Müslüman milletler ister Türk, Arap, Afgan ister Fars vs. olsun; hepsi için hakiki milliyetimizin esası, yani rûhu İslâmiyettir. Bu islâmiyete selef olarak önce Araplar, halef olarak sonra Türkler bayraktarlık yapmıştır. Nitekim Türk ordusunun o milliyete bayraktarlığı itibariyle, o İslâmiyet milliyetinin sadefi / koruyucusu ve kalesi hükmünde olan Türk ve Arap, hakiki iki kardeş, o kutsal İslâm kalesinin nöbetçileridir.

     İşte bu kutsal milliyetin mânevi bağıyla tüm müslümanlar  -maddeten Arap, Türk vs. oldukları halde-  bir tek aşiret hükmüne geçiyor. Aşiret fertleri gibi, İslâm milletleri Türk, Arap, Fars ve Afgan vd. birbirine İslâm kardeşliği ile bağlı ve birbiriyle alâkadardırlar. Aynı duyguyu paylaşır, aynı gönülde yer alır, aynı yürek çarpıntısını duyar ve tek rûh hâli gösterirler. Kısaca, mânen, lüzum olsa maddeten birbirinin yardımına koşarlar. Çünkü, bütün İslâm milletleri; nurlu bir nesil, nuranî bir silsile ile birbirine bağlıdırlar.

     İşte bu hakikat çerçevesinde bakıldığında, İslâm âlemindeki Müslümanlardan hiç birinin: “Biz zarar vermiyoruz, fakat menfaat vermeye de gücümüz yok. Onun için mazuruz!” diye özür beyan etmeye hakları yok. Bu özürleri makbul değil. Tembellikleri ve “Neme lâzım!” diyerek çalışmazlıklarının hiçbir mazereti olamaz. Bilâkis, İslâm Birliği hâlinde; gerçek İslâm milliyetinin gereği olarak gayret içinde olmalılar. Yoksa gayet büyük bir zarara ve çok büyük bir haksızlığa uğramaları  -Allah göstermesin-  kaçınılmaz olur. Onun için, “Neme lâzım!” deyip kendilerini tembellik döşeğine atmaları doğru değil.

     Güç durumdaki küçük İslâm devlet ve milletlerinin menfaat ve dünya saadetleri ve hattâ âhiretlerini kazanmaları; büyük ve muazzam Arap ve Türk milletleri gibi hâkim üstadlarla bağlıdır. Müslümanların tembelliği ve gevşekliği yüzünden, biçare küçük kardeşleri olan diğer İslâm milletleri zarar görüyor.

     Özellikle ey muazzam ve büyük ve tam uyanmış veya uyanacak olan Araplar! En evvel sizlerin dikkatli olması lâzım. ABD ve onun gibilerin kışkırtmaları ile kendi kardeşlerinizle aranıza nefret ve düşmanlık tohumları ekerek dostlarınızı üzüp, düşmanlarınızı sevindirmeyiniz. Çünkü, tüm İslâm milletlerinin üstadları, önder ve rehberleri ve İslâmiyetin mücahitleri selef olarak Araplar, halef olarak Türkler olmuştur. O muazzam Türk milleti, o kudsî / kutsal vazifeyi lâyıkı veçhiyle yerine getirmekle; tebriklere şayan bir şekilde tarihlere şanla, şerefle geçmesini bilmiştir. Böyle bir mâzisi olan bu millet; tembellik ederse vebali ve günahı çok büyük olur. Nasılki iyiliği de gayet büyük ve yücedir.

     Şimdiki durumda asîl ve necib Arap, kahraman ve mübarek Türk milleti; Amerika Birleşik Devletleri gibi, ittihat ve birlik içinde olmalı. İslâm'ın iki büyük milleti olan Türk ve Arap el ele vermeli. Diğer İslâm milletlerini de aralarına katarak; esarette kalan İslâm hâkimiyetini eskiden olduğu gibi, dünyanın yarısında, belki çoğunda tekrar kurmalıdırlar. Nitekim, bunda muvaffak olmalarını, Rahmeti İlahiye'den kuvvetle umuyor ve  bekliyoruz. Çünkü, çabuk bir Kıyamet kopmazsa, inşâllah gelecek ve gelmekte olan nesiller bunu görecek. İslâmiyet güneşinin tutulmasına ve insanlığı aydınlatmasına engel olan perdeler açılmaya başladığı için, istikbal yalnız ve yalnız İslâmiyetin ve Kur'an hakikatlerinin olacak.

     Milliyetimiz; yâni değişik İslâm milletlerinin rûhu ve mânası yalnız İslamiyettir. Zira Müslüman milletlerin bağ ve milliyetleri İslâmiyetten başka, aynı zamanda Hz. Nuh evlâtlığına da dayanmaktadır. Fakat nasılki, az bir ihmal ile küçük devlet ve beyliklerin temelleri atıldı ve atılıyor!   15 asır evvel İslâmiyetin darbesiyle ölen cahiliye asabiyet ve kavmiyetçiliğini, yani ırkçılığı diriltmeye çalışıyorlar. Böylece, fitneyi de uyandırmış olacaklar. Zaten kısmen oldular da.

     Öyleyse Dünya Müslümanları; İslâmiyet milliyetiyle birbirine bağlı oldukları için, ebedî ve hakiki bir kardeşlik içinde bulunmalıdırlar. Özellikle, Türk denilen bu vatanın imanlı / inançlı evlâtlarıyla şiddetli ve pek hakikî bir beraberlik içine girmeleri; dünya müslümanlarına düşen manevî bir görevdir. Bin seneye yakın Kurân'ın bayrağını cihanın her tarafında galibane bir şekilde gezdiren bu vatan evlâtlarıyla, İslâmiyet hesabına tüm dünya müslümanları iftihar etmeli. Yâni Türklere taraftar olmalı. Türklere muhabbetten geri kalmamalıdırlar.