Bugün bu olaylarla karşılaşmamızın ana sebebi, Cenab-ı Allah'ın hidayet ve yol rehberi olarak göndermiş olduğu Kur'an-ı Kerim'i okuyup, hayata geçirmememizden kaynaklanmaktadır.

Yüce Kur'an'ı okuyan ve onu vicdanına nüfus ettiren hiçbir şahsiyet, adaletsizlik kime karşı yapılırsa yapılsın, bunun karşısında sessiz kalmaz, kalamaz!

Ama biz toplum olarak öyle mi yaptık?

Tabii ki hayır!

Cemaat adı altında devletin tüm kurumlarının kılcal damarlarına inen bir terör örgütü, yıllarca kendi içinden yetiştirmiş olduklarına sınav sorularını peşkeş çekti, biz; “bunlar da bizden, devlet dairelerine dindar insanlar yerleşsin” sakat anlayışı ile İslam adı altında yapılan zulüme, ortak olduk.

Yani, bir nevi Allah'ın hükümlerini ayaklar altına aldık!

Sonucunda ne mi oldu?

Rahmeti ve merhameti sonsuz olan Rabbim, vicdanında kir bulunmayanların hürmetine, belki de bize son bir şans verdi.

İşin özü mü?

FETÖ’nün yıllarca sınav sorularını peşkeş çekmesi karşısında sessiz kalmamız dahi, helâk olmamız için yeterli bir sebeptir.

Allah şahittir ki ne bizden olanların, ne de bizden olmayanların yapmış oldukları adaletsizliklere sessiz kaldık!

Biz, adaletsizliği yapan bizden dahi olsa, ona başkaldırmasını bildik!

Kim mi başkaldırmadı, adaletsizlik karşısında?

Dünya için, âhiretini satanlar!

Hâlbuki ne buyurmuştu yolbaşçımız:

“İstemez misin ya Ömer, dünya onların olsun, âhiret bizim!”

Sonuç mu?

İnsanları putlaştırıp, yani; çağdaş bir şekilde etten put yapıp, Allah yerine onlara kulluk etmeyin! 

Allah'ın ipine sımsıkı sarılın, vallahi de billahi de tallahi de vaadimiz boşa çıkmayacaktır!

Kurtuluşa erenlerden olacaksınız.

Bu bizim değil, Yüce Allah’ın vaadidir!

Selâm, sevgi ve muhabbet ile...