Değerli Okuyucular,

Bu hafta yazıma nasıl başlayacağımı bilemiyorum. Son günlerde yani 31 Ekim günü saatler 14: 50' yı gösterirken Türkiye'nin büyük şehirlerinden biri olan merkez üssü İzmir'de bir an hayat durdu. Evet hayat durdu diyorum çünkü vücudumuzun tüm organlarını harekete geçiren o avucumuzun içine sığdırabileceğimiz o minik kalplerimiz bir an durdu. Sonradan yaşayanlar kalplerinin atışını hissettiler, bazıları direnmeye çalıştı yeter ki bu hayatta bir nefes alsınlar diye... Kimi enkaz altından o moloz beton yığınları arasında can verdiler.

Yıllardır Türkiye'nin bir deprem bölgesi olduğunu söyler durur insanlar. Ve şimdiye kadar Türkiye'de olan depremleri bildiğimiz halde maalesef çözümler ürettilmemektedir. Evet Allah Teâlâ ne zaman isterse bir afet verir, fakat bunun yanında alınacak tedbirler kul elinde değil mi? Depreme dayanıksız ve hemen ufak bir sarsıntı da çökecek evlerin ve göklere çıkarılan binaların kontrolü elimizde değil mi? Bile bile bu binalar da insanların oturmasına izin veriliyor. Yazık! Şimdi giden canların hesabını kim verecek? Yada kimler verecek? 

Bakın sizlere burada Türkiye'de şimdiye kadar olan bir kaç büyük depremi hatırlatmak isterim. Çok oldu da yanlız bir kaç büyüğünden bahsetmek istiyorum.

1939- Erzincan Depremi (32.962 ölü)

1942- Niksar Depremi ( 3000 ölü)

1943- Kastamonu- Tosya Depremi (4000 ölü)

1944-Bolu- Gerede Depremi (3959 ölü)

1966-Muş- Varto Depremi (2.394 ölü)

1975- Bingöl Depremi ( 875 ölü)

1975-Lice Depremi ( 2385 ölü)

1976- Çıldıran Depremi (3840 ölü)

1983-Erzurum Depremi(1115 ölü)

1999 Gölcük Depremi ( 17.480 ölü)

1999-Düzce Depremi (845 ölü)

2011- Van Depremi (604 ölü)

Bunlar yanlız fazla can kaybı olan depremler ve en son 2020 yılında yani bu içinde bulunduğumuz yılda Malatya'da, Elazığ'da ve daha sayamadığımız binlerce deprem oluşunun insanlar tarafından hissedilmesi... Peki bu depremlere karşı hangi önlemler alındı ve alınıyor? Yanlız ilkokulda çocuklara verilen "deprem anında nerelere saklanabiliriz?" dersinden başka ne verildi acaba? Hangi çürük binada oturulmaz, yada konutlar yapılırken depreme dayanıklı olup olmadığı belediyeler tarafından kontrol ediliyor mu? 

Tabiki bu saydıklarım olmuş olsaydı acaba 6 nokta şiddetinde olan depremler de kaç bina çökerdi? Yukarıda saymış olduğum depremlerin hemen hepsinin 6. 6 veya 6.9 şiddetinde olmuş depremler. Deprem anında telaşlar başlar, fakat sonrası unutulur gider. Hep böyle olmadımı? İzmir depremi de birgün unutulur. Unutulur fakat insanda bırakılan yaralar unutulur mu? Kimi annesini, kimi daha süt bebesini, kimi babasını, kimi de eşini, dostunu, kimi de can akrabasını kaybetti. Bilmeyen için kolay, fakat o acıları yüreğinde yaşayanlara git sor... "Acı" nedir diye...

"Acı" tarifi olmayan bir yol. Belki normal hayatında köpeklerden korkan fakat beton yığınları arasında can ağrısında bir an önce kurtulmak isteyen bir can" siz köpekleri salın ben kedi sesi çıkarayım" diyen Buse. Belki 65 saat sonra küçük bir bedenin kocaman beton yığınları arasında verdiği bir hayat mücadelesinin adıdır minik Elif. Ve sessizce karton yığını gibi üst üste yığılmış moloz betonlar arasında Allah(c.c) tarafında derin bir uykuya dalmış ve kurtarılma çalışması anında uyanan küçük kızımız Ayda. 

Evet, mucize diyoruz bunlara. Çünkü Allah Teâlâ öldürmeyen vakti gelmeyen her kulunu bir şekilde korur ve gözetler. İşte beton yığınları arasında hayata tutunan her insanımızı Allah Teâlâ kollayıp korumuştur. Bundan sonra inşallah deprem tedbirleri alınır ve artık can kaybının olmadığı bir süreci yaşamak isteriz. İnsanlarımızın yaşaması devletin yaşamasıdır. Bununla birlikte Şeyh Edebali'nin Osman Gazi' ye söylemiş olduğu bir sözü hatırlatmak isterim.

"İnsanı yaşat ki devlet yaşasın." diyerek Şeyh Edebali; Devlet ve insan ilişkilerine vurgu yapmıştır. Umarım insanların ne kadar değerli bir varlık olduğunun bilincine varırız.

Yazımın sonunda tüm İzmirli kardeşlerimize geçmiş olsun diyorum, ölenlere Allah rahmet eylesin,kalanlara Allah Teâlâ sabır ihsan etsin. Bilsinler ki kalplerimiz onlarla durdu, onlarla tekrar hayatta tutundu. Allah bir kez daha böyle acıları memleketimize yaşatmasın inşallah...

Allah'a emanet olun.