Plâna yönelik ilk tepkiler

Sorunun Filistin halkının beklentilerinden ziyade siyasi ekonomik bazı aldatma ve göz boyama tedbirleriyle halledilmeye çalışıldığı intibaı vermektedir. Filistin yönetimin tabii olarak, hiçbir talebinin karşılanmadığı, buna mukabil neredeyse tamamı İsrail’in istekleri doğrultusunda hazırlanan plân olduğu ortaya çıkmıştır. 

Trump, plânın bağımsız bir Filistin devleti ve Filistinliler için "son şans" olduğunu iddia etmişti.

Netanyahu ise plânı "İsrail için çok büyük ve tarihi bir kazanım" şeklinde nitelendirmiştir. Makul bir antlaşmada normalde her iki taraf için kazançlı olur, burada İsrail’in hırslı politikacısı  büyük kazanç diyorsa elde ettik diyorsa askeri zaferin ötesinde bir kazanç söz konusudur.

Trump tarafından bu plânının görüşülmesi için Washington’a davet edilen İsrail Mavi Beyaz ittifakının lideri Benny Gantz’ın Trump’la görüşüp plânın muhtevasını gördükten sonra, bunun iyi bir plân olduğunu ve bunu uygulamak için elinden geleni yapacağını söylemesi iktidar muhalefet bütün İsrail partilerini tatmin ettiği anlaşılmaktadır. Gantz’ın itirazı, bu plânın açıklanmasının; Netenyahu’ya oy getireceği için 3 Mart’ta yapılacak İsrail seçimlerinden sonraya bırakılmasının daha uygun olacağını yönünde olmuştur.

İsrail’deki muhalefet partilerinin bir kısmı, Filistinliler açısından felaket getireceği açık olan bu plânın, Filistinlilerin üçüncü intifadasına yol açabileceği endişesiyle temkinli yaklaşıyorlar. 

Trump ve çevresindeki dar bir çevrenin hazırladığı bu plânın, ABD’nin mevcut arabulucu rolüne zarar verdiğini ve şimdiye kadarki politikalarıyla da çeliştiğini, ABD’nin taraf görünümü vermeden bu işleri daha ince usullerle yapması gerektiği yönünde olmuştur.

Trump yönetimi hazırlanan plânın Filistin’in imhası plânı olduğunu, Filistin halkının haklı öfkesini çekeceğini bildiği için ABD vatandaşlarına Ortadoğu’ya gitmemeleri yönünde ikazda bulunmuştur.

İngiltere Dışişleri Bakanı Dominic Raab, ABD Başkanı Donald Trump'ın sözde Orta Doğu barış plânını "ciddi bir teklif" olarak niteleyerek, Filistin ve İsrail liderlerini metni "gerçek ve adil bir şekilde değerlendirmeye" çağırarak plânın "kapsamlı zaman ve çabayı yansıtan ciddi bir teklif" olduğunu her iki tarafa da daha parlak bir gelecek fırsatı sunulabileceğini ileri sürmesi oldu.  Tam İngiliz tipi hem nalına hem mıhına vuran tilki tipi bir açıklama!

Fransa Dışişleri Bakanlığı'ndan yapılan açıklamada, Paris'in, Orta Doğu sorununa iki devletli çözüm konusunda ısrarcı olmaya devam edeceği belirtildi. Fransa çözümün şeklini doğru şekilde telaffuz ediyor ancak içeriğine itiraz etmiyor.

Putin'in Orta Doğu ve Afrika Özel Temsilcisi Bogdanov, ABD’nin sözde Orta Doğu barış plânına ilişkin olarak, "Ancak önemli olan Filistinlilerin ve diğer Arap ülkelerinin düşündüğüdür. Kararı çatışan taraflar alacaklar, Amerikalılar değil." Diyerek plânı muhteva yönünden değil hazırlanış şekli yönünden eleştirmiştir. 

İran Dışişleri Bakanı Muhammed Cevad Zarif, ABD Başkanı Donald Trump'ın açıkladığı sözde barış plânına ilişkin olarak, "Umarım 'bu tehdit' tüm Müslümanlar için bir uyandırma çağrısı olur. Filistinliler için birleşelim." dedi. Bu çağrıdan önce; İslam içi savaşın bir aracı olarak kullanılan İran milis güçlerinin kullanılmasının önlenmesi gerekir. İran yönetiminin, öncelikle kendini uykudan uyandırması, Suriye, Yemen, Irak vs gibi iç savaşlarda çarpışan İranlıları ülkesine geri çağırması gerektiğini hatırlaması lazımdır.

İran Cumhurbaşkanı Hasan Ruhani, Twitter hesabından paylaştığı mesajında, ABD Başkanı Donald Trump’ın "Yüzyılın Anlaşması" adıyla açıkladığı sözde Orta Doğu barış plânına ilişkin, "Bu aptalca girişimler, yetti. Yüzyılın en alçak plânı." ifadelerini kullandı.

Filistin Devlet Başkanı Mahmud Abbas, Filistin'in ilkelerine ve uluslararası meşruiyet temelinde müzakerelere bağlı olduklarını belirterek, "Bütün gücümüzle savaşacağız. Bu savaştaki öncelikli silahımız ise barışçıl harekettir." diye konuştu. Mahmut Abbas’ın da barışçıl yöntemin kurtuluş sağlamadığını anlaması gereklidir.

"Topraklarından sürgün edilen Filistinlilerin geri dönüş haklarını ellerinden almayı" öngören maddenin bahsi geçen sözde barış plânındaki en tehlikeli madde olacağı açıktır. Filistin davasını mültecilerin zihinlerinden silmenin yanı sıra bölgede sadece İsrail'in yararına olacak şekilde yeni sosyal ve demografik gerginliklerin oluşturulması sorunu daha fazla içinden çıkılmaz hale getirecektir. 

Daha geçtiğimiz günlerde Filistinlilerin hayatını zehir etmek için her türlü zulmü meşru gören yasa dışı Yitzhar Yahudi yerleşim biriminden bazı saldırganlar Filistinlilere ait okulları ateşe vermiştir. Yahudi yerleşimciler, geçen Cuma günü (24 Ocak 2020)  de işgal altındaki Kudüs'ün Beyt Safafa Mahallesi'nde bir camiyi ateşe vermiştir.

İsrail'in 1967'de işgal ettiği Batı Şeria'da 250'ye yakın yasa dışı Yahudi işgal birimi bulunuyor. Bu yerlerde ikamet eden 400 binden fazla Yahudi, Batı Şeria'da işgal altında yaşayan Filistinliler için hayatı çekilmez hale getiriyor. İsrail kontrol noktaları, ayrım duvarı Filistinliler için insan şerefini aşağılayan başlı başına bir zulümdür. 

Filistin yönetiminin kendi yok oluş vesikasını kabul etmeyeceğini açıklamasından sonra ABD ve İsrail tarafının Filistin’i imha plânını zor kullanarak devam ettirmesi bekleniyor. 

Şayet Mahmud Abbas plâna “hayır” demekte ısrar ederse, o zaman muhtemelen ABD-İsrail ikilisi Filistin’e “liderlik” etmek üzere kendileriyle işbirliği yapmaya daha yatkın birisini (mesela Muhammed Dahlan gibi) bulma arayışına gireceklerdir.

Türkiye’nin tavrı nettir ve Filistinli kardeşlerinin yanındadır. Zulme rıza gösterilmeyecektir.