Çok gündemli, neredeyse günün her saatinde farklı gündemleri öne çıkan bir ülkeyiz ama biz bugün, 2020’nin son gününde 98 yaşında ölen ünlü Rus casusundan bahsetmek istiyoruz.

Babası Birinci Dünya Harbi’nde İngiltere hesabına savaşa katılmış, aslen İspanyol Yahudisi olan bir İngiliz vatandaşı, annesi ise Hollandalı olan George Blake, 1922'de Rotterdam'da dünyaya gelmiş. İkinci Dünya Savaşı’nda Hollanda’daki direnişe katıldıktan sonra Cebelitarık’a kaçan Blake, kendisini keşfeden İngiliz gizli servisi MI6’nın teklifini kabul ederek istihbarat kadrosuna katılıp soğuk savaş döneminin en popüler ajanı olarak öne çıkmıştı.

Onun çifte ajan olduğu, yani İngiltere gizli servisinde olduğu halde başka ülke hesabına çalıştığı anlaşıldığında İngiltere çok geç kalmıştı. Zira MI6'da İngiltere hesabına çalıştığı zannedilen ama Sovyetler Birliği'ne bilgi verdiği ortaya çıkan Blake ‘suçlamalara göre’ 40’ın üzerinde ajanın ölümüne neden olmuş, CIA ve MI6'nın Doğu Berlin'deki iletişim sistemlerini dinleme çabasının boşa çıkarılmasına sebep olmuştu. Hatta CIA'e çalışan KGB ajanı P. S. Popov'un tutuklanarak idam edilmesinden de o sorumlu tutuluyordu.

Çocukluk adı Behar olan George ise buna karşılık 500'den fazla batılı ajanı ifşa ettiğini kabul etti. Mahkemede Sovyetler Birliği’ne bilgi verdiği iddialarını kabul etti ama ifşa ettiği ajanların hayatını kaybetmesine sebep olduğu suçlamasını reddetti.

Yüzyılın en meşhur çifte ajanı ya da en büyük haini diyebileceğimiz Blake, ilticacı bir Polonyalı istihbarat subayı tarafından ifşa edilerek açığa çıkarıldıktan sonra 1961 yılında Londra'da 42 yıl hapis cezasına çarptırıldı. 1966'da İngiltere’nin Dünya Kupası'nı kazanmasından kısa bir süre sonra, tutulduğu hapishaneden firar eden Blake’in duvara tırmanarak kaçtığı söylense de gerçek yöntem açığa çıkarılamadı. Doğu Berlin’de bir süre kaçak hayatı yaşayan Blake ardından ‘hesabına çalıştığı’ Moskova'ya geçti.

KGB'den albay rütbesiyle emekli maaşı alan Blake Moskova'daki villasında korunaklı bir yaşam sürdü. Rus Devlet Başkanı Vladimir Putin'de 2007'de ünlü casusu Rus Dostluk Nişanı ile ödüllendirdi. Rus Dış İstihbarat Servisi son bir yılda korona virüsten korumak için özel önlem alıp Blake’i Moskova yakınlarında bir kır evinde sakladı. George Blake korumaya alındığı kır evinde yaşlılığa bağlı olarak 2020’nin son günü ölünce Rus televizyon kanalları Moskova'daki askeri töreni canlı yayınladı. Devlet Başkanı Putin katılmadığı törene devasa bir çelek gönderdi.

Blake'in 90'ncı doğum gününde ona, Rusya’daki adıyla, ‘Saygıdeğer Georgiy İvanoviç’ diye hitap eden bir mesaj gönderen Putin, “Siz gerçekten döneminizin güçlü ve profesyonel temsilcilerinden birisiniz. Üstlendiğiniz görevleri ne kadar zor olursa olsun yerine getirdiniz. Siz ve sizin gibi meslektaşlarınızın, dünyada barışın muhafaza edilmesi ve stratejik güç dengelerinin korunması için sonsuz katkılarınız oldu… Size minnettarım ve saygılarımı sunuyorum” demişti.

**

Bir İngiliz ihanetçisi yahut derin bir Rus ajanını durup dururken yazmadık elbette. Malum, Türkiye üzerinde birçok batılı devletin kirli senaryosu var. Devlet bu senaryolara karşı olanca gücüyle mücadele verirken ajanlık faaliyetlerini, hatta ihanet şebekelerini de etkisizleştirme sorumluluğunu yerine getirme gayretindedir. Blake’in hayat öyküsü de bu gayretleri doğru okuma ve anlama yararlı bir örnek olacaktır.

**

SUSUZLUĞA KARŞI TEDBİRLERİ ARTIRMAK LAZIM

Epey bir zaman önce Ankara ziyaretimizde görüştüğümüz dönemin DSİ Genel Müdürü Haydar Koçaker ‘bu yılları işaret ederek’ 2017-2018’den başlayarak ciddi bir kuraklık devresi yaşanacağını söylemişti. Söylediklerine karşı bizde oluşan telaşı görünce de, “Tehlikeyi tespit ettik ve önlemler üzerinde çalışıyoruz. Yağış beklemek başka bir şey; bize düşen, su kaynaklarını doğru kullanmak, vahşi sulamayı ve bilinçsiz su tüketimini israfını önlemektir” demişti.

 Evet, devlet birçok şehirde devasa barajlar, göletler inşa ederek önemli ciddi su rezervi oluşturmaya gayret etti. Ancak israfın önlenmesine yönelik güncel bilgilendirme ve bilinçlendirme çalışmalarına da ihtiyaç olduğu anlaşılıyor. Hassasiyetler göz önünde bulundurularak bu konuda etkin kamu spotları hazırlanıp benzeri materyallerin değerlendirilmesi gerekiyor.

**

AYASOFYA’YA SEVİNENLER VE ÜZÜLENLER!

Hiç kuşku yok ki Ayasofya’nın yeniden Cami hüviyetiyle ibadete açılması 2020 yılının en önemli hadiselerinden biriydi. Ve yine hiç kuşku yok ki İslam Dünyası Ayasofya’nın ibadete açılmasını ‘bir fetih coşkusuyla’ karşılamış, adeta bayram etmiştir. Ve fakat üzülerek söylemek gerekir ki, Ayasofya’dan yükselen ezan sesi, haçlı kalıntısı batılıları ve onların ülkemizdeki uzantılarını rahatsız etmiştir.

Ayasofya’nın ibadete açılması hadisesini ‘yılın, hatta yüzyılın önemli olayları arasında’ saymak olağandır. Ancak bir Müslüman ülkede, hele de tapu sahibi bir ülkenin topraklarında Ayasofya’nın ibadete açılmasını ‘yılın felaketleri listesine yazmak’ en basit ifadeyle ‘sirkatini’ ifşa etmektir.

**

BARETLİ CHP’LİLERİN BARETSİZ TÜRBANLILARI!

CHP’li eski devlet bakanlarından Fikri Sağlar’ın ‘başörtülü hâkimlerin adil olmayacağına yönelik’ ifadeleri geçen haftaya damga vuran önemli hadiseler arasındaydı. İşin doğrusu CHP’nin bu konudaki geleneksel tavrını ‘gençlik üstü nesil’ iyi bilse de, parti yöneticileri son yıllarda ‘oy devşirebilme uğruna’ bu hususta ince takiyye metotları uygulamaktadır. Nitekim Genel başkan Kemal Kılıçdaroğlu konuya ilişkin ‘reddiye’sini bir inşaat mahallinde yaptı. Görüntüde Kılıçdaroğlu dahil herkes baret giymişken, Genel başkanın sağında ve solunda bulunan başörtülü iki hanımın baretlerini ellerinde tutması dikkat çekici bir ayrıntıydı.

**