Fenerbahçe ve Galatasaray’ı ülkemizi temsil etme konusunda göstermiş oldukları onur duruşlarından dolayı tebrik ediyorum.

Ülke dışında gerçekleşen organizasyonlarda sadece oyunu değil bir milleti de temsil ettikleri bilinciyle hareket ettikleri için yürekten teşekkür ediyorum.

Yıllardır bu oyunu seven, izleyen ve yazan bir futbolsever olarak şunu söyleyebilirim. Futbolumuzda çok enteresan bir süreçten geçiyoruz. Neredeyse normal geçen bir günümüz yok. Süper Lig maçlarında yaşanan sıra dışı olaylar. Ardından dün gece Riyad’da oynanması planlanan Süper Kupa finali öncesi yaşananlar gerçekten inanılmaz.

Futbol ve spor insana hizmet etmek için var olan oyunlar. Bunun birleştirici gücünden, sevgi ve barış dilinden yararlanmak için kitlesel ve barışçıl mesajlar vermek kadar olağan ne olabilir? Fakat dün gece Riyad’dan aktarılan bilgilere göre; “Yurtta Sulh, Cihanda Sulh” pankartının açılması istenmemiş. Dünyada yaşanan savaşlar varken, barış mesajından taraf olduğu gerekçesiyle rahatsız olunması üzücü.

Futbol elbette sahada oynanan bir oyun fakat izlenirliği ve gücü o kadar büyük ki bir an da tüm kamuoyuna hitap edebiliyor. Dün gece tam olarak bunu yaşadık. Bir millet birleşti. Bir an da herkes kırmızı-beyaz oldu. Daha maç başlamadan çıkan iddialar sebebiyle Süper Kupa finali, milli maç havasına girdi.

Atatürk tartışılmaz, İstiklal Marşı tartışılmaz, Bayrak tartışılmaz. Dünyada ses çıkarılacak onca şey varken. Bir milletin, hassasiyetlerine kimse dokunamaz!

Fenerbahçe ve Galatasaray ezeli rakip ama ebedi dost! Dün gece bunu bir kez daha gösterdiler.

Çok uzun zaman önce şöyle bir hikaye okumuştum. Bir an aklıma geldi yazmak istedim.  

Çoçukken mahallede arkadaşlarımla futbolu çok severdik, devamlı futbol konuşurduk, çünkü çok izlenirdi (hala öyle)…

Ama topumuz yoktu oynayamazdık. Sonra bir gün mahallenin durumu iyi olan çocuğunun babası bir futbol topu almıştı. Başladık hep birlikte deliler gibi oynamaya. Ama bir süre sonra baktık ki, topun sahibi arkadaşımız mızıkçılık yapıyor, sürekli oyunu durduruyor. Kafasına göre kurallar koruyor. Top onun diye ses çıkaramıyorduk. Çünkü dediğini yapmazsak topu vermiyordu. Bu böyle birkaç gün devam etti. Sonra baktık ki böyle oynayınca oyundan zevk almıyoruz. Ertesi gün olunca konuşmaya karar verdik ve ona şöyle söyledik. Seni de topunu da istemiyoruz artık seni oynatmıyoruz çünkü olmayan kuralları bize dayatıyorsun. Çocuk elinde topuyla öylece bakakaldı.

O kadar çok seviyorduk ki, futbol oynamayı eve bile girmek istemiyorduk. Bir şey yapmalıydık. Biz de elimizdeki imkanlarla “boş pet şişeleri birleştirerek top yaptık.” Hunharca her gün ama her gün deli gibi top oynadık. Kimi zaman pencereden, kimi zaman ise sokak köşesinden hep bizi izledi. Böyle oynamak zor oluyordu ama zamanla kendimizi de topumuzu da geliştirdik. Sonra öğrendik ki her şey kendin yapınca güzel.  

Dün gece de çok benzer bir olay yaşandı, aslında maç ertelenmedi. Nefis bir Süper Kupa finali izledik. Umarım herkes alması gereken dersi almıştır!