“20. asrın başında Osmanlı Devleti giderek sür'atlenen bir dağılma sürecinin içine girmişti. Osmanlı devlet adamları ve münevverleri (aydınları), devletin bekasını temin etme ve Batılı büyük güçlerin baskılarına mukavemet etmenin (karşı koymanın) canhıraş (yürek paralayan) bir gayreti içerisindeydiler. Farklı yollar tâkip etseler de, vatanperver olanların hepsinin de tek bir hedefi vardı: Devleti dağılmaktan kurtarmak. (Orhan Dindar, Adem-i Merkeziyet, Köprü Güz-2016, s. 99)

     “Adem-i Merkeziyet mes'elesinin sadece idarî teknik bir konu olmayıp aynı zamanda siyasî bir mahiyete de sahip olması, tartışmanın bir türlü nihayete (sona) ermemesinde önemli bir sebeptir...(a.g.m. s.101)

     “Devletler yapılarına göre üniter devlet ve bileşik devlet olarak ikiye ayrılırlar. Üniter devletler, ülke, millet ve hakimiyet / egemenlik unsurları bakımından bir bütünlük arz ederler. 1982 Anayasası'nın 3. maddesindeki, 'devletin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğü' bu temel esasın ifadesidir. Aynı esasa, 1876 tarihli Kanun-ı Esasi'nin 1. maddesinde, 'Devlet-i Osmaniye memalik (memleketleri) ve kıtaat-ı hazırayı (mevcut kara parçalarını) ve eyalet-i mümtazeyi (seçkin eyaletleri) muhtevi (içeren) ve yek vücud (bir bütün) olmağla hiçbir zamanda ve hiçbir sebeple tefrik (ayrılık) kabul etmez' şeklindeki ifadeyle yer verilmiştir. Yani Osmanlı Devleti de -genellikle zannedilenin aksine- tefrik (bölünme) kabul etmeyen yek vücut yapıda üniter (merkeziyetçi) bir devlettir. Üniter devletlerde tek bir siyasî merkez vardır. Teşri (yasama), icra (yürütme) ve kaza (yargı) kuvvetleri bu tek siyasî merkeze aittir. Türkiye, İspanya, Fransa, İngiltere, İtalya ve Japonya hep birer üniter devlettir. (a.g.m. s.101)

     “İki veya daha fazla devletin, kendi içlerinde belli bir sebebiyeti (özerkliği) koruyarak aynı merkezî iktidara tâbi olmak üzere bir araya gelmesiyle ise federasyon şeklinde bileşik / mürekkeb devlet meydana gelir. ABD, Almanya, Kanada ve Avustralya gibi...Federasyonda, federe devletler ve onların bir araya gelmesiyle ortaya çıkan federal devlet olmak üzere iki tür devlet vardır. Federe devletlere eyalet, kanton vb. isimler verilmektedir. Birleşik devleti teşkil eden federe devletlerin her birinin kendine mahsus bir ülkesi, halkı ve hakimiyeti / egemenliği vardır. Ve yine her biri, kendi hakimiyet bölgesinde teşri, icra ve kaza / yasama, yürütme ve yargı gücüne sahiptir. Bu şekilde birden fazla siyasî  merkezin olması federal sistemin esas mümeyyiz (ayırıcı) vasfını teşkil eder. Federalizmde, hem federe devletlerin ve hem de federal devletin hükmî şahsiyeti / tüzel kişiliği vardır. Ancak Uluslar arası alanda sadece federal devletin hukukî kimliği söz konusudur. Federe devletler Uluslar arası alanda tanınmazlar ve dış ilişkilerde federal devlete bağlıdırlar. (a.g.m., s.101-102)

     “Tam mânasıyla mutlak bir merkeziyetin tatbik edilmesi fiilî olarak mümkün olmadığından aslında tatbikatta sırf merkeziyetçi bir üniter devletten söz edilemez. İdarenin kuruluşunda merkezden idare / merkeziyet ve yerinden idare / adem-i merkeziyet olmak üzere iki esas hâkimdir. Türkiye'nin idarî yapısı merkezden yönetim / merkeziyet ve yerinden yönetim / idarî adem-i merkeziyet ilkelerine dayanan karma bir görünüm arz etmektedir. 1982 Anayasası'nın 123. maddesinde, 'idarenin kuruluş ve görevleri, merkezden yönetim ve yerinden yönetim esaslarına dayanır.' ifadesiyle her ikisine de yer verilmiştir.

     “Merkeziyet, amme / kamu hizmetlerinin, doğrudan doğruya devlet tarafından icra edilmesiyle tarif edilir. Devlet denilen hükmî şahsiyet ise, idare hukukumuzda merkezî idareyi ifade eder. Devlet adına vazife yapan bakanlıklar devletin merkezinde, başkentte yer alırlar. Taşra teşkilâtlarıyla da ülke geneline yayılmışlardır. Merkezî teşkilât bünyesinde yer alan -gerek merkezde ve gerekse taşradaki- bütün görevliler hiyerarşik bir düzen içerisinde sıralanırlar.

     “Merkezden idarenin, hizmetlerin mahallî ihtiyaçlara göre yürütülmesini zorlaştıran ve bürokrasi ve kırtasiyeciliğe yol açan mahzurlarını azaltmak için yetki genişliği / tevsi-i mezuniyet ve adem-i merkeziyet / yerinden yönetim ilkeleri geliştirilmiştir. Tevsi-i mezuniyet  ilkesi 82 Anayasası'nın 126. Maddesinde, 'illerin idaresi yetki genişliği esasına dayanır' ifadesiyle belirtilmiştir.”  (a.g.e., s.102)