Uluslararası arenada gündemdeki varlığını sürdürmeye devam eden Amerika Birleşik Devletleri; “Yüzyılın Anlaşması” adı altında hedefini tekrar Ortadoğu’ya çevirdi.ABD Başkanı Donald Trump ile İsrail Başbakanı Benyamin Netanyahu ‘nun düzenlediği Orta Doğu Planı,  ortak basın toplantısında açıklandı.Planın gerçekçi bir "iki devletli çözüm" öngördüğünü söyleyen Trump, Kudüs'ün bir bütün olarak, bölünmeden İsrail'in başkenti olarak kalmasının hedeflendiğini dile getirdi .

Doğu Kudüs’te ABD'nin "gururla" bir elçilik açacağını belirten Trump ,Filistinlilere şimdiye kadar sahip oldukları ‘’son şans’’ olabileceğini söyledi.4 yıllık müzakere sonucunda  planın hayata geçirileceğini belirten Trump’a tepki olarak, Filistin yüzyılın anlaşması planını ‘’tek taraflı ve devletler hukukuna aykırı’’ olduğunu belirtti.

*2020’de uluslararası ilişkiler revize mi oluyor?

Amaç ve araçların değişme uğradığı, değişim ve gelişim için diplomasi iletişimlerinin yetersiz kaldığı, disiplinlerarası çatışmaların  kışkırtıcı etkilerle donatıldığı politikalara yönelim artmışken ; uluslararası ilişkiler kavramı gözler önünde yeniden tanımlanıyor.2020’nin değişken fırtınasında ezberlenmiş teoriler, yeterli gelmemeye başlıyor.

Türkiye Dışişleri Bakanlığı, ABD'nin Ortadoğu barış planının ölü doğduğu savundu. Bakanlık, "Bu plan, iki devletli çözümü öldürmeyi ve Filistin topraklarını gaspetmeyi hedefleyen bir ilhak planıdır. Filistin halkı ve toprakları parayla satın alınamaz" açıklamasında bulundu.

"İşgal politikalarına son vermeden Ortadoğu’ya barış gelemez" ifadelerini kullandı.

Ortadoğu Planı'na uluslararası toplumdan da

art arda yorumlar gelmeye başladı

İngiltere Başbakanı Boris Johnson’nun destekleyici açıklamasında “Planı geleceğe olumlu etkileri olacak bir adım “  olduğunu ifade etti.

Almanya Dışişleri Bakanı Heiko Maas, "Ancak her iki tarafın kabul ettiği, uzlaşma sağlanmış bir iki devletli çözüm, bölgede kalıcı barışı sağlayabilir" diye konuştu. Avrupa Birliği üyeleriyle görüşüleceğini belirtti. 

Avrupa Halk Partisi'nin Dış Politika Sözcüsü Gahler, Kudüs'ün İsrail'in başkenti olarak tanınmasının, ABD Büyükelçiliği'nin Tel Aviv'den Kudüs'e taşınmasının, Batı Şeria'daki Yahudi yerleşim yerlerine destek verilmesinin ve Ürdün Vadisi'nin kontrolünün gelecekte İsrail'e verilmesinin öngörülmesinin tamamen taraflı bir planın parçaları olduğunu söyledi.

Birleşmiş Milletler, "BM, iki devletli çözüme yönelik pozisyonu, yıllardır Güvenlik Konseyi ve Genel Kurul kararlarıyla tanımlanmıştır" açıklamasında bulunarak tepkisini gösterdi.

İran Dışişleri Sözcüsü Abbas Musevi, anlaşmaya tepki göstererek, ”Yüzyılın anlaşması Filistin ve İslam ümmetine asrın ihanetidir” dedi.

Bir önceki yazımda bilgi verdiğim ;Vaat edilmiş yopraklar (Arzu mevud) efsanesine dahil olan Kudüs üzerinden yapılan oyunu ve Tanrının ‘’kurtarıcı’’ olarak gönderdiği  kabul edilen, sapkın bir düşüncenin başrolündeki Trump’ın diplomasi ihlallerini ciddiye almamız gerektiğini düşünüyorum.

Filistin’de yaşanan devlet hukukuna aykırı,  diplomasi anlayışından yoksun etkileşimlere, Türkiye’nin , İslam ülkeleri ile iş birliği konusunda atmış olduğu adımları sadece “dini birlik” savunması olarak görmemeli , taraflı bakış açılarını yıkmalıyız.İç ve dış politikanın ayrı düşünülmesi  önemlidir. Görüş ayrılıklarının demokratik ortamda rahatça tartışıldığı ülkemizde ; dünya politikası ve ilişkileri açısından aynı pencereden bakmak zorundayız . Uluslararası ilişkiler biliminin varlığını kabul etmeliyiz.

 Amerika’nın hegamon gücüne karşılık  diplomasi dili ile güç dengesi duruşu sergileyen Türkiye nasıl bir politika izlemeli?

Çin de ‘biyolojik savaş’ fragmanı yaşanırken ,Amerika’nın  hedefsiz mermi hamleleri nereye varacak?

Uluslararası ilişkiler teorileri ,anlamları,  savaş öncesi  ve sonrası tarihin kurallarına göre biçimlenen düşüncelere ek olarak ,  yeni modern  teoriler mi uygulanıyor?

Toplumun birçok alandan zayıflatılmasının nedeni “dinlerin savaş için malzeme yapılmasına”zemin hazırlamak mı? 

İsrail’in güvenliğini koruma adı altında  başka bir devletin halk gasbına girildiği gerçeğini bilmeli  ve uzun yıllardır kendi topraklarında rahat bir yaşam süremeyen Filistin halkının sesini duymalıyız.Kudüs bizim kırmızı çizgimizdir.Konu tarih inançlar, devlet ahlakı ve hedefleri özgün bir politika haline dönüştürmekse , İslam ülkelerinin birlik olup ortak bir görüş etrafında toplanması gerektiğini söyleyebiliriz.

Yaklaşan seçim kaygısı ile Trump’ın adını, dünya nabzı ile oynayan hamlelerle ve diplomasi dilinden yoksun konularda daha çok  duymaya başlayacağız.