Yurt-kur ve Öğrenci evleri namus üzerinden yeniden yapılandırılıyor!

Abone Ol
Kaç haftadır aklımda namus üzerine bir yazı yazmak geçiyordu. Nasıl yapsam diye düşünürken Kredi Yurtlar Kurumu ile öğrenci evlerine yapılan muhafazakar eril baskı bana yardımcı oldu. Öncelikle Kredi Yurtlar kurumu hakkında açıklama yapmak istiyorum. Üniversitede okurken 3 yılını Yurt-Kur’da geçiren biri olarak en doğru bilgiyi verebileceğimi söyleyebilirim. Yurt-kur’larda hiçbir zaman kızlı erkekli kalınmamaktadır. Yurt-kur’ ların dizaynı aynı bahçe içinde ayrı binalarda kız öğrenci ve erkek öğrenci yurdu olarak yapılmıştır. Genelde ortada bir yemekhane vardır. Ve orada sabah kahvaltı ya da akşam yemek saatlerinde erkek ve kız öğrenciler biraraya gelirler. Şimdi ise yapılmak istenen kız ve erkek öğrenci yurtlarının aynı bahçede olmalarını dahi engellemektir.Yani mevzu erkek öğrenciler ile kız öğrencilerin birbirlerini kantinlerde ya da yemekhanelerde görmelerinin önüne geçmektir.  Adeta cadı avcılığıdır! Şunu sormak istiyorum yemekhane ve kantinlerde birşeyler yeme- içmenin ve sohbet etmenin dışında ne yapılabilir? Daha başka ne olabilir?

Bizler öğrenci yurtlarında ailelerimizden uzakta her zaman birbirimize sahip çıktık. Sürekli birarada bulunmanın güvenini yaşadık. Arkadaşlık ilişkilerimiz halen daha sürmektedir. Bunun nesi ters? Neresi namussuzca?

Bu birinci konumuzdu. Gelelim ikinci konumuz olan öğrenci evlerine… “ Öğrenci evlerinde ne olduğu belli değil, türlü türlü şeyler oluyor, aileler feryat figan ediyor. Komşular burası ne tür bir eve döndü diyor” sözlerini ne yazık ki son derece basit ve yerel seçimler öncesi muhafazakar kesimin oylarını almaya yönelik olduğunu görebiliriz. Her nedense o komşular evlerini “nasıl olsa öğrenci” diye yaklaşık iki katına kiraya vermeyi biliyorlar. Yine aynı komşular erkek çocuklarının evlerine kız arkadaşlarını misafir ettiklerinde bıyık altından gülmeyi, arkadaş sohbetlerinde bunu bir gurur kaynağı olarak sunmayı ihmal etmiyorlar. Ayrıca muhafazakar aileler çocuklarının üzerindeki maddi ve manevi baskıyı kullanarak onları bulundukları ilin dışında okumalarını engelleyebilirler. 4+4+4 sistemi sayesinde okula göndermeyebilirler. Böylece namus kontrolünü evlerinde yapabilirler. Bunun haricinde öğrenci evlerinde kalan 18 yaşını geçmiş bireylerin temel hak ve özgürlükleri Anayasa ile koruma altına alınmıştır. Kişinin özel hayatı ve konut dokunulmazlığı Anayasa’daki “temel haklar” arasındadır.

Başbakan’ın sözlerini emir kabul eden bir valinin uygulamaları ise ancak ve ancak hukuk dışı olacaktır. Ama merak etmeyelim yakında bunun da bir çözümü bulunur. Benim artık bu konuda bir şüphem kalmamıştır. Sırf  “bu gençler evlerde neler yapıyorlar?” merakı yüzünden üniversite öğrencilerine evlilik kredisi bile çıkarılmaktadır. Nihayet Cinselliğimiz devlet eliyle yeniden organize edilmekte, kurallara bağlanmaktadır.

Ne yazık ki; kız öğrencilerin namusunu bu kadar önemseyen hükümetimiz ustalık dönemi olmasına rağmen 18 yaşını doldurduğu için sosyal hizmetler kurumundan salıverilen kız ve erkek çocuklarının peşine düşmemiştir.

Yüzlerce genç kız, tecavüze ve cinsel istismara uğramaktadır. Yine bir  o kadar erkek çocuk uyuşturucu ve madde bağımlısı olmuş hırsızlık ve gasp suçlarına bulaşmıştır. Üstelik onların feryat figan eden aileleri de yoktur…

Yine aynı zihniyetin eril güçleri çok eşli olmayı da çocuk yaştaki kızlarla evlenmeyi de helal saymaktadırlar.

Unutulmamalıdır ki; Hükümet kendi tabanının oylarına sahip çıkmaya çalışırken kararsızların, ve kendisine emanet oy verenlerin tepkisini toplamakta ve tabiri caizse itici gelmektedir.

 

Ve böyle giderse yerel seçimlerde bunun sonuçları çok net görülebilir. Bir zamanlar üşengeçlikten oy vermeyen gençlik son uygulamalardan sonra sandığa adeta koşacaktır. Bu durumda kimse yerinden emin olmamalı, nasıl olsa… mantığıyla hareket etmemelidir…