9. Cumhurbaşkanımız Sn. Demirel’i 17 Haziran 2015 tarihinde kaybettik. Bu haber beni çok sarstı. Devlet Planlama Teşkilatına girdiğim yıllarda Sn. Demirel Başbakan, Sn. Özal DPT Müsteşarı idi. Yüksek Planlama Kurulu toplantılarında kendisi ile çok yakın çalıştık. Projeci, yatırımcı, meselelere bilhassa rakamlara çok hakim, bilgisayar gibi çalışan bir kafa yapısına sahipti.

Müsteşarımız Sn. Özal ile bir ağabey kardeş ilişkisi içinde, nasıl çalıştığını ve nasıl birbirlerini sevdiklerini bizzat gözlemledim. Esasen Demirel, geldiği bütün görevlerde hemen Özal’ı göreve getirmiştir. Ne yazık ki ileriki yıllarda 12 Eylül darbesinden sonra, Özal’ın ANAP’ı kurup, iktidara gelmesi ve kendisinin de DYP Genel Başkanı olarak siyasete dönmesi aralarında limoni ilişkilere sebebiyet vermiştir. Bu siyasi mücadeleye rağmen, Demirel ve Özal arasındaki sevginin her zaman baki olduğuna inanıyorum. Aslında Özal 12 Eylül darbesiyle dağılan ve ortada kalan siyasi kadroları kendisinin 4 eğilim diye nitelediği ANAP’ta birleştirmişti. Ancak, Sn. Demirel siyasi hakların iadesi konusunda kendisine karşı alınan tutumu içine sindiremedi ve bu durum Özal’a karşı kırgınlık yarattı.

Sn. Demirel Türk Siyasetine 50 yıl damgasına vurmuş bir liderdir. Sn. Demirel insan hak ve hürriyetlerini laik, demokratik parlamenter sistemi ve hepsinin üzerinde Atatürk ilke ve inkılaplarını daima ön planda tutmuş, bunların yılmaz takipçisi olmuştur. Ankara’da düzenlenen o meşhur klasik müzik konserinde, sanatçılara ve milleti kastederek, “İşte büyük Atatürk’ün Türkiye’si ve gençleri” demiştir.

DPT yıllarında Sn. Demirel, Sn. Özal ve bizim dönem plancı arkadaşlar birlikte çalıştık. Projeler, yatırımlar, kalkınma planları, yıllık programlar, icra planları yaptık. Demirel plana ve plancılara büyük ehemmiyet verir, biz plancıları dinler, bilgi alır ve sorular sorardı. Bizim bir tek hedefimiz vardı, Türkiye’nin kalkınması ve refaha ulaşması… O tarihlerde Ankara’da Başbakanlık ortada, sağ binada Dış İşleri Bakanlığı, sol binada ise DPT vardı ve bu binalardan birbirine geçilirdi. Bu nedenle biz plancılar sık sık Başbakanın makamına çağırılır, zaman zaman imzaya çıkardık. Diğer bir hususta, planlama uzman ve yöneticilerinin gündemde ekonomik ve sosyal kalkınma konuları olduğunda, Bakanlar Kuruluna çağrılmaları idi. Bu temaslar bizi Sn. Demirel’e çok yaklaştırmıştı. Hepimizi tanır, adımızla hitap ederdi. Fevkalade sevecen, hoşgörülü, uzlaşmacı, espritüel, bilgili ve tecrübeli devlet adamıydı. Daha sonra yüce Mecliste (TBMM) bir arada bulunduk. Zaten bizim dönem bir başkaydı. Demirel, Erbakan, Ecevit, Türkeş, Tansu Çiller, Mesut Yılmaz, Erdal İnönü, Deniz Baykal, Hüsamettin Cindoruk tüm siyaset dünyasının önemli isimleri bir aradaydık. Turgut Özal’da Çankaya’daydı. Sn. Demirel ile çok hatıramız var. Bir gün Cumhurbaşkanı Sn. Demirel İstanbul Valisinden bir brifing alıyor. Bende meclis kürsüsünden bir İstanbul Milletvekili olarak neden çağırılmadık diye sitem ettim. Beni izlemiş, o gece bizzat kendisi telefonla aradı. “Maruflu, benim kabahatim yok, İstanbul Valisi çağrı listesi yapmış, ama ben sana bütün dokümanları gönderiyorum, lütfen incele, seninle konuşacağım” dedi. Görüşme notları geldi ve bir hafta sonra beni Çankaya’ya çağırdı. Muhabbetle ve çok sıcak şekilde karşıladı, ikramlarda bulundu, İstanbul’un sorunları konusunda görüş alışverişinde bulunduk. Cumhurbaşkanlığı makamında çok iyi bir planlama kadrosu kurmuştu. Sn. Doğan Kayran, Sn. Vahit Erdem, Sn. Necati Güngör, Sn. Metin Yalman hepsi, daha birçok değerli kişi, Demirel ile birlikte çalışıyordu.

