Yeni evli bir çift vardı. Evliliklerinin daha ilk aylarında, bu işin hiç de hayal ettikleri gibi olmadığını anlayıvermişlerdi. 

Aslında birbirlerini sevmiyor değillerdi.

Son zamanlarda o kadar sık olmasa da, evlenmeden önce sık sık birbirlerini çok sevdiklerine dair ne kadar da dil dökmüşlerdi.  

Ama şimdilerde, küçük bir söz, ufak bir hadise aralarında orta çaplı bir kavganın çıkmasına yetiyordu. 

Bir akşam oturup ilişkilerini gözden geçirmeye karar verdiler. 

Her ikisi de, boşanmayı istememekle beraber, işlerin böyle gitmeyeceğininin farkındaydılar. 

Erkek “Aklıma bir fikir geldi” dedi. 

“Bahçeye bir ağaç dikelim ve eğer bu ağaç üç ay içinde boşanalım. Kurumaz da büyürse bunu bir daha aklımızdan geçirmeyelim. 

Bir süre içinde de ayrı ayrı odalarda kalalım.

Bu ilginç fikir kadının da hoşuna gitti.

Ertesi günü gidip bir meyve fidanı aldılar ve birlikte bahçeye diktiler. 

Aradan bir ay geçti. 

Bir gece bahçede karşılaştılar.

Her ikisinin de elinde içi su dolu birer bidon vardı.

Gerçekten çok anlamlı bir öykü, önemli olan da zaten fidanı büyütmek değil mi? 

Ama burada güzel olan iki insanında birlikte birbirlerinden habersiz çaba sarf etmesi. 

Ne yazık ki günümüzde sorunlu çiftler çaba sarf etmek yerine soluğu mahkeme salonlarında alıyor. 

Öyle şaşalı düğünler yapıp ortalığı ayağa kaldıranlara şöyle bir bakıyorum da, içimden “bakalım bu evlilik ne kadar sürecek” diye geçiriyorum. Çok geçmiyor, en fazla bir yada bir buçuk yıl. Büyük bir hevesle evlenen çiftler, sessiz sedasız boşanıyor. 

Zannımca hiçbir insan birkaç yıl evli kalıp sonrasında ayrılma düşüncesiyle biriktirdiği parasını düğün dernek derdine heba etmez. İlk adımı atarken iki genç “sevgi, saygı ve sonsuz mutluluk dilekleriyle evet der nikah memuruna. Oysa dikkat ettiyseniz sevgi, saygı, mutluluk vb kelimeler sadece kalıplaşmış, ezberlenmiş, öncesi ve sonrası düşünülmeden sarf edilen kelimeler halini almıştır. 

Peki neden yaşadığımız bu dönemde evlilikler bu kadar kısa sürüyor? Neden kadın ve erkek boğaz boğaza gelip, hatta birbirlerini bir daha hiç görmek istemeden nefret edercesine boşanıyor? 

Bana sorarsanız ki, bence sormalısınız çünkü bir çok arkadaşımın boşanma nedenlerini bir çok kez dinlemişimdir. Ve çok rahat söyleye bilirim ki boşanma nedenlerinin ilk sırasında iletişimsizlik geliyor. 

İletişimsizlik, eşler arasındaki uyumun bozulmasına ve çoğu küçük sorunun büyük krizlere dönüşmesine neden olan en büyük etkendir. Karşıdaki kişiyi iyi dinlememe, ona kendini ifade imkanı tanımama vb. 

Sebeplerden bir diğeri ise; “Aldatılma, ihanet” 

Eşinden yakın ilgi göremeyen diğer eş bu eksikliği başka partner arayışları ile gidermeye çalışıyor.

Şiddet, değer vermeme, aşağılama ve daha sayamadığım onlarca neden bir çok yuvanın dağılmasına sebep olabiliyor. 

Kadın sinirli, adam da sinirli, kadın egoist, adam da egoist, kadın kıskanç, adam da kıskanç, iki tarafta maddiyatçı, iki tarafta bencil, iki tarafta gururlu, kimse alttan almaya yanaşmıyor. Kadın dolu dolu romantizmi yaşamak istiyor, adam ise sadece cinselliği. Tüm bunlara bir de dünya hayatının zorluğu eklenince haliyle kıyametler kopuyor yüreklerde.   Konuşmalar kavgaya, saygı küfürlere, sevgi nefrete dönüşüyor. 

Sabır yok, anlayış yok, zoru başarmak yerine kolayına kaçmak var. 

Pişmanlıklar, dövünmeler, “Ahh bilseydim böyle olduğunu seninle evlenmezdim” gibi cümlelerle evlilikler sonlandırılıyor. 

Ne diyelim. Allah herkesin karşısına hayırlı eşler çıkartsın.