Bereketli toprakların bulunduğu Amik Ovası'nın büyük bir bölümünün su ihtiyacını karşılayan Yarseli Barajı'ndaki su seviyesi, Türkiye'nin birçok kentinde etkisini gösteren kuraklıkla birlikte düştü. Baraj havzasında adacıklar oluştu. Üreticiler, kuraklığın getireceği sonuçlardan dolayı, ürün yelpazesinde değişikliğe gideceklerini kaydetti.

Antakya Ziraat Odası Başkanı Mehmet Muzaffer Okay, gelinen son noktanın iç açıcı olmadığını belirtti. Dünyada devam eden kuraklığın etkisini görmeye başladıklarını söyleyen Okay, “Çiftçimize bu konuda büyük görev düşüyor. Acil şekilde vahşi sulamadan vazgeçip, damlama veya yağmurlama sistemlerini kullanmaları gerekiyor. Ürün çeşitlerimizin de suyu daha az isteyen çeşitler olması önem arz etmektedir. Önümüzdeki 2022 yılında en büyük korkumuz, barajların yeterli suyu almaması, yeterli yağışların olmamasıdır. Böyle bir durum ile karşı karşıya kalırsak çiftçimiz ve ülkemiz bundan çok mağduriyet görecek. Onun için şu anda Devlet Şu İşleri’nin (DSİ) en büyük önceliği, mevcut bitmiş olan barajların elden geçirilerek eksiklerinin tamamlanması, çiftçinin ve ülkenin hizmetine sunulmasıdır” dedi.

'BARAJIN TAM KAPASİTE DOLU OLMASI GEREK'

Hatay’daki barajların tam anlamıyla randımanlı çalışmaya başlamasıyla, ovada 585 bin dönüm arazinin sulanmasını beklediklerini söyleyen Okay, “Buna istinaden daha önceden yapılmış olan mevcut barajlarımız var. Bunlardan biri de Yarseli Sulama Birliği'ne ait olan Yarseli Sulama Barajı. Elektrik enerjisinin çok pahalı olması sebebiyle maalesef baraj, 50 milyon metreküp suyu tamamladıktan sonra üzerindeki kapasitesini tam olarak dolduramıyor. Bundan dolayı çiftçilerimiz zaman zaman sıkıntı yaşıyor. Oysa bu kuraklığın devam edeceğini öngördüğümüz için barajın tam kapasite dolu olması gerek" dedi.

'SUYU DAHA AZ KULLANAN SULAMA YÖNTEMLERİNE İHTİYAÇ DUYMAKTAYIZ'

Hatay Mustafa Kemal Üniversitesi Ziraat Fakültesi Biyosistem Mühendisliği Ana Bilim Dalı başkanı Prof. Dr. Berkant Ödemiş, küresel anlamda karbon emisyonlarının, dünya atmosferinde hızla yayılmasıyla beraber ortaya çıkan sorunun bir süre sonra özellikle atmosferdeki ısının artmasına, ısının artmasıyla beraber de bölgesel olarak bazı noktalarda yağış miktarlarının hızla azalmasına neden olduğunu söyledi. Ödemiş, “Dünya genelinde baktığımız zaman kişi başına düşen su tüketimi 800 metreküp civarında ve her yıl nüfusun 80 milyon arttığını düşünecek olursak, her yıl yaklaşık 64 kilometreküplük suya ihtiyaç var. Su ile ilgili planlamalarda, suyu daha az kullanan sulama yöntemlerine, tasarruflu sistemlere her türlü teknolojiye ihtiyaç duymaktayız” ifadelerini kullandı.

'YENİLENEBİLİR ENERJİ KAYNAKLARINA YÖNELMEMİZ LAZIM'

Türkiye’de suyun yüzde 75'ini kullanan tarım sektörünün disipline edilmesi gerektiğini dile getiren Ödemiş, şöyle konuştu:

“Türkiye yılda 54 milyar metreküp su kullanır. Bunun 40 milyar metreküpünü tarımda, 7 milyar metreküpünü içme ve kullanma suyu olarak evlerimizde kullanırız. 7 metreküp civarındaki suyu da sanayide kullanmaktayız. Dolayısıyla tarım gibi büyük bir sektörü disipline etmediğimiz sürece, daha az su kullanan sulama stratejilerine geçmediğimiz sürece, su kaynakları ile ilgili bir planlama yapmamız şu anda çok mümkün gözükmüyor. Şimdi genel olarak baktığımızda iklim değişikliğinin yarattığı etkilerden en önemlisi su kaynakları ama aynı zamanda bazı bölgelerde de önemli ölçüde sellere neden olmaktadır. Biz bunu gelecek yıllarda çok şiddetli bir şekilde yaşayacağız. Onun için öncelikle bizim küresel anlamda karbon emisyonlarını artıran başta fosil yakıtları olmak üzere, birtakım enerji kaynaklarında yeniden dönüşüme gitmemiz lazım. Özellikle yenilenebilir enerji kaynaklarına yönelmemiz lazım.”