ABD Dışişleri Bakanı Pompeo, İran ile yeni bir anlaşma yapılması gerektiğini savunarak, bu şartların yerine getirilmemesi halinde "tarihin en sert yaptırımlarının uygulanacağını" söyledi.  İran'a karşı "eşi benzeri görülmemiş finansal baskı" ve "tarihteki en güçlü yaptırımların"uygulanacağı ve ABD'nin İran stratejisine ilişkin açıklamalarda bulundu. Pompeo, İran'la yeni bir anlaşma yapılması gerektiğini bunun için anlaşmada tadilat yapılması gereken 12 maddelik şart ortaya attı.

Pompeo İran'ın ilk olarak şu andaki ve önceki nükleer silah çalışmalarını Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı'na (IAEA=ULUSLAR ARASI ATOM ENERJİSİ AJANSI) bildirmesi.

Ağır su reaktörleri dahil olmak üzere uranyum üretimini sonlandırması.

Pompeo, İran'ın daha önceki anlaşmada yer aldığı gibi IAEA'nın ülkedeki tesislerine girmesine izin vermesini.

Balistik füze denemelerine son vermesi.

İran'da tutuklu bulunan Amerikan vatandaşlarının serbest bırakılması.

İran'ın Lübnan Hizbullahı, Hamas ve Filistin İslami Cihat grupları dahil olmak üzere "terör gruplarına" yardımını sonlandırması.

İran'ın komşusu Irak'ın toprak bütünlüğüne saygı duyması iç işlerine karışmaması.

Irak’taki Şii milislerin silahsızlanması ve yeniden sisteme entegre edilmesi gerektiği.

Yemen'de İran'ın Husiler'e desteğe son vermesini, bu ülkede barış sürecinin başlatılması.

İran'ın IRGC Kudüs Güçleri'ne desteğini bırakması.

Suriye ve Lübnan’daki güçlerini tasfiye etmesi.

İsrail dahil olmak üzere komşu ülkelere yönelik tehditlerini sonlandırmasını talep etti.

 

İran Cumhurbaşkanı Hasan Ruhani, ABD Dışişleri Bakanı Mike Pompeo'nun ABD'nin yeni İran politikası ve yapılacak yaptırımlara dair açıklamalarına sert tepki gösterdi:

Ruhani, dünya ülkelerinin bugün "ABD'nin dünya hakkında karar almasını kabul etmediğini" belirtti. ABD'nin baskıyla kararlarını uygulatmak istediğini fakat “ülkelerin bağımsız olduğunu ve bu durumu kabul etmediklerini”dile getiren Ruhani, "Daha düne kadar casusluk merkezindeki kişi şimdi dışişleri bakanı olmuş. Ne yapılması gerektiğine karar veriyor. Siz kim oluyorsunuz da İran ve dünya hakkında karar alıyorsunuz?" dedi.

Pompeo, Tahran yönetiminin rotasını değiştirmemesi durumunda İran'ın ekonomisini canlı tutmak için savaş vereceğini, her türlü müdahaleye açık hale geleceğini söylemişti.

ABD İslam dünyasını kaos halinde tutabilmek için İran üzerinden dışarıya karşı Fars milliyetçiliğini ve radikal Şiiliği tahrik ederken, içeride etnik ve mezhebi ayrılıkları kaşıyarak İran’ın milli gücünü zayıflatmaya çalışmaktadır. Aslında İran’ı Basra Körfezi Ülkeleri üzerine salan, Yemen, Lübnan, Suriye ve Irak’a karşı tahrik eden ABD’dir. Bu yolla S. Arabistan ve Körfez ülkelerinde kendine bağlı kukla yönetimler kurmuştur. Hatırlanacağı üzere 2. Körfez Savaşı’ndan sonra ABD güçleri Irak’ta çok ciddi bir direnişle karşılaşmış, İran’la yaptıkları görüşmelerden sonra Irak’a Şii milisler girmiş ve Sünni direnişi bu milisler üzerinden kırmıştır. (Felluce-Ramadi-Ambar) Bu gün Haşti Şabi güçleri olarak ifade edilen bu güçler tezgahlanan oyunun bir parçası olarak varlığını sürdürmektedir. ABD İran’da radikal Fars milliyetçiliği ve Şiiliği tahrik eden ana güç merkezidir. İran’ı sıkıştırmak için aldığı kararlar halkta öfke ve nefret uyandırmaktadır. Bu da milliyetçi reaksiyonu güçlendirmektedir. Buna dayalı olarak İran’ın ilerden savunulması gerektiği faraziyesine dayalı bir doktrin ile İran’ın gücü dağıtılmaktadır. Bu gün İran Yemen, Körfez ülkeleri, Irak, Suriye, Lübnan ve bir kısım Afrika ülkelerinde özel kuvvetleriyle faaliyette bulunmakta böylece gücünü dağıtmakta, bulunduğu ülkeleri de ABD’nin kucağına itmektedir. Bilindiği gibi S. Arabistan ve Körfez ülkeleri bütün topraklarını ABD’ye açmış, İran’a karşı sıcak çatışmaya girecek bir ortama gelmiştir. Yani İran’ın içerden ABD tarafından Radikal Şiilik ve Fars milliyetçiliği/yayılmacılığı tahrik edilerek düşmanları çoğaltılmakta, güçlerini dünyanın bir çok bölgesine dağıtarak milli gücü zayıflatılmaktadır.

İran’ın ABD ile baş edebilmesi için Afrika, Yemen, Körfez ülkeleri ve Irak’tan güçlerini çekmesi bu işlerin fitne başı olan İsrail’e karşı Suriye ve Lübnan’da faaliyet göstermesi gereklidir. Dikkat edilirse ABD Dışişleri Bakanı Pompeo’nun ileri sürdüğü 12 maddelik plan tamamen İsrail’in güvenliğine yönelik taleplerdir. Hapisteki Amerikan/İsrail casuslarını bırakın, İsrail’e ulaşacak menzilde füze yapmayın, Sünni grupların Irak’ta faal duruma gelmemesi için çaba harcayın ancak kendi başınıza hareket etmeyin, Irak hükümetinin emrine girin. (ABD çıkarlarına göre hareket edin) Suriye ve Lübnan’dan çıkın, İsrail’i tehdit etmeyin… Hizbullah ve Hamas’ı desteklemeyin. 

İran’ın öncelikle yapması gereken ABD’nin bilinçli yönlendirme politikasına alet olmamak, milli güç tasarrufuna giderek Suriye-Lübnan hariç faaliyette bulunduğu bütün topraklardan çekilmek, Amerikan politikasını boşa çıkartmak olmalıdır. Böylece bölge ülkelerinin İran’a karşı tavrı yumuşayacak, ABD’nin bölge ülkeleri arasında çıkarttığı tahrikleri boşa çıkacaktır. Tabii ki ABD’nin ileri sürdüğü 12 maddelik antlaşmayı İran açısından kabul etmek mümkün değildir. İran hasımlarını azaltır ideolojik yayılmaya son verir, ekonomisini otarşiye yöneltirse bu işten ABD/İSRAİL zararlı çıkar.