. Afiyettesinizdir umarım.

Hâl hatır faslını da geçtiğimize göre gelelim asıl konumuza.  Ama öncesinde bir soru sormak istiyorum.

Beylerin büyük bir kısmının kırmızı rengini çok sevdiğinden kuşkum yok.

Peki, Kırmızı renk size neyi ifade ediyor?

Cinsellik, ihtiras ve tabii tutku, dediğinizi duyar gibiyim.

Kırmızıyı en çok kadınların üzerinde görmeyi seversiniz tabii. Kadınlar kırmızı elbiseler giyinsin, kırmızı rujlar sürsün dudaklarına, uçuş uçuş kırmızı geceliklerle dolansın evin içerisinde sizler de mutlu olun.

Anladık, kırmızıyı sevdiğiniz net! Peki hiç kadınların bu konuda ne düşündüğünü, kırmızı rengini sevip sevmediklerini sordunuz mu? Onlar cevap veremez korkarlar bilirim. O nedenle tüm kadınlar adına ben cevap veriyorum.

Biz kadınlar kırmızı rengi sıkça kullansak ta özümüzde sevmeyiz.

Neden mi?

Çünkü,

Kız çocuklar kan ile ergen olur, şanslı olanların aileleri hazırlamışlardır hem pedlerini, hem de kızların kendilerini. Bazı kızlar regl olduğunda ölüyor olduğunu sanırlar! Korkarlar! İlk kime söylerlerse, anne 'mi olur, abla mı, "Şişttttt. Sus duymasın kimse, al şu çaputu, kirlenmişsin sen!"

Kirlenmek!

Bazı toplumlarda adı budur.

Ne kötü bir terim.

Bazı toplumlarda regl denir, baba da bunu bilir, üstelik ayıp da değildir.

Öbür toplumun babası da biliyordur elbette kirlenmek ne demektir, gelin görün ki o baba bunu bilmek istemez.

Kirlenemez bir babayiğit babanın kızı.

Göğüsleri de çıkamaz, çıkarsalar inatla tülbentle sarar sarmalar görünmez hale getirir kız anası.

Kızlar kan ile kadın olur, bazı bölgelerde pembe renkli bu kan kıpkızıl kana bulanır, cansız bedenlerin bedelidir, namus denir adına!

Doğum kanlıdır, sancısının yanında.

Bir erkek tarafından dövüldüğünde, öldürüldüğünde ağzından, burnundan, karnından fışkıran kandır.

Velhasıl kan kırmızıdır ve kan acıdır. Bu nedenle biz kadınlar kırmızı rengini hiç sevmeyiz!

8 Mart Kadınlar Günü geldi çattı.

Erkek egemen toplumda, erkek egemen bir dinle kadın olmak, ya da olmamak arasında sürgit garip bir dünyadayız.

Kadına şiddet, kadına taciz, kadına berdel, kadını silahla, bıçakla öldürme, kadın sokağa çıkamaz, kadın kahkaha atamaz gülemez, kadının soframızdaki yeri, öküzümüzden sonra gelir, kadına ayıp, kadına günah, kadına müstahak.

İşte kadının toplumda ki, yeri tam da bu kadar.

Peki gerçekte kimdir kadın?

Kadın anadır, bacıdır, eştir, evlattır.

Kadın dediğin bildiğin dört duvarlı evi yuvaya çevirendir; çiçekli mutfak perdeleri, bir domates, bir soğan ve bir parçadan maruldan oluşan salatanın sofrada yer alışı; bir parça etten koca bir tencere yemek yapandır.

Akşam pazarlarını dolaşır üşenmeden, çürüklük de olsa ucuza alır, gerekirse yıkar, eder yine de yemek masasını donatır, gülümsemesini eksik etmeden.

Hazırlanan sofraya gelen eş "Yine mi bu yemek" dediğinde, kocasını utandırmamak adına, daha iyisini alacak paramız mı var? Demeyecek kadar asil, düşüncelidir kadın.

Tek istediği huzur ve mutluluktur.

Bir de sevgi! Onu da zaten kaşıkla verip, kepçeyle geri alıyorlar.

Gel de kadın ol. Gel de insan gibi yaşa bu ülkede, bu dünyada.

Kadınlara "sabırlı olun" demekten başka ne yapıldı bugüne kadar?

Ama bakın görün bugün de erkekler ne nutuklar çekecekler kadınlar üstüne.

Utanmadan, sıkılmadan bir de!

Vıcık vıcık iltifatlar, gerçekle bağdaşmayan övgüler, kutlamalar, nutuklar, çelenkler ve tüm bunlara harcanan paralar.

Haa bir de bugüne özel hanımlara, büyük bir nezaketle armağan edilen kırmızı karanfiller var.

Sahi neden gül değil de karanfil? daha ucuz olduğu için mi acaba?

Neyse! Çok da art niyetli olmamak gerek. Biz kadınlar aza kanaat etmeyi de biliriz, yeter ki içten olsun.

Kan kırmızısı karanfiller!

Kadına en çok yakıştırılan tek renk. Yine Kırmızı.

Son olarak Tüm Kadınlarımızın Kadınlar gününü kutluyor ve beylere vermek istediğim kısacık bir mesajla yazımı noktalıyorum.

Kadınlarınızı çok sevin, sayın. Kadınlarında bir insan olduğunu unutmayın.