Türkiye’de yapılan hemen hemen her yatırımın, projenin altında Demirel’in imzasını görürsünüz. GAP, Boğaziçi Köprüsü, barajlar, elektrik santralleri, televizyon, elektriksiz köy kalmasın projesi, 65 yaşını geçen vatandaşlara maaş bağlanması gibi sosyal konular, Demirel’in hizmet ve eserlerinden bir kaçıdır. Demirel ve Özal proje ve kalkınma adamıydılar. Demirel daha tedbirli, Özal ise gözü kara, hamleci ve atılgan idi. Birlikte çalıştıklarında birbirlerini tamamlamışlardır. Bilir misiniz! Hep düşünürüm, eğer Sn. Demirel Cumhurbaşkanı, Sn. Özal’da Başbakanı ve bizlerde alt kadrolarda olabilseydik, Türkiye bugün uçardı…

Kadir Has Üniversitesi Mütevelli Heyetinde görev yaparken, üniversitenin bulunduğu tarihi Cibali Tütün fabrikasını milli emlaktan tahsisinde sık sık beraber olduk. Dönemin Başbakanı Sn. Mesut Yılmaz, Maliye Bakanı Sn. Sümer Oral ve Bakan Sn. Eyüp Aşık’ın yakın ilgi ve talimatları ve Sn. Demirel’in takibi sayesinde, bugün pırlanta gibi olan Kadir Has Üniversitesini kurduk. Ankara’ya gidişlerimde Güniz sokakta kendisini ziyaret ederdim. Evin alt salonu Türkiye’nin her tarafından gelen insanlarla dolardı. Orada herşey konuşulur, fikir teati edilir, Demirel’in engin bilgi ve tecrübelerinden istifade edilirdi. Kendisine bir gün sordum; “Efendim Türkiye’nin bugün Merkez Sağ’da sizlerin kurduğu gibi güçlü bir partiye ihtiyacı var” dedim. Nedense hep “bekle” dedi. Kardeşim Sancar’ı çok sever, seyahatlerine onu da davet ederdi. Telefonla arar, bilgi alırdı. Sancar Demirel’in zincir bozanda olduğu dönemde engelleri aşarak, devamlı kendisini ziyaret etmişti. Son seyahatimde Ankara Güven Hastanesinde bulunuyordu. Özel doktoru değerli Aylin Cesur ile konuştum. Özel deftere duygularımı yazdım.

Demirel’e çok alışmıştık. Ben Cumhurbaşkanıyım, partiler üstüyüm, demesine rağmen, Demirel Türkiye’nin bir güvencesi idi. Onun Güniz Sokakta olması Türk milletini rahatlatıyordu. Türk milleti kendisine hizmet edenleri, eser bırakanları unutmaz. Sn. Demirel belleklerimizde, en taze hatıralarla demokrasinin, hukuk devletinin, özgürlüklerin, millete inanmanın, Atatürk ilke ve inkılaplarının eşsiz takipçisi olarak, hep yaşayacaktır. Türk milletinin başı sağolsun…