Uzun zamandır ASELSAN mühendislerinin "ölümleri" hususunda yazmak istiyordum. Ancak, malum ülke gündemi öylesine hareketli ki bir türlü fırsat olmadı. 

Bu hafta daha fazla ertelemeden yazmamın daha doğru olacağına karar verdim. 

Bu ülke çok intiharlar gördü. Aşık olduğu gence verilmeyip de bir başkasıyla zorla evlendirilen kızların, dayanamayıp canlarına kıydıklarını okuduk, üçüncü sayfa haberlerinde. 

Borcunu ödeyemeyip de bunalıma giren ve çareyi intiharda bulanlar.

Aldatılmayı gururlarına yediremeyen karı-kocalar.  Psikolojik sorunları nedeniyle çözümün intiharda olduğunu düşünenler.

Ha bir de intihar süsü verilenler var. Töre karar veriyor kız asılıyor; kayıtlara "intihar" olarak geçiyor!. Az mi yaşandı bu ülkede? 

Ölülerin dilleri olsa da şahitlik etse. 

Saydığım tüm bu intiharlar üzerinde düşünürsek ortada tek bir neden var o da; psikolojik! 

Şimdi gelelim intihar eden mühendislerin genel duruma. 

Borç yok, aşk desek; o mevkide bulunan insan için çözülmeyecek sorun değil, psikolojik desek; en mantıklısı o gibi görünüyor, amaaa psikolojik sorunları olanları o mevkide  tutarlarmı?

Hiç sanmıyorum! 

İyi yetişmiş bilim adamlarımız birbiri peşi sıra intihar ediyor, olur olmaz kazalarda hayatını kaybediyor. Hepsi de Aselsan çalışanı. Zeki, okullarını derece ile bitirmiş dehalar. 

İşte son ölüm hadisesi.

ASELSAN yüksek elektronik mühendisi, Kerem Parıldar. 32 yaşındaki Kerem Parıldar 21 Kasım 2017 de bir binanın 14. katından atlayarak intihar etti. 

ASELSAN'da son 11 senede gerçekleşen 8. şüpheli ölüm bu.  

İsterseniz biraz geriye gidelim ve  2006'dan sonra başlayan intihar ve tuhaf ölümler zincirine bir göz gezdirelim. 

-Hüseyin Başbilen; 31 yaşındayken, 4 Ağustos 2006'da özel aracında boğazı ve bileği kesilmiş halde bulundu. Yürüttüğü önemli projelere ilişkin sunum yapmasına bir gün kala ölü bulundu. Projenin yer aldığı flaşh bellek bulunamadı. 

-Ali Ünal; 30 yaşındaki mühendis, 17 Ocak 2007'de kafasına isabet eden kurşunla hayatını kaybetti. F-16 savaş uçaklarının modernizasyonu, komuta kontrol ve şifreleme sistemleri üzerinde çalışıyordu.

-Evrim Yançeken; 26 ocak 2007'de oturduğu binanın 6'ıncı katından düşerek öldü. 

-Burhanettin Volkan; 7 Ekim 2007'de Ankara Bando Okulları Komutanlığında nöbetçi subay odasında ölü bulundu. Vizör marka silahla intihar ettiği söylendi.

-Zafer Oluk; 10 Mayıs 2008'de askerlik görevini yaptığı birllikte elektrik çarpması sonucu yaşamını yitirdi. Yazılık mühendisi idi.

-Hakan Öksüz; 25 Ocak 2012'de Eskişehit yolu üzerinde geçirdiği şüpheli bir trafik kazasında öldü. Mikro elektronik güdüm ve elektro-optik grubu projelerinde çalışıyordu. 

-Erdem Uğur;  16 Ocak 2015'de Ankara'daki evinde ölü bulundu. Gazdan zehirlenerek intihar ettiği açıklandı. Hortum ağzında bulundu. Manyetik alan konusunda uzman olan Uğur, F-16 savaş uçakları, İHA, tank ve savaş silahları gibi milli projelerde görev yapıyordu.. Erdem Uğur intiharı Sanal Aşk intiharı olarak geçti kayıtlara. 

Peki Erdem Uğur, intiharı hangi aşamada ve nasıl gerçekleştirdi?

Bu konu hakkında çok şey yazıldı çizildi. Bir de benim kalemimden dinleyin istiyorum. 

Genç adam, internet üzerinden üniversiteli bir kızla tanışmış ve kısa bir süre içinde aşık olmuştu. Aşık adamın bedeni toprak üstünde ama ruhu bambaşka gezegenlerde geziyor, sevdiği kızın dışında hiç bir şeyi umursamıyordu. 

Oysa genç adam, ülkenin yetiştirdiği en iyi mühendislerden bir tanesiydi. Ve işine dair çok güçlü hayalleri vardı. Dünyayı değiştirecek kadar güçlü. 

İki parmağının arasına aldığı sigarasından bir kaç nefes çekti, cesaretini topladı ve hiç yüzünü dahi görmediği sevdiğine internet üzerinden evlenme teklifi etti. 

Karşılıklı yazışmalar bu defa her zamankinden farklıydı. Çünkü canından çok sevdiği kız onu reddetmişti. 

Duygularına karşılık bulamayan adam'ın, dünyası alt üst olmuş, yaşama sevincini kaybetmişti. Her taraf insan seliydi ama onu anlayan tek bir kişi bile yoktu. 

Serseri mayınlar gibi hissediyordu kendini. Bir dokunsalar bomm edecek etrafı yıkıp geçecekti. Halbuki kimselerin canını yakmamıştı bu zamana dek. Yakamazdı ki çünkü negatif özelliğinden ziyade hep pozitif olmuştu. Kendi dertlerini ve hayatın çilesini hep mizahi yönüyle alaya almıştı. 

Ama bu defa derdi çok farklıydı. aşk acısı çekiyordu.  Yavaş yavaş beyninde farklı sinyaller cızırdamaya başladı.Ölmeliydi sevgisini anlamayanlara inat ölüp sonsuza kadar kurtulmalıydı. 

Kolay ölümü araştırdı.

İnternet üzerinden kolay ölüm yöntemlerini sorguladı bir süre. Tüp gazının en kolayı olduğu sonucuna vardı. 

Ölüm planı hazırdı. Sırada kendini hazırlamak vardı. Önce marketten votka alıp içti. Daha sonra mutfak tüpünü odasına taşıyarak hortumunu yatağın içine sokan genç adam, gazı açarak hayatına  son verdi. 

Yanıtı bellidir ama yinede sormak istiyorum. Aramızda kaç kişi yazdığım aşk intiharı masalına inandı? 

Bana sorarsanız; benim inanasım yok. Bu kadar basit!

Bunun için de mantıklı gerekçelerim var. 

Mesela intihara meyilli insanlar çok önceden sinyal verirler, öyle pat diye olmaz. 

İntihar süsü verilmesi ise on beş dakikayı bulmaz. 

Bu konu hakkında  bir şey mi biliyorum, hayır. Tek bildiğim kendi mantık süzgecim, vicdanım ve yaşananlar. 

Ülke'de işssiz dolaşan yüzlerce gence göre bir hayli şanslı sayılan bu gençler parlak geleceğine yürümek yerine bile isteye ölüme gidiyorlar. 

Ve usta ellerde yazılan ölüm senayoları Halk'ın önüne büyük bir özenle sunuluyor.  

Ve son olarak diyorum ki; 

Aklı normal çalışır durumda olan, kişiliği ve vicdanı sağlam  her bir vatandaş şu soruyu kolayca sormalı. 

İntihar mı gerçekten? Yoksa "İntihar süsü" verilmiş  cinayet mi?