Prof.Dr. Erdoğan Boz tarafından titiz bir çalışma ile yayına hazırlanan “Yusuf Hakiki Baba Divanı” Aksaray Valiliği tarafından neşredildi. Çeşitli kaynaklarda Baba Yusuf, Yusuf Hakiki Baba, Baba Yusuf Hakiki, Şeyh Yusuf, Hakiki Yusuf gibi isimlerle adı kayıtlara geçen bir güzel insanın söz sermayesinin bir bölüğü, çevriyazılı metin olarak yayımlandı. Yusuf Hakiki Baba Divanı kitabının kapağı dâhil büyük bir özenle hazırlanmış. Kitap büyük boy ve birinci hamura kâğıda basılmış tamı tamına 864 sayfa. Önce kitabının yazarını kısaca tanıyalım. 1962 yılında Eskişehir’de doğan Erdoğan Boz, 1985 yılında Selçuk Üniversitesi Eğitim Fakültesi Türk Dili ve Edebiyat bölümünden mezun oldu. Boz, “Hakiki Divanı (Çeviri yazılı Metin, Dil İncelemesi ve Dizin) adlı tezi ile dil doktoru unvanını aldı. 1997 yılında yardımcı doçent, 2003 yılında doçent ve 2008 yılında profesör oldu. Prof. Dr. Erdoğan Boz, 2009’dan beri Eskişehir Osmangazi Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Türk Dili ve Edebiyat Bölüm başkanlığı ve Yunus Emre Araştırma Merkezi Müdürlüğü görevini yürütmektedir. Evli ve üç çocuk babasıdır. Yusuf Hakiki Baba Divanı kitabını Aksaray Valisi Orhan Alimoğlu şu güzel cümlelerle takdim ediyor: “Aksaray vilayetimiz, tarih boyunca, daima ilim, kültür merkezi olmuştur. Günümüzde de huzurlu, düzenli, verimli ve hızlı gelişen illerimizden birisidir. Devlet adamlarımızın biraz vasıflarından birisi de ilim adamlarını kılavuz ve danışman-müşavir edinmesidir. Somuncu Baba’nın talebesi Hacı Bayram-ı Veli tarafından yetiştirilen Yusuf Hakiki Baba, halka kendisini sevdirmesinden dolayı olsa gerek, Güzel Baba diye de anılmaktadır. Aksaray’da metfundur. Böylesine güzel eserin kültür-edebiyat âlemine faydalı olmasını dilerim.” Eserin önsüz bölümünde kitabı hazırlayan Prof.Dr.Erdoğan Boz, on yılı aşan bir zamanda yorucu bir çalışmanın neticesinde eserin ortaya çıktığını ve bu kitabın Tasavvuf Edebiyatımız açısından büyük önem taşıdığı belirtiyor. Profesör Boz; “Somuncu baba adıyla meşhur Şeyh Hamid-i Veli’nin (H.815/M.1412) oğlu olan Hakiki Yusuf, başta olmak üzere büyük din ulularından aldığı tasavvuf dersleriyle şeyhlik makamına kadar yükselmiş, bu arada yazdığı eserleriyle de sahip olduğu tasavvuf düşüncesini geniş halk kitlelerine yaymak istemiştir. Din ilimleri yanında güçlü bir Arapça ve Farsça bilgisine sahip olan Hakiki Yusuf’un eserlerinde geniş bir birikim göze çarpmaktadır. Eser üzerinde daha önce gerçekleştirdiğimiz dil incelemesi, buraya ilave edilmedi, ancak söz konusu dil incelemesinin ve dizinin 2.ciltte yayınlanmasına karar verildi.” Evet, böylesine kapsamlı ve itina ile hazırlanmış eseri Türk fikir, kültür ve edebiyat dünyasına takdim ettiği için Prof.Dr. Erdoğan Boz’u tebrik ediyorum. Kitabın basımında büyük özen gösteren ve masraftan kaçınmayan Aksaray Valisi Orhan Alimoğlu başta olmak üzere, İl Özel İdare ve Kültür Turizm Müdürlüğü mensuplarını da ayrı ayrı kutluyorum. Bendeniz Aksaray’a bağlı Ortaköy ilçesindenim. Ortaköy’e genellikle Kırşehir tarafından gittiğim için doğrusu Aksaray’a aynı sıklıkta gidemiyorum. Ancak her ne zaman Aksaray’a yolum düşse genellikle Somuncu Baba türbesini ziyaret etmeden geçmem. Hakiki Yusuf Baba’yı ise bir-iki kez ziyaret ettiğimi hatırlıyorum. Ancak hakkında bu kitaptan önce çok fazla bilgiye sahip değildim. Artık bundan böyle Aksaray’a gittiğimde Somuncu Baba’nın yanı sıra Yusuf Hakiki Baba’nın da türbesini ziyaret etmem gerekiyor. Anadolu’muzun her tarafını erenler saklı. Yani ermişler, dervişler, âlimler ve irfan sahipleri yatıyor. Aslında bizleri yaşatan birazda ölülerimiz değil mi? Yani dirileri yaşatan ölüler değil mi? Bu nedenle bizler toplum olarak mezarlarımızla iç içe yaşarız. Her zaman ölümü hatırlatan mezarlarımız. Ölümü hatırlamak insanı kötülük yapmaktan alıkoyduğu gibi iyilik yapmaya teşvik ediyor adeta. Kitabın bu haliyle bilimsel formatta yayınlanmasıyla birlikte eserin bazı parçaları daha küçük kitaplar halinde ve bugün okuyucunun anlayacağı şekilde sadecileştirilerek yayınlanırsa daha fazla halk kitlelere ulaşır diye düşünüyorum. Yani bir Mesnevi’de olduğu gibi kitabın bazı yerleri yazar tarafından ayrı bir kitap olarak dersler şeklinde yorumlanırsa daha çok insan yararlanır. Ama bu haliyle yayınlaması tarihe ışık tutacak ve bilim dünyasına son derece faydalı olacağına inanıyorum. Kitaptan birkaç beyit: (Nazire der-nasihat) “Ehl-i gaflet ger iderse izzi-i dünyaya heves Ehl-i taat hem ide Firdevs-i alaya heves Her neme özine layık nesneye ragıb olur Bülbülü gülzar u cife oldı kargaya heves ….. Eyledi ışk hakikiyi canları ser-mest ezel Mey-perest itmezden öndin sükr-i sahbaya heves” Tarih, sanat ve edebiyat bir milletin kimliğidir… Aynaya düşen resmidir… Çizgileri, renkleri ve desenleridir… Bir millet, ‘kendi yürüyüşünü terk etmeden…’ çağdaş medeniyet yolculuğunda yerini mutlaka güçlendirecek politikalar üretmelidir. Bir kıvılcımın nasıl gönüllerde büyük bir yangına sebep olduğunu; bir sesin giderek büyük bir çığlığa dönüştüğünü; pınarların, çayların, derelerin bir büyük nehir olacağını ve o nehrin ummana doğru akışını haşyetle göreceksiniz!.Aksaray Ulu Cami’nin içinde bunları düşünerek kısa bir tefekkür ettiğinizde şehre 600 kusur yıldan beri damgasını vuran Somuncu Baba’yı ve Yusuf Hakiki Baba’yı o şehrin manevi mimarı olarak görebilir ve düşünce sonrası şu fikirler hatırınıza gelebilir: İnsanlık tarihinin şahit olduğu en uzun, en canlı, en kalıcı; insan merkezli adilane bir çark öylesine dönmeye başlar ki; tarihin en büyük eserleri verilir!. Sanatta, Edebiyatta, Musikide, Mimarlıkta, İlimde; zirvelere doğru adımlar atılır!. Şurası bir gerçek ki, gün olmuş zirveye taşınan koca bir imparatorluk; bütün müesseseleriyle kendi içerisinden İlimde, sanatta, mimaride, edebiyatta yıldızlarını; büyük devlet adamları, ilim ve irfan eserlerini çıkarmıştır. Diyerbekir, Elaziz, Aksaray, Karaman, Konya, Edirne, Bursa, İznik ve İstanbul bu ihtişamın canlı hatıralarıyla asrımızın cazibe merkezleri durumundadır. Tarihte, bir milletin hafızası vardır. İnsanlığa huzur ve mutluluk veren edebi hatıraları vardır. Ders ve ibret şahikaları vardır. Yunus’tan Şeyh Galibe… Mevlana’dan Hacı Bektaşı Veli’ye.. Somuncu Baba’dan Yusuf Hakiki’ye… Baki’den Nedim’e.. Dede Efendi’den Itri’ye.. Ebusuut’tan, Ahmet Cevdet Paşa’ya… Halkalar birbirlerine öylesine ilintili olarak gelmiştir ki, her dönemin bir ayrı güzelliği ve de, her dönemin kendisine tarihi yorumları sizlerde tarih şuurunu artıracaktır!.. İbret ve ders alana ne mutlu… Bütün bunları düşündürdüğü ve kültür ve edebiyat dünyamıza “Yusuf Hakiki Baba Divanı’nı kazandırdığı için başta Erdoğan Boz’a ve Aksaray Valisi Orhan Alimoğlu olmak üzere emeği geçen herkesi tebrik ediyor, bu ve benzeri çalışmaların diğer vilayetlerimiz içinde örnek olması diliyorum.