Hayatımıza renkli cam olarak da tabir edilen televizyon girdikten sonra toplumsal anlamda çözülmeler başlamıştı. Bilgisayar ve internetle bu iş zirvelere çıktı.
Maalesef ki mesleğimiz gereği birçok kötü örnekle ile karşılaşıyoruz. Özellikle sosyal medya ile evlatlarımız ve bizler birer bilgisayarların, tabletlerin ve özelliklede akıllı telefonların esiri olduk gittik.
Ana, baba ile çocuk, anne ile konuşmaz oldu. Önce iki oda da televizyon vardı. Artık her elde bir televizyon var. Bu da aile mevhumunu derinden sarsıyor.
Özellikle hala etkisini koruyan televizyon dizilerine ise şaşmamak elde değil. Oturup bunu aileleri ile beraber izleyen ebeveynlerin ise aklına şaşmamak mümkün değil. Zaten küçük dimağların beynine subliminal mesajlar ile verilen pornografik görüntüler yetmezmiş gibi.
Adı Müslüman olan bir ülkede dizilere şöyle yan bir gözle bakınca o yaşamlardan etkilenmemek mümkün değil.
Türk örf ve adetlerinin çok uzağında olan bu diziler… Bize dikte edilen yaşam biçimleri maalesef bizleri yavaş yavaş zehirlemektedir.
Evlatlarımıza model olarak bu tarz hayatları önüne sermekte ve bu durum da ahlaki çözülmeyle sonuçlanmaktadır.
Bir sürü ulusal kanalda dönen dizilerin sadece fragmanlarını izlemeniz bile sizin benliğinizde onulmaz yaralar açması mümkün. Belki yetişkinler bu muvazeneyi yapıyor.  Ama ya! çocuklar ve delikanlılık çağındaki gençlerimiz bu ayrımı yapamayacak durumda.
Dizilerin toplum üzerinde, özellikle de yetişme çağındaki çocuklara ve ergenlikte olanlara inanılmayacak derecedeki olumsuz etkiler.  Dizide yaşanılan bir durumun gerçek hayatta da olabileceğini düşünen, sonucunun da öyle olacağını zanneden çocuk gördüğü, yanlış yorumlanabilecek durumu kendisi de kendi hayatında deneyebilir.  Örneğin, dizide ailede sorun yaşayan ergenlik çağındaki çocuğun intihara kalkışması sonunda ailenin buna üzülüp onu anlaması durumunda, çocuk da ailem ben intiharı denersem üzülür, beni anlar diye düşünebilecektir. Ayrıca herkes yalıda ya da malikânede yaşıyor zannetmek gafletine düşüp bunu kendi hayatına tatbik etme isteğinin oluşturduğu psikolojik kırılmalar.
Diziler ve filmler cemiyetimizi ahlaki bir yozlaşmaya gark etmiştirler. Dizilerdeki birbirinin karısını ayartan erkek kardeşler… 4-5 adet baba adayı olan… Vesairesi öyle bir ortam oluşturmuştur ki benzeri olaylarla gerçek hayatta karşılaşılınca insanın hiç şaşırası gelmiyor. Toplum böyle şeyleri gayet içselleştirmiş durumda, hiç yadsımıyor.
Acaba toplum mu dizilere yön veriyor?
Yoksa diziler mi topluma? 
Diye düşünmekten alıkoyamıyorum kendimi… 
Milletimize yönelik böyle bir psikolojik harbin uygulanacağını tahmin edebiliyordum ama bu kadar başarılı olabileceklerini ummuyordum doğrusu. 
Bravo tebrik ederim. 
Hem bu dizileri hazırlayan CİA laboratuvarlarındaki uzmanları, hem de yayınlayan iç düşman burjuvazisini.
Doğrunun bu olduğuna, yapılması gereken hareketlerin dizi kaynaklı olması sorunlar yumağının başlangıcı oluyor. Müslümanız diyen, bu minval üzere yaşayan toplumlarda bu dejenerasyonun maalesef ki yansımalarını seksenli, doksanlı kuşaklarda gördük bunları iliklerimize kadar yaşadık.
Şimdi gelen tehlike daha büyük, diğer kuşaklarda deprem misali bizi sersemletti ama iki binli yılların kuşağında tsunami edası ile bizi altüst edebilir.
Bu konuda ailelerin, televizyon kanalı sahiplerinin, yapımcıların ve oyuncuların dikkatli olması gerekir. Belki de istemeden oluşturacakları olumsuz intiba ile ocakları söndürebilirler.
Bu bir vebaldir. Ve ciddi bir vebaldir.
RTÜK’ün de bu konuda daha dikkatli olması gerektiğine inanıyorum.
Özellikle son yıllarda TRT’nin çekmiş olduğu film tadındaki dizilerin bizlere umut ışığı olduğu gerçeğinden yola çıkacak olursak; demek ki istenince yapılıyormuş diye biliriz.
Birde bizde çeşitli entrikaların, Alicengiz oyunlarının geçtiği diziler Arap Milletleri ve Orta Asya’daki Türk Devletleri tarafından da ciddi alıcı bulmakta. Çok ciddi reytingler yapan bu dizilerin uzun vadede Türkiye algısı ve imajına da zarar vereceği aşikârdır.
Bu doğrultuda düşünüldüğünde Türk Milleti hakkında olumsuz intibalar bırakan bu dizilerin daha dikkatli senaristlerce hazırlanması. Ve hazırlanan bu senaryoların toplumları, devletleri ve insanları etkilediği unutulmamalıdır.