Sovyetler Birliği’nden  Rusya Federasyonu’na  ve oradan da PUTİN  Rusya’sına kronolojik olarak yolculuğa  devam  ederken   Ermenistan’daki  yansımalarını  masaya yatırabiliriz  artık!.. 

SSCB 1991 yılında dağılıyor!  Dağıtanı belli,  AB-D!…Yani batı!  

Sebebi ne derseniz?  Tek kutuplu bir dünyadan  evrene   hükmetmek!..

O sıralar Putin’in pek  esamisi okunmuyor. 

 Sovyetler Birliği döneminde gizli servisin  KGB  olan  adı,  Rusya Federasyonu  döneminde Rusya  Federal Güvenlik Servisi’ne  (FSB) dönüşüyor.   Putin  ise  1998-1999 yıllarında  bu kurumun başkanı oluyor.   

Sessiz ve derinden  emin adımlarla giden bir liderin doğum tarihidir, 1999 yılı!.

Aynı zamanda bu yıl ,  Rusya’nın  baş aşağı giden  makus talihinin   değişeceğini   işaret eden bir milattır da!. 

Rusya’nın  dağılmasını fırsat bilen Ermenistan’ın ise   hayatta kalmak adına   tek bir şansı vardır artık! 

Batıyla yakın temasta bulunmak , ve  yine aklını işlevsiz bırakan  bir ülke gibi  batıdan medet ummak!.. Her zaman olduğu gibi  yıllarca Emperyalistlerin oyununa  gelen,  adeta ‘aldatılmayı  yaşam felsefesi yapan’   bir Ermenistan  vardır yine sahnede!...

Kısaca, 19 yüzyıldan bu yana 200 yıldır sürekli aldatılıyorlar.  Hıristiyan olmaları ve  batıyla ortak kimlikte buluşmaları  bile   batının yanlarında   olacağı anlamı taşımadığını  bir türlü bilemiyorlar.   

Gelişmesi/kalkınması  engellenmiş  ülkeler,   - bizde dahil miyiz bilemedim!-   Emperyalist devletlerle (AB-D)  işbirliği yapmanın  yegane şartının   en iyimser haliyle üç koyup bir almak olduğunu  hala idrak edemiyorlar! 

Dünya hakiminin  değişmeyen yasasıdır,  bir umutla  tekrar doğmaya çalışan çelimsizleri MIHLAMAK!. 

Başka bir benzetmeyle belirtecek olursak ; maalesef  kan emiciler  nezdinde , küçük devletlerin(!)  değişmeyen  alın yazısıdır  bu  ilke!

Şimdi de Ermenistan ve Rusya’nın  1991-2020  arası  kronolojik seyrini  belirleyebiliriz  artık.  

Önce, 1991 yılında SSCB'nin dağılmasıyla birlikte üye olan devletler, kapitalizmi reddeden sosyalist rejimden,  yürütme organının  yasama organınca  denetlendiği Demokratik Yönetim Sistemi’ne  geçmiş oldu. Bu da, dünyanın iki bloklu yapısının  siyasal bakımdan  ortadan kalktığı  anlamı taşıyor.  Sovyetler Birliği’nin askeri kanadı olan  Varşova Paktı’ da aynı tarihlerde dağıldığı için  savaş sonrası Avrupa'sının iki kutuplu yapısı askeri bakımdan da tarihe karışmış oldu.

1990 yılında  NATO ve Sovyetler Birliği  arasında imzalanan Avrupa Konvansiyonel  Silahlı Kuvvetler Anlaşması (AKKA), guruplar arası   iki yıl gibi  yoğun çalışmayla 1992 yılında  resmen yürürlüğe girdi. 

Bu da  Avrupa  ve  doğu bloğu arasında  belirli askeri azaltmaları zorunlu  kılan  ve yaptırım gücü  yüksek olan   anlaşmanın  imzalanmış olduğuna işaret ediyordu. 

 Bu anlaşmanın hedefi  ise:  Doğu ve Batı çatışmasının  sona ermesi öncesinde  tarafların beklenmedik  bir saldırı başlatma  girişimini  ortadan kaldırmaktı. Bu anlaşma ile,  taraf ülkelerden birinin  topraklarına  rızası dışında  yabancı güçlerin  asker sokamayacağı  açıkça  belirleniyordu.  

Rusya  başlarda  AKKA anlaşmasının tüm hükümlerini yerine getirerek parlamentosunda onaylatmıştı.

 Batılı ülkeler ise anlaşmayı meclislerinden geçirmediği  ve NATO'nun genişlemesi gibi farklı gerekçeleri kullanarak Rusya sınırı yakınına askeri varlığını arttırma adımları atmaya devam etti. 

 İşin en hassas  noktası da buydu. Rusya,  AB-D’ in kendi coğrafyasında nefesini hissetmek istemiyor!

Tek kutuplu dünyaya hakim olanın  ‘ vurup arkasına bakmadığı’  bu dönemde Varşova paktı  bloğu dağıldığı halde  batının (NATO)  silahlı gücü  aralıksız faaliyetini sürdürmektedir artık!. 

Tek kutuplu dünyanın lideri olmak da zaten böyle bir şeydir. 

Dünyanın  yönetimindeki  dengesizlik   Rusya’nın dikkatinden kaçmamıştır!. Ancak    anlaşma şartlarını elinin tersiyle itecek olan dünya devine    müdahale  edecek gücü  de kendinde  bulamamaktadır, o tarihlerde!.. 

Hal böyle olunca   batı tarafından önce Ermenistan devlet başkanlığına   Levon Ter Petrosyan   geçiriliyor!  Kim bu Petrosyan?  Ermenistan’ın  batı yanlısı lideri. 1991 yılında aldığı devlet başkanlığı görevini,  1998 yılına kadar batıyla ilişkilerini yüksek düzeyde tutarak  yönetiyor. 

Bu arada  Rusya cephesinde ise  durum içler acısıdır!. Rusya   Gorbaçov (1985-1991)  ve Boris Yeltsin (1991-1999) gibi,  -reform yapmak isteyip de ipleri ellerinden kaçıran- liderlerle   debelenip duruyor ve başarısızlığa başarısızlık katıyordu.!