Batılı devletlerin şımarık maşası Yunanistan, içinde bulunduğu ekonomik buhran sebebiyle, yine batılı devletlerin himayesiyle işgalci olduğu Türkiye kara sınırındaki altı adayı satışa çıkardı. Çok değil, daha Koronavirüs salgını öncesinde Akdeniz açıklarına Türkiye’nin arama faaliyetlerini önlemeye yönelik taciz ve tahrikler icra eden huysuz komşunun bu yöntemle yeni bir tehdit senaryosunu uygulama peşinde olması kuvvetle muhtemeldir. Zira Rinia, Aziz Athanasios, Trinity, Nissos Makri, Kato Antikeri ve Strogillo Adalarının satılacağı duyurulurken,  alıcının milliyetinin önem teşkil etmediğinin ifade edilmesi dikkat çekiyor.

Karadeniz’de Ukrayna topraklarına girerek mevzilenen modern haçlılar Asya kara sınırlarımızda Ermenistan’ı ve güney sınırlarımızda PKK başta olmak üzere terör örgütlerini destekleyerek kuşatma uygulama gayretinde görünüyordu. Anlaşılan, Akdeniz’de Yunanistan-Fransa işbirliğiyle sürdürülen faaliyetlerden sonuç alınamayınca adaların satışı yöntemiyle ekonomi ve silah gücü olan, üstelik bölge üzerinde kirli hayaller kuran baronlarla bir hamle planlanıyor. 2021 yılı içerisinde pek çok borcunu ödemek durumunda olan Yunanistan’ın bu borçlara karşılık adaları devretme ihtimali de söz konusu olabilir. Bu hamleye karşılık Türkiye’nin vaziyeti tetkik edip milli güvenlik için gerekli önlemleri alması gerekiyor. Tabi muhalefetinde “Adamın malı değil mi atar da satar da” dememesi ve adaların Türkiye’nin hakkı olduğunu savunacak argümanlar ortaya koyulması gerekiyor.

**

CHP TEHDİT ETMEKTEN FAZLASINI YAPIYOR!

Yol deyince sadece stablize zeminler aklına gelenlerin ve hizmet deyince sadece heykel yapmayı murad edenlerin hava yolu, demir yolu, denizi yolu gibi tanımlardan uzak olmasını anlamak mümkündür. Fakat Dünyanın en stratejik bölgesindeki Türkiye’yi yönetmeye talip olan siyasi şahsiyetlerin ulaşım kavramlarına çok yakın olmaları gerekiyor. İstanbul’a Avrupa’nın en büyük havalimanı inşa edilirken “yaptırmayız” diye ayağa fırlayanların, inşa edilen köprülere muhalefet edenlerin, yüksek hızlı tren rayları döşenirken vatandaşın karşısına geçip “Hızlı Tren göçü hızlandırmaktan başka bir işe yaramaz” diyenlerin, çağı anladıklarını düşünmek mümkün değil.

Burnumuzun dibindeki Yunanistan 1893'te Korint Körfezini Saronik Körfezi ile bağlayan Korint Kanalını inşa ederken, Amerika 1920'de Panama Kanalını yaparak Atlantik Okyanusu ile Pasifik Okyanusunu birbirine bağlarken, Almanya 1895’de Kiel Kanalı'nı yapıp Kuzey Denizi ile Baltık arasında deniz yolu açarken, Mısır 19. Yüzyılda Süveyş Kanalını açarak Kızıldeniz’den Akdeniz’e yol yaparken acaba bizim muhalefet gibi oralarda da “istemezük” naraları atanlar olmuş mudur?

Üç tarafı denizlerle çevrili ve bir de iç denizi olan Türkiye’nin kara ve demir yollarıyla birlikte hava ve deniz yollarıyla da örülmesinden, taşımacılığı tekeli altında bulundurmak isteyen ülkelerin rahatsız olmasını anlayabiliriz de Türkiye’yi yönetmeye talip olan partiler neden rahatsız olur?

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun Kanalistanbul Projesine muhalefet etmek için, “Bu projeye finansman sağlayan bankalara iktidar olduğumuzda paralarını vermeyeceğiz. Bu projede çalışan Müteahhitlere ödemeye yapmayacağız” şeklinde sözler sarf etmesi, tehditten daha fazlasıdır! Partisine mensup İstanbul Belediye Başkanı borç alma töreni yaparken sesini çıkarmayan Kemal Bey, iktidar gelirse o kredinin de ödemesini durduracak mı acaba?

Hazır yeri gelmişken ifade etmekte yarar var; Marmara Denizini saran kirlilik son ayların ana gündemi olmuşken unutulup gitmesin. İstanbul Belediyesi’nin önceki yönetimi “Silahtarağa İleri Biyolojik Atık Su Arıtma Tesisi” projesi hazırlamışken CHP’li Belediye Başkanı İmamoğlu göreve geldikten hemen sonra “Temel atmama töreni yaparak” bu projeyi iptal ettiğini duyurmuştu. Bunlar, CHP zihniyetinin iş başına gelmesi halinde Türkiye’yi bekleyen büyük tehlikeleri gösteren önemli işaret fişekleridir. Hafazanallah. 

**

DÜNYA KABUL EDİYOR Kİ TÜRKİYE’NİN GÜCÜ ARTIYOR

Dünya ülkelerinin Kornovirüs salgınıyla mücadele etmek zorunda kaldığı 2020 yılında Türkiye 2,371 trilyon dolarlık SGP GSYH ile Dünyanın satın alma gücü en yüksek 13. Ülkesi oldu. Üstelik verileri açıklayan AK Partili kaynaklar değil, yıllardır Türkiye’yi IMF ile anlaşmaya zorlayan Dünya Bankası!

Salgın döneminde birçok ülkede ekonomik küçülme yaşadığını kaydedilen Dünya Bankası raporuna göre Türkiye satınalma gücü bazında Gayri Safi Yurtiçi Hasıla ile dünyanın 13. büyük ekonomisi olurken, OECD ülkeleri içinde de 7. sırayı aldı. Yani gelişmiş ülkeler karşısında düşük gelire rağmen alım gücünü korumayı başaran Türkiye 2019’da yaklaşık 25 milyar dolar artış gösteren SGP GSYH’si 2020’de de 36 milyar dolar yükseldi. Kanada, Güney Kore ve Avustralya gibi, bizim batı hayranlarının gözde ülkeleri bu sıralamada Türkiye’nin gerisinde kaldı. Satın alma gücü bazında diğer ülkeler genel olarak 2,638 trilyon dolar, yani yüzde 2 oranında küçülürken Türkiye’nin 36 milyar dolar, yani yüzde 1,5 büyüme kaydetmesi yaşanan olağanüstü şartlara karşı elde edilen önemli bir başarıdır.

**