Prof. Dr. Fetullah Arık, Meke Gölü'nün iki evreli bir volkanik patlamayla meydana geldiğini ve 'Dünyanın nazar boncuğu' olarak nitelenen önemli bir jeolojik miras alanı olduğunu belirtti. Prof. Dr. Arık, birinci evrede dışarıdaki büyük kraterin, daha sonrada günümüzden yaklaşık 8 bin yıl önce meydana gelen ikinci evredeki patlamayla birlikte her iki krater arasındaki alanın suyla dolup, dünyanın en güzel manzaralarından birine sahip olan Meke Gölü’nün oluştuğunu söyledi.

'2000'Lİ YILLARINDAN BAŞINDA KURUMAYA BAŞLADI'

Prof. Dr. Arık, Meke Gölü'nün 2000'li yılların başlarından itibaren kurumaya başladığını hatırlatarak, şunları söyledi:

''Meke Gölü'nün özellikle 2000'li yıllardan sonra suları çekilmiş ve günümüzde sadece kış yağışlarıyla biriken suların yaz ortasında kurumasıyla birlikte sadece tuzla kaplı bir alan olarak karşımıza çıkmaktadır. Meke Gölü'ndeki bu yeraltı suyunun çekilmesinin temel nedeni, içinde olduğumuz kurak dönem ve aşırı yeraltı suyu kullanımı olarak söyleyebiliriz. Kuraklık ve meteorolojik şartları kontrol etme şansımız zayıf. Çünkü bölgedeki yağış ortalaması Türkiye ortalamasının yarısından daha az. Türkiye ortalaması 640 milimetre iken bu bölgede 250 milimetreye kadar düşüyor. Bu yağışı artıramayacağımıza göre yeraltı su kullanımının kontrol edilmesi gerekiyor.''

'YERALTI SUYU HER YIL AZALIYOR'

Yeraltı su seviyesinin her yıl azaldığını ifade eden Prof. Dr. Arık, ''Özellikle 2000'li yıllardan sonra tarımsal sulamada aşırı yeraltı suyu kullanımı kontrolsüz ve kaçak kuyuların yoğun bir şekilde olması nedeniyle Meke'de ve çevresindeki sulak alanların birçoğunda kurumalar meydana geldi. Yeraltı suları her yıl birkaç metre düşmekteyken, 2015'ten sonra birkaç metrenin de ötesine geçmiş ve 5-6 metreler seviyesine gelmiştir. Meke Gölü'nün bu eşsiz manzarasının kurtarılabilmesi için kuraklığı kontrol etme şansımız olmadığından bizim kontrol edebileceğimiz bir şey var o da yeraltı suyu kullanımıdır'' diye konuştu.

'KAÇAK KUYULAR KONTROLE ALINMALI'

Prof. Dr. Arık, kaçak kuyuların kontrol altına alınması gerektiğini belirterek, ''Bu nedenle bölgede açılmış olan kaçak kuyuların mutlaka kontrol altına alınması gerekiyor. Bu süreçte hem Devlet Su İşlerimize hem vatandaşlara hem de elektrik dağıtım şirketlerine büyük görevler düşüyor. Tabi ki bölgedeki tarımsal sulama da çok su tüketen bitkilerin üretimi ciddi bir sorun olarak karşımıza çıkıyor. Vatandaşın oldukça karlı olan çok su tüketen bitkilerden mısırdan, yoncadır, ayçiçeği, pancar ve diğer bitkilerin üretimi önemli. Bölgede bu şekilde su kullanmaya devam edersek tarımı daha ilerlere taşımamız oldukça zor görülüyor. Sürdürülebilir bir tarım için bizim yeraltı suyunu mutlaka kontrollü bir şekilde kullanmamız gerekiyor. Bu nedenle havza bazında teşvik modelleri geliştirilerek daha az su tüketen bitkilerden buğday, tahıl, arpa gibi bitkilere yönenilmesi ve bunların teşvik edilmesiyle de belki de çok su tüketen bitkilerin üretimi kendiliğinden sonlanacaktır. Bu bitkilerin ekilmesiyle birlikte bu bölgede önemli bir yeraltı suyu kazanımı meydana gelmiş olacaktır'' dedi.

HAYVANCILIKTA DEĞİŞİM

Prof. Dr. Arık, hayvancılıkta da değişiklikler yapılması gerektiğini belirterek, ''Ayrıca bölgedeki hayvancılık modelinin de gözden geçirilmesinde fayda var. Çünkü geçmişten bu yana küçükbaş hayvancılık ve koyunla ilgili faaliyetler gerçekleştirilirken, son yıllarda oldukça büyük organize büyükbaş hayvan çiftlikleri oluşturuldu. Bu büyükbaş hayvan çiftliklerinde sadece içme suyu ihtiyacı değil, aynı büyükbaş hayvanların beslenmesi için gerekli olan yonca gibi bitkilerin üretilmesiyle birlikte yeraltı suyu kullanımı da ciddi bir şekilde artmıştır. Dolayısıyla bölgede yapılması gereken en önemli çalışma yeraltı suyu kullanımının kontrol altına alınabilmesi için tarımsal modelle oturup hep beraber bir çözüm üretmemiz gerekiyor'' şeklinde konuştu.