BRÜKSEL KATLİAMININ GERÇEKLERİ 

Terörle mücadelenin başarılı olabilmesi, her şeyden önce, Ortadoğu’nun enerji kaynaklarını yağmalayabilmek için insanlık tarihinin en büyük katliamını gerçekleştiren küresel finans sisteminin hırslarını dizginlemesine bağlıdır. 

Bu yapılamadığı takdirde, dünyanın her ülkesinde, Ortadoğu’da sürdürülen tarihin en acımasız katliamına, en büyük sürgüne, en haksız yağmasına  “Hayır!” diyecek terör sempatizanları çıkacaktır. 

Terörü amaçlarına ulaşabilmek için bir araç olarak kullananlar, terörün yapısındaki bumerang etkisini hiçbir zaman hatırdan çıkarmamalıdırlar. Terör bugün mazlumu vururken, yarın döner, kendisini kurgulayan, besleyen zalimi vurur. 

Paris’te üst üste yaşanan terör saldırılarından gereken ders alınmamış olacak ki, Avrupa’nın kalbi sayılan Brüksel’de yaşanan bir dizi patlamada 34 masum insan hayatını kaybetti.. 

Terörü, amacına ulaşabilmek için bir maymuncuk olarak kullanan yeni nesil savaş kurgulayıcıları, size sesleniyoruz: kurgulayıp ortalığa saldığınız bu canavarın birgün kontrolden çıkabileceğini ve dönüp sizi ısırabileceğini hiç düşünmediniz mi? Terör denilen tehlikeli uygulamanın bumerang etkili olduğunun farkında değil miydiniz? 

Terörü amaçlarına ulaşabilmek için bir silah olarak kullananlar, Ortadoğu’da katlettiğiniz, Akdeniz’in azgın dalgalarına boğdurduğunuz zavallılar Müslüman oldukları için içinizi sızlatmadı diyelim. Peki, Avrupa’nın kalbi sayılan bir kentte, NATO merkezine 500 metre uzaklıktaki Zarentem Havaalanı’nda, Maelbek metrosunda katledilen canlarınız da mı vicdanınızı kanatmadı? 

Devlet aklıyla hareket edebilen bu terör örgütlerini kimlerin, niçin kurdukları deşifre olduğunda, insan haklarından, demokrasiden yüzünüz kızarmadan söz edebilecek misiniz? Avrupa’nın kalbi sayılan bir kentte, eş zamanlı üç bombalı saldırı düzenleyebilmek için arkasında devlet gücü olan çok ciddi bir istihbarat ve hazırlık dönemi gerektirdiği bilimsel bir gerçek değil midir?  

Dünyayı kaos üzerinden kontrol etme çabası içinde olan küresel aktörler, Ortadoğu’da, Avrupa coğrafyasında huzur ve istikrarı dinamitleyen bu terör iklimi sizin eserinizdir; dilediğiniz kadar iftihar edebilirsiniz!

Dünya enerji kaynaklarının önemli bir bölümüne sahip olan Ortadoğu’nun siyasi haritasını yeniden şekillendirmeyi hedefleyen küresel sistem, Büyük Ortadoğu Projesi (BOP)  bağlamında gerçekleştirilen operasyonlarda PKK, YPG, IŞİD/DEAŞ… gibi terör örgütlerini, birer taşeron olarak kullanmaktadır. Bugün karşımızda, bir terör örgütünden çok bir devlet aklıyla hareket eden, sürekli taktik değiştiren, güçlü istihbarat desteği olan, PKK, YPG ve IŞİD/DEAŞ gibi, küresel güçlerin vekalet savaşlarını yürüten profesyonel örgütler vardır. 

Zarentem Havaalanı’nda, Maelbek metrosundaki patlamalar öncesinde siyah bayrak açıldığından ve Arapça sloganlar atıldığından söz ediliyor. Saldırının bir “intikam saldırısı” olduğu konuşuluyor. 

Peki, kim kimden neyin intikamını alıyor? 

“İntikam saldırısı” kamuflajı arkasında çok başka gerçekler mi gizleniyor? 

Avrupa’nın kalbi sayılan bir kentte gerçekleştirilen bu saldırılarla Batı’ya nasıl bir mesaj verilmek isteniyor?

Bilindiği gibi Belçika, Fransızca’nın resmi dil olduğu Volan Bölgesi ve Flemenkçe’nin resmi dil olarak olduğu Flaman Bölgesi ve her iki dilin de resmi dil kabul edildiği Başakent Brüksel Bölgesi olarak üçe bölünmüş bir ülkedir. Brüksel, hangi bölgeye ait olduğuna ilişkin kargaşa nedeniyle, istihbarat ve güvenlik konusunda sıkıntı yaşayan bir kenttir. 

Fransa’da, 7 Ocak 2015’te gerçekleştirilen Charlie-Hebdo katliamının faillerinden biri, saklandığı Maelbek’te ancak aylar sonra yakalanabilmişti. Maelbek, polisin bile kolayca giremediği kurtarılmış bölge gibi bir yerleşim bölgesidir. 

Yaygın kanı, Brüksel saldırısının bir intikam saldırı olduğu yönündedir. Fransa’da başlatılmış olan terör eylemlerinin  devamı gibidir. Paris’te 7 Ocak’ta gerçekleştirilen Charlie Hebdo saldırısında 12 karikatürist, 13 Kasım’da gerçekleştirilen eş zamanlı saldırılarla 127 masum insan hayatını kaybetmişti. Fransa’da olağanüstü hal ilan edilmesine neden olan bu saldırıyı IŞİD/DEAŞ üstlenmişti. 

Katliamların suçluları Paris varoşlarında aranırken, eylemcilerden Salah Abdeslam 17 Mart’ta polisin bile kolayca giremediği Maelbek’te yakalanmış ve teröristlerin Belçika kökenli oldukları ortaya çıkmıştı. Shengen vizesinin sağladığı serbestlikten yararlanan saldırganlar,  terörist yatağı haline gelen Belçika’dan kolayca Paris’e geçerek eylemlerini gerçekleştirmişlerdi. Brüksel’i eş zamanlı üç patlamayla kana bulayan ve 34 masum insanın ölümüne neden olan saldırının Abdeslam’ın yakalanmasıyla ilgili bir intikam saldırısı olduğu söyleniyor. 

BRÜKSEL KATLİAMINI MESAJI NEDİR?

Önce Paris, şimdi de Brüksel’de gerçekleştirilen saldırılarla verilmek istenen mesaj nedir? 

Bu sorunun yanıtı, devletler arasında sürdürülen gizli pazarlıkların, çıkar çatışmalarının su yüzüne yansıması olabilir. Bu sorunun yanıtı, Ortadoğu’yu Cehennem’e çeviren, milyonlarca masum insanın hayatını kaybetmelerine, ülkelerini terk etmelerine neden olan “Arap Baharı” rüzgarlarının bumerang etkisi de olabilir.

Dünya enerji kaynaklarının önemli bir bölümünü barındıran Kuzey Afrika’dan Afganistan’a uzanan coğrafyada, yerel ve küresel aktörler arasında çok büyük bir paylaşım savaşı yaşanmaktadır. BOP ve Genişletilmiş BOP coğrafyasının enerji kaynaklarını ve dağıtım yollarını kontrolü altına alabilen devlet, küresel lider olacaktır. 

Küresel ekonomik krizin olumsuz etkilerini henüz giderememiş olan ülkelerin kriz öncesi büyüme tempolarını yakalayabilmeleri için ucuz ve bol enerjiye ihtiyaçları vardır.  Ortadoğu’da, İsrail merkezli bir enerji imparatorluğu kurma peşinde olan küresel finans sistemi, söz konusu coğrafyada amaçlarına uygun bir demografik iklim oluşturmayı hedeflemektedir. Irak’ın işgali sırasında Türk yerleşim birimlerinde tapu ve nüfus kayıtlarının yakılması, yine aynı dönemlerde ortaya çıkan IŞİD/DEAŞ’ın yaptığı katliamlar, oluşturduğu göç dalgaları, Irak ve Suriye Türkmenlerini ve Arapları hedef alan katliamlar bu amaca hizmet eden uygulamalar olarak değerlendirilmektedir. 

TERÖRÜN BUMERANG ETKİSİ 

Dünyanın en zengin enerji kaynaklarını barındıran Ortadoğu’nun zenginliklerini “kontrol altına alabilmek için” bölgeyi kan gölüne çevirenler, amaçlarına ulaşabilmek için bir araç olarak kullandıkları terörün bumerang etkisini gözardı etmişlerdi. Çünkü yağmalanmak istenen pasta, onu ele geçirene “küresel lider” sıfatını  kazandıracak  sihirli bir pastaydı.  Fakat terör, bumerang etkili yapısından dolayı, döndü, terörü ve terörle mücadeleyi ciddiye almayan Brüksel’i vurdu.  

Brüksel katliamı, Batı’nın terörle mücadeledeki zayıflığını ve bencilliğini ortaya çıkaran bir eylemdir. Birleşmiş Milletler’de (BM) yıllardan beri “Terör Sözleşmesi” konulu sonu gelmez bir tartışma yaşanmaktadır. Bu konuda sözleşmeye girecek pek çok madde hazırlanmış olmasına rağmen, terörün ve teröristin tanımı konusunda anlaşma sağlanamamaktadır. 

Paris ve Brüksel saldırılarının, Birleşmiş Milletler (BM) çatısı altından, terörü ve teröristi tanımlayan bir “Terör Sözleşmesi”nin çıkmasına vesile olmasını diliyoruz.

Teröre karşı alınacak otoriter önlemler kısa vadeli yararlar sağlasa da, uzun vadede neden olacağı toplumsal kutupsallaşmalar, mikro milliyetçilik temelli çatışmaları körükleyecektir. 

Terörün dünya gündeminden kaldırılabilmesi için, bölgesel ve küresel çapta bir işbirliği gerekiyor. Fakat günümüzde terörizm, çeşitli devletler tarafından, amaca ulaşmak için bir araç olarak kullanılmaktadır. Günümüzde savaşlar artık meydan savaşları şeklinde değil, yeni nesil savaş yöntemleriyle yapılmaktadır. Çeşitli terör grupları devletler arası vekalet savaşlarında bir taşeron olarak kullanıldığı sürece, BM’den terörü ve teröristi tanımlayan ortak bir söylemin çıkması da mümkün görülmemektedir. 

TERÖRÜ SONA ERDİREBİLMEK İÇİN..

Terörü sona erdirebilmek için, küresel çapta çok yönlü bir işbirliği gerekiyor. 

Terörle mücadelenin başarılı olabilmesi, her şeyden önce, Ortadoğu’nun enerji kaynaklarını yağmalayabilmek için insanlık tarihinin en büyük katliamını gerçekleştiren küresel finans sisteminin hırslarını dizginlemesine bağlıdır. Bu yapılamadığı takdirde, dünyanın her ülkesinde, Ortadoğu’da sürdürülen tarihin en acımasız katliamına, en büyük sürgüne “Hayır!” diyecek terör sempatizanları çıkacaktır. Terörü amaçlarına ulaşabilmek için bir araç olarak kullananlar, terörün yapısındaki bumerang etkisini hiçbir zaman hatırdan çıkarmamalıdırlar. Terör bugün mazlumu vururken, yarın döner, kendisini kurgulayan, besleyen zalimi vurur. 

Bütün insanlığı tehdit altına alan terörün noktalanması konusunda siyasetçilerden sonuç alıcı bir adım atmaları beklenemez. Bu noktada en büyük görev, gerçekleri çekinmeden dile getirebilecek yürekli bilim adamlarına düşmektedir